
Hermes, yüz gözlü çoban Argusun elinden Ioyu kurtarmak için bir plan yapar. Yüz gözlü Argusu uyutmak için uyku tanrısı Hypnosdan yardım istemeyi düşünür. Hypnos, güneş ışıklarının girmediği, karanlık loş bir sarayda sessizlik içinde oturmaktadır. Yatağının üzerinde haşhaş çiçekleri bulunmaktadır. Haberci tanrı Hermes, ayağına tezdir, hızla ve sessizce saraydan içeri süzülerek, Hypnosdan çiçeklerden vermesini ister. Hypnos, müthiş devleri bile uyutmaya yeteceğini söyleyerek, çiçeklerden bir avuç verir. Hermes, sevinçle saraydan çıkar ve ayaklarına kanatlarını takarak hızla Argusun yakınlarına gelir, burada çoban kılığına girerek koyunlarını otlatmaya başlar. Argusun yanına yaklaştığında ise haşhaş çiçeklerini kavalına doldurarak ona doğru üflemeye başlar. Argus, kaval sesi ve kokunun etkisiyle uyur.
Io korkunç bekçi Argusdan kurtulur kurtulmasına ama, Hera yine de onun peşini bırakmaz. İneğe büyük bir sinek musallat eder ve sinek Ioyu sürekli ısırır. Canı yanan hayvan da can havliyle kaçar. Önce Yunanistanın batı kısmında bulunan denize doğru koşar, bu denize verilen Ion denizi adı işte buradan gelir. Daha sonra Trakyaya geçer. Bosporus dan Asyaya atlar. Bosporus adını buradan alır ki sığır geçidi demektir.
Ioya ne olduğunu sorarsanız, Anadolu yaylalarında durmadan koşar, Finikeye varır. Buradan Mısıra geçer. Zeus, Ioyu Nil Nehri kıyılarında yakalar, burada ona musallat olan sineği yok ederek onu yeniden mavi gözlü bir kıza yani eski haline dönüştürür.
Mitolojik öykü burada da bitmez; Ionun Keroessa adlı bir kız çocuğu olur. Keroessanın oğlu olan Megarakı Byzas, daha sonra şehri kurduğunda Haliçe annesinin adından esinlenerek Keroessa yani Altın Boynuz adını koyar.