Gülümseyebilmek Güç İster

Fot:imageshack.us

Siz hiç kaşları çatık bir bebek gördünüz mü? Eğer karnı toksa, altı kuruysa ve sancısı falan yoksa daima gülücükler saçarlar. Çoğumuz en saf biçimde gülümseyen, neşeli çığlıklar saçan bir bebek karşısında kayıtsız kalamayız. O temiz ve güzel enerji hemen içimizi ısıtır ve tebessümümüz kahkahaya bile dönüşüverir. En son ne zaman bir bebek gibi gülümsediğinizi hatırlıyor musunuz? Sadece içinizden geldiği için, yaşadığınız için, sahip olduklarınızın veya olamadıklarınızın hesabını yapmadan, kayıplarınızın ya da kazançlarınızın çetelesini tutmadan gülümseyebilmek. Peki bebekler neden daima gülümserler? Onların gülücüklerinin kaynağı ne olabilir?

Karnı acıkan bir bebeğin midesinin alabileceği kadar mama verirseniz yeterlidir. Daha fazla verseniz bile kusarlar. Ne en güzel mama dertleri vardır ne bütün mamalar benim olmalı ne de yarına mama bulabilir miyim tasaları? Sadece yaşamak için ihtiyacı olan yeterlidir onlar için. Daha fazlasını istemek, sonradan gelişen egoyu yani bencilliği oluşturur. Daha güzelini istemek kibiri; acaba yarına karnım doyacak mı ise kaygının başlangıcıdır. İnsanların kişiliğini oluşturan bencillik, kibir, kıskançlık, dar kalplilik, kaygı, endişe vs. gibi olumsuz özelliklerinin kaynağı aslında düşüncelerdir. Sonradan edinilen her bir düşünce daha sonra güçlenerek kişiliğimizin bir parçasına dönüşüp; bizim yaşamdan gelen merhameti , huzuru ve dinginliği algılamamıza engel olan bariyerlere dönüşür. Bu bariyerler kalınlaştıkça da evrenden gelen o saf gülücükler kaybolur. Egoların tatmin edildiği, takıntıların beslendiği durumlardaki sinsi sırıtışlara dönüşür.

Bir çocuğun gözlerindeki o saf gülümse aslında canlı cansız bütün varlıklarda ve bizlerin özünde de var olan fakat sonradan kaybettiğimiz, kirlettiğimiz şefkattir. Tekrar kazanabilmemiz için de sonradan kişiliğimize yapışan az önce saydığımız bütün o kötü duygulardan kurtulmamız gerekir. Kayıp yoksa kazanamayız. Fakat bütün o olumsuz duygular o kadar derinlerimize işlemiş, benliğimize yapışmışlardır ki çoğunlukla bizim öz doğamız olduğunu, hepimizde var olduğunu ve değiştiremeyeceğimiz yanılsamasına kapılırız.

Bu yanılsamadan çıkmak belki de bizim yaşamımızın var olma nedenidir. Bunu gerçekleştirmek ise güç ister. Hepimizin içinde bu gücün var olduğunu bir fark edebilsek… Bu yanılsamanın birini bile kırmayı başarabilsek tekrar gözlerimizde o çocukça gülümseme emin olun hemen fark edilir. Tekrar kazanabilirsek o gülümsemeyi, tüm evrenin size de sizin ona gülümsediğiniz gibi karşılık verdiğini göreceksiniz.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.