Falun Gong: İşkence Öncesi İşkence

1990 ortalarında Huancui Bölgesine bağlı Weihai şehrinde Falun Gong Uygulayıcıları bir meydanda uygulama yaparken

Çin’deki Falun Gong uygulayıcıları 25 Nisan 1999’da biraraya geldiklerinde baskı ve işkence çoktan başlamıştı.

Çin’de 1989 yılından bu yana meydana gelen en “ciddi siyasi olay” 25 Nisan 1999’da gerçekleşti. 10 bini aşkın Falun Gong (beden ve zihin gelişimine yönelik bir uygulama) uygulayıcısı o gün sessizce Pekin caddelerinde biraraya geldi, tüm gün boyunca inanç özgürlüklerini korumak için sakince meditasyon yaptı.

Bu olay, ağırlıklı olarak şiddeti, propogandayı, beyin yıkama ve işkence kamplarını içeren ve günümüze kadar devam eden ülke çapında Kültür Devrimi niteliğindeki işkence kampanyalarının başlangıcı ve katalizörü oldu. Halbuki bu olay 1996’dan beri var olan baskıya ve Komünist Parti içerisindeki sertlik yanlılarına karşı gelmek için gösterilen son dakika çabasıydı aslında.

Falun Gong, bir Çin spirituel uygulaması olup, beş egsersizden oluşur. Doğruluk, merhamet ve hoşgörü esasına göre davranmayı öğretir. 1992 yılında Çin’de ilk tanıtılmasından itibaren işkencelerin ve baskıların başladığı 1999 yılına kadar 70 milyon ile 100 milyon arası uygulayıcı sayısına ulaşmıştır.

Falun Gong’a karşı ilk kampanya 1996 yılında başlamıştır. Ondan sonraki üç yıl boyunca, bir kitle hareketi olarak zulmün resmileştiği 1999 yılına kadar, Çin’deki Falun Gong etkisini bastırmak için negatif propoganda yayma, uygulama gruplarının arasına sızma, siyasi etiket çıkarma ve daha fazla baskı için zemin hazırlama gibi bir takım girişimler olmuştur. Bu dönemde parti içinden ve dışından olan Falun Gong uygulayıcıları baskıya engel olmaya çalışıyordu. 1999 yılında Komünist Partisi, Falun Gong uygulamasını “tamamen ortadan kaldırmak” için kolları sıvadı.

Propoganda

Temmuz 1996’da yetkililer Falun Gong öğretilerinin yer aldığı ve Çin’de o dönemin en çok satılan kitabı konumuna gelen Zhuan Falun’un aleyhinde sert bir makale yayınlayarak Falun Gong’a karşı harekete geçmeye başladı.

Makale ÇKP’nin yayın organlarından biri olan Guangming Daily’de yayınlandı. Makaleyi, kitaplara karşı propaganda ve sansür uygulayan Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü’nde o dönem genel başkan yardımcısı olan Pan Guoyan yazmıştı.

Ye Hao Falun Gong Araştırma Derneği Başkanı ve aynı zamanda Çin Asayiş Bürosu Yöneticisi idi. Şimdi yetmişinde olan ve eski uygulayıcılardan biri olan Ye Hao, Falun Gong ve qigong hakkında Parti içerisinde yapılan konuşmaları biliyordu. Gazeteler aracılığıyla Falun Gong’a saldırı düzenleyen kişinin Merkez Propaganda Bürosu Bakan yardımcısı Xu Guangchun olduğunu söyledi.

Guangming Daily’den sonra 20 büyük gazete de propaganda yazıları yayınlamaya başladı ve ardından Merkez Propaganda Bürosu Zhuan Falun’un yayın lisansını iptal etti. Kitap yasaklama eylemi, Falun Gong’un büyümesini frenlemek ve Çin toplumu üzerindeki etkisini azaltmak için yetkililer tarafından daha sonraki yıllarda alınan pek çok tedbirin başlangıcı oldu. Ancak kitap basılmaya devam etti, hatta resmi matbaalar da bile basılıyordu çünkü insanlar Falun Gong’un iyi olduğunu düşünüyordu.

Ye Hao’ya göre başka bir girişim ise Birleşik Cephe İş Bürosu tarafından 1996 yılında büyük bir toplantı organize edilerek Komünist Parti siyasi çevrelerine Falun Gong’un “aykırı din” olduğunu söylemek ve yasaklanacağını duyurmak oldu. Bu bile ulusal çapta bir baskıya yol açmamıştı. Ancak basın tarafından iftiralar devam etti.

O zamanlar Çin’deki Falun Gong sözcüsü olan ve şu an ABD’de yaşıyan Qing Yang “Siyasi hareket başlatılırken Parti’nin ilk yaptığı şey propaganda, ikinci yaptığı şey soruşturma ve uydurma delil yaratma” dedi.

Soruşturmalar

O zamanlar Çin’de yaşayan bir uygulayıcı, Bayan Wang(65) “Genç bir adam, bir gün egsersizleri öğrenmek için geldiğinde ve bir sürü soru sormaya başladığında bir tuhaflık hissettim” dedi. “Adın nedir? Nerede oturuyorsun? Nerede çalışıyorsun?” gibi sorular sordu. “Normalde Falun Gong uygulayıcıları sadece kitap okur ve uygulamasını yapar, bu gibi detaylı sorular sormaz” dedi.

Ocak ve Temmuz 1997’de “yasadışı dini faaliyetler” yaptığı gerekçesi ile Falun Gong hakkında delil toplanması için Güvenlik Bakanlığı tarafından ulusal çapta iki araştırma yaptırıldı. Ajanlar “herhangi bir sorun henüz bulunamadı” diye rapor yazdı.

Falun Gong’un herkese açık bir uygulama olması sebebiyle, polis uygulayıcı gruplar arasına kolayca sızmıştı. Bir yıl sonra 21 Temmuz 1998 tarihinde, Bakanlık bu sefer Falun Gong’u “aykırı din” ilan ederek bir soruşturma açtı. Uygulayıcıların yasadışı eylemleri hakkında istihbarat toplaması için polis karakollarına emir verildi. Temmuz 1999’da işkenceler resmi olarak başladıktan sonra, dört ay boyunca, Falun Gong karşıtı propoganda olması için “şeytani tarikat” etiketi dayanak olarak kullanıldı.

Batılı araştırmacıların hazırladığı rapor ve Ye Hao ile yapılan röportaja göre Bakanlık tarafından peş peşe yapılan araştırmalar ve arkasından Falun Gong’un sadece “aykırı din” olarak etiketlenmesi Parti içerisinde ideolojik muhalifler ve destekçiler arasındaki iç çatışmayı gösteriyordu.

O zamanlar Pekin’de Falun Gong gönüllü koordinatörü olan, Wang Bin, “’Aykırı din’ etiketinden sonra işler daha da kızıştı. İnsanları dövmeye başladılar, ceza kestiler ve evlerde arama yapmaya başladılar. Uzak bölgelerde ise daha aşırı olaylar gözlemlendi” dedi.

Wang Bin olayların karmaşıklığının altını çizdi. Parti içerisinde Falun Gong karşıtı hamleler yapılırken, koruyucular ve uygulayıcılar onlara engel olmaya çalışıyordu. “O sırada hükümette üst seviyelerde Falun Gong uygulayan bir sürü insan vardı. Bir çok insan Falun Gong’un denetlenmemesi gerektiğini düşünüyordu” dedi.

Karşı- soruşturma

Bakanlık tarafından açılan iki soruştuırmadan sonra Spor Komisyonu da soruşturma açtı. Devlet unitesi olmasına rağmen geçmişte Falun Gong ile nispeten daha iyi geçinen bir kuruluştu. Uygulayıcı olan bir profösörün liderliğinde bir grup, Falun Gong’un Guangdong Eyaletinde 12,000’den fazla kişi üzerindeki etkisini araştırdı. Araştırma raporuna göre ankete katılanların yüzde 97.9’u sağlık durumlarında iyileşme olduğunu ve bu sayede sağlık giderlerinde ciddi bir tasarruf yapılabileceğini belirtti.

Diğer bir araştırma ise Ulusal Halk Meclisi Eski Başkanı ve kamu güvenlik biriminde üst düzey seviyede çalışmış ve uzun kariyere sahip Qiao Shi önderliğinde yapıldı. O da sürekli Falun Gong’u savundu ve Komünist Parti için hazırladığı raporda “Falun Gong ulusumuza sayısız faydalar sağlamakta ve hiçbir zarar içermemektedir” dedi.

Tsinghua Üniversitesi inşaat mühendisliği profesörü Xu Yin üniversitenin Falun Gong kulübü gönüllü organizatörüydü. Falun Gong uygulayıcısı olan yüzlerce tanınmış aydının imzaları ile üst düzey mektup kampanyaları başlattı.

Uygulayıcıların yayılması ve nitelikleri Komünist Partisi yetkililerini rahatsız ediyordu. Yaşlılar ve köylülerin yanı sıra Falun Gong ordu, polis, istihbarat ve Komünist Partisi içerisinden uygulayıcılar çekiyordu.

Uygulayıcıların beşte biri üniversite mezunuydu ve bu Çin nüfusu ortalamasına göre yüksek bir orandı.

Direnme

Son zamanlarda gözaltına alınan, Falun Gong uygulayıcısı olmayan sanatçı muhalif Ai Weiwei şöyle dedi: “Eğer zamanında direnmez isen tehlike daha da büyür.”

Falun Gong uygulayıcılarına göre direncin yoğun olması sebebiyle işkencelerin daha erken başlaması engellenmiş oldu. Haziran 1996 ile Nisan 1999 tarihleri arası uygulayıcılar negatif medyaya cevap verme ve iftira dolu makalelere karşı zararsız boykotlar yapma konusunda proaktif davrandılar. Uygulayıcılar medya kuruluşlarına başvurarak Falun Gong’un kendi hayatlarına olan pozitif etkisini, kendi deneyimlerini anlattılar. Bu hikayeler genellikle gazeteciler tarafından çok iyi karşılandı.

Ye Hao, Falun Gong uygulayıcıları hakkında şöyle dedi: “Haksız muamele gördükleri zaman gidip açık bir şekilde konuştular: ‘Falun Dafa çok iyi. Ben kendim çok yarar gördüm. Başta hastalığım çok kötüydü, Falun Dafa bana ikinci bir hayat verdi’ gibi ifadeler ile sadece kendi deneyimlerini anlattılar, başka hiçbir şey söylermediler.”

Bunun gibi basit bir savunmanın Komünist Partisi’ni ikna edeceğini düşündüler. Ye Hao’ya göre Parti kararlıydı. “Parti işkenceye karar vemiş ise mutlaka işkence uygular. Yapabileceğimiz tek şey işkenceyi hafifletmek olur” diye ekledi.

Tsinghua profesörü, Xu Yin, propoganda kampanyasının başlangıcına ve sonraki gelişmelere değindi ve “Onlar zaten bize kafayı takmışlardı, bizi hedef aldılar. Biz Partiye karşı dikkatli olmaya çalıştık. Hiçbir şey yapmasaydık, daha da kötü olabilirdi” dedi.

Yoruma kapalı.