Papalina, Kavun İçi Sakızlı Dondurma ve Cunda

Cunda’da gün batımı ,Fotoğraf: Epochtimestr.com

Bir de Ege Tur’un kaptanının dediği gibi delisi, ölüsü, kedisi meşhur bu sahil şehrininin.  Başlığında  Cunda  kelimesinin olması yeterlidir Ayvalık’tan söz edildiğini anlamak için.

Sabah otogarda  daha otobüsten indiğim anda hissettiğim ilk şey havadaki sakinlik oldu. Meteorolojik olarak  havanın durumundan bahsetmiyorum. Stresin olmadığı bir ortamdan söz ediyorum.  İnsanların bakışlarındaki insanı rahatsız etmeyen aksine yardımcı olmaya çalışan sakin ve kibar tavırlarından.

Elimde valizle Cunda dolmuşları nerden geçiyor diye bakınırken oradan birisinin   benim durumumu anlayıp Cunda dolmuşları buradan geçiyor demesi çok hoşuma gitti sabah sabah. Teşekkür ettim gülümseyerek.

Durağa gittiğimde bir bayan ‘yarım saattir gelmedi  ben de Cunda dolmuşlarını bekliyorum ‘ dedi. Ben de ‘ son durakta ineceğim’ dedim.  O sırada boş bir dolmuş önümüzde durdu. Yaşlı, tonton bir şoför indi dolmuştan, valizimi aldı ve bagaja koydu.

Yol boyunca gördüğüm manzara inanılmazdı. İnsanlar cennete gitmek için neden bu kadar uğraşıyorlar ki dedim içimden; Ayvalık’a gelsinler yeter. Bu kadar dar ve kıvrımlı yolda insanların korna çalmaması dikkatimi çekti. Herkes ne kadar sakin araba kullanıyordu.

Son durağa geldiğimde arkadaşımı aradım. Bana ‘oradaki yelken büfede in, karşısındaki yokuştan yukarı doğru çık, yolun sonunda yol ikiye ayrılıyor. Sağa dön ben ordayım’ dedi. ‘Bir de rica etsem büfeden bir kepekli ekmek alır mısın.’ ‘Tabiki’ dedim.

Baktım yelkenliler kıyıda, büfe de karşıda:) ‘Tamam’ dedim .’ Burası’ . Büfeden iki kepekli ekmek aldım. O bir demişti ama ekmekler küçüktü ben iki tane aldım. Yandaki  yokuştan  yukarı doğru çıkmaya başladım. Küçük  kare taşlı yolda elimdeki valizin tekerleklerinden çıkan ses nerdeyse  bütün sokağı inletti. Ben de  valizimi elime aldım.

Yokuşun sonuna geldiğimde  sağa döndüm. Bir baktım ki ne göreyim .Yaklaşık 8-9 tane kedi. Hepsi gözlerini dikmişler bana bakıyorlar. Tamam burası herhalde dedim. Çünkü arkadaşım da  kedileri çok seviyordu. Fakat ortada bir sorun vardı. Arkadaşımı göremiyordum.

Telefonumu çıkardım.  ‘ Ben geldim, sizi göremiyorum. Burda sokak tabelasında ‘ mektep sokak’ yazıyor. ‘ dedim. ‘ Hayır’ dedi. ‘Burda  sokaklarda hep çiçek isimleri vardır’.

 

O anda yanlış yerde olduğumu anladım. ‘Biz’ dedim ‘aynı yerden mi bahsediyoruz’. Gülmeye başladık telefonda . O anda onların  Ayvalığın bir ucunda ve benim de  diğer ucunda olduğum gerçeği ile yüzleştik.

Ayvalığı bilenler beni daha iyi anlayacaktır. Cunda dolmuşları her iki yöne de  gittiği için arkadaşım bana yol tarif ederken yelken çamlık yönünde son durakta in   demediği için ben de Cunda dolmuşuna binip Cunda’da inmişim. Gerçi bana karşıya geç  demişti  ancak o kelime arada kaynamıştı. Ben otogarda otobüsün bıraktığı yerde karşıya geçtiğim için böyle bir karışıklık olmuştu.

O kare taşlı yoldan gerisin geriye indiğim yere dönerken kimseye görünmemek için acele ettim. Dolmuşların olduğu meydana geldiğimde beni götüren tonton yaşlı şoför  gülümseyerek  bana baktı .’Yanlış yere mi gelmişsiniz’ dedi. ‘Evet’  dedim  ‘Öteki tarafa gitmem gerekiyormuş’. Sıradaki başka bir dolmuşa bindim.  Geldiğimiz yoldan tekrar gerisin geriye gitmeye başladık.

Yol boyunca giderken ‘iyi ki ‘dedim  içimden ‘böyle bir yanlışlık olmuş bu sayede sabahın bu saatinde bu güzel manzarayı gördüm.’

Yaklaşık 10 saatlik bir yolculuk yapmış olmama  rağmen kendimi şimdiden dinlenmiş hissediyordum.

Bir kez çocukluğumda gittiğim Ayvalık hakkında çok fazla bir şey hatırlamıyorum.  Fakat bu kez gördüklerimi unutmayacağımdan ve daha fazla görmek isteyeceğimden eminim. Çok fazla kalamamış olmama rağmen bende bıraktığı izlenim çok güzel.

Genellikle sahil şehirlerinde olduğu gibi kışın yaklaşık 30 bin civarında olan nüfusu yazın 1 milyonun üstüne çıkıyormuş.

Ayvalığa gidip de tekne gezisi yapmadan , papalina yemeden, sakızlı dondurmanın , lokma imparatorunun tarçınlı ve hindistan cevizi süslemeli lokmasından yemeden , taş kahvede çay içmeden olmaz.

Tekne gezisi sırasında bir anda küçük bir deniz motoru hareket halindeki tekneye yaklaştı ve tekneye bağlandı. Bir süre beraber gittik. Meğer kavun içi sakızlı ve karadutlu dondurma satıyorlarmış . Küçük kokulu bir kavunu ortadan kesip içine sakızlı ve karadutlu dondurma koyuyorlar.   Denizin ortasında  denemeye değer güzel bir ziyafet doğrusu.

Martılar alışmış , tekne yemek için mola verir vermez toplanıyorlar balık yemek için , ekmek yemiyorlar

Öğle yemeğinde sınırsız balık ve salata veriliyor. Özellikle kılçığı çıkarılmadan yenilen ve aslında meze olarak da sunulan papalina , tekne gezsinin unutulmaz anları arasına katılıyor.

Tekne gezisi sırasında Uğur Kaptan bize adalarla ilgili çok güzel bilgiler verdi. Ayvalık’ta tam 23 ada varmış. En büyüğü Alibey de denilen Cunda adası. Gerçi Cunda adadan çok bir yarımada olmuş. Çünkü Ayvalık bir köprü ile önce Lale Ada’sına sonra Cunda’ya  bağlanmış ve artık Cunda’ya tekne dışında otomobille de gidiliyor.

Tekne gezisi sırasında Cunda’da 1 saat mola veriliyor. İsteyenler Cunda’da çay içiyor, alışveriş yapıyor

Nerdeyse her adanın kendisine özgü bir hikayesi var. Mesela eskiden Türklerin Taşlı Manastır dedikleri Tımarhane adası.  Osmanlı İmparatorluğu döneminde içkiyi fazlaca kaçıran Rumlar akıllarını başlarına toplamaları için bu adanın sert esen rüzgarlarına maruz bırakılmaları için bu adaya gönderilirlermiş.

1995 ten itibaren Cunda dışında kalan bütün adalar milli park ilan edilmiş.  O zamandan beri kimse bu adalarda yaşamıyormuş. fakat tekne gezisi sırasında Uğur Kaptanın  bize söylediğine göre bu adalardan birisinde (ki bize onu gösterdi) Sabancı Holding Başkanı  Güler Sabancı kendisine bir çiftlik kurmuş ve orda onun için organik sebze meyve yetiştiriliyormuş.

Hani kedisi, ölüsü ve delisi meşhur denir ya Ayvalık için . Gerçekten de bir kedi cenneti Ayvalık. Hem sayıca fazla ve hem de insana alışkınlar. Ayvalık’ta her gün mutlaka birisi ölürmüş. Belediye hoparlörü her gün en az bir kişinin ölümünü duyururmuş anonsla. Eğer ölen birisi olmazsa diyor Uğur Kaptan ‘İzmir’den getirir gömeriz’ şakayla karışık.

‘Bir de Şeytan sofrasına gidip oraya dilek dilemek için para atmayın.’ Çünkü akşam olunca Ayvalığın delikanlıları şeytan sofrasına gidip ordan topladıkları paralarla  kendilerine bir güzel bir güzel ziyafet çekiyorlar ve diyorlarmış ki ‘ şeytan da bize ne çok para göndermiş , sağolsun ‘  🙂

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.