Deprem ve Ahlak

Belki bunun sırası değil…

Şu anda dayanılması çok zor acılar yaşanıyor.

Hala deprem bölgesindeki insanlar, yakınları göçük altından çıkarılır mı diye telaş içerisinde…

Pek çok insan aniden en yakınlarını kaybetti.

Bazıları göçük altında yardım beklerken son nefesini verdi.

Hala binlerce insan yaşadıkları şokun içerisinde; yaşadıklarının gerçek olup olmadıklarını ayırt etmeye çalışıyor.

Ve en önemlisi; “Bu korkunç depremler neden başımıza geldi?“ sorusu herkesin kafasında.

Ama bu yazıyı ertelemek de aynı derecede bir sorumsuzluk gibi geliyor.

Felsefe eğitimi almış bir olarak bu soruya cevap arıyorum. Ben batılı anlamda Herakleitos, Sokrates, Stoa ve Pisagor disiplinlerine, doğuda da Taozim ve Budizm’e inanan bir felsefeciyim. Üniversitede bitirme tezimi antik Yunan ve doğu felsefesinin karşı konulamaz benzerliği üzerine yazmıştım.   

Yani günümüzdeki pek çok felsefeci gibi varoluşu, evrimci ve ateist görüşler üzerinden açıklamaya çalışan biri değilim.

Atıfta bulunduğum bütün bu felsefelerde de olduğu gibi ahlakın yaşamın temeli olduğu görüşüne inanırım ve her şeyi ayakta tutan şeyin erdem ve ahlak olduğuna inanırım.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği anlamda mantık dışı bir kader planına da inanmam.

Hatta hayatımızda karşımıza çıkan her şeyin bir etki-tepki zincirinin sonucu olduğunu ve bu yüzden de hayatımızda karşılaştığımız her şeyin kendi davranışlarımızın sonucu olduğuna inanırım. 

Bu görüş günümüzde pek çok kişi için modası geçmiş bir görüş olabilir ve sahip olduğumuz bilim mutlak bilgi gibi önümüze sunulabilir. Ama günümüzde manevi ve ruhsal alanlarda araştırmalar yapan ve bu alanlarda çok ciddi bilimsel bilgi ortaya koyan bilim adamları da var.

Bunu tartışmak başka bir zamanın konusu.

Geçtiğimiz günlerde Falun Gong ruhsal uygulamasının kurucusu Bay Li Honghzhi’nin, kendi izniyle gazetemizde bir yazısını yayınladık.  Falun Gong 1992 yılında Bay Li Hongzhi tarafından Çin’de halka tanıtılan ve özü insanın kendisini Doğruluk – Şefkat –Hoşgörü prensipleri doğrultusunda arındırmasına dayanan ruhsal bir uygulama.

Çin’de Falun Gong çok kısa bir zaman içerisinde yüz milyonlarca kişi tarafından uygulanmaya başlandı ve sayının bu kadar çabuk bir şekilde çoğalması Çin Komünist Partisi’ni son derece rahatsız etti.

Sonuçta Falun Gong geleneksel değerlere ve erdem üzerine kurulu bir inancı öğreten ruhsal bir uygulamaydı ve ÇKP 1999 yılında Falun Gong’u ortadan kaldırmak için Çin’deki en geniş çaplı bastırma kampanyasını başlattı ama Falun Gong’u Çin’de ortadan kaldıramadı. Tam tersine Falun Gong dünyada çok fazla yayıldı.

Bay Li Hongzhi Çin yeni yılının hemen sonrasında, 21 Ocak 2023 tarihinde yayınladığı yazısına; “Yılbaşı, genellikle kulağa hoş gelen tebriklerin paylaşıldığı bir zamandır. Ama ben, çok yakın bir tehlikenin insanoğluna yaklaştığını görüyorum…” diye başladı  ve bu yazısının yayınlanmasının ardından iki hafta geçmeden dünya üzerinde yüzyılın en büyük deprem felaketlerinden biri olarak adlandırılan bu iki deprem gerçekleşti.

Bay Li Honzghi yazısında içerisinde bulunduğumuz dönemin insan ahlakının ve düşüncesinin son derece bozulduğu bir dönem olduğuna dikkat çekip yaklaşan daha büyük tehlikelerden insanların kaçınabilmesi için insanların neler yapabileceğini de açıkladı.

İçerisinden insanlık için çok önemli bilgiler taşıyan bir makale. Şimdiye kadar felsefe ve din tarihinde pek çok filozof ve ruhsal liderin söyledikleri ile birebir örtüşüyor. Son derece bilgilendirici ve aydınlatıcı. İsteyenler bu yazıyı sitemizde “İnsanoğlu Nasıl Var Oldu?” başlığı altında bulup, okuyabilirler.

İnanmak istemesek de, tarihte ne zaman bu tür büyük felaketler meydana gelse, her zaman insan düşüncesinin ve ahlakının yozlaştığı dönemlerde meydana geldiği anlatılır ve bilinir.  Sodom ve Gomora, Nuh Tufanı bunların en başta gelenleridir.

Dünya tarihimize baktığımızda da, insanlığın ahlakının ve düşüncesinin bu kadar geniş çaplı bir şekilde, böylesine yozlaşmadığını görüyoruz.  

Önce bir pandemi, ardından da korkunç bir deprem felaketi yaşadık.

Şimdi sırada ne var diye düşünüp, kendimize bir bakıp, neden bunlar başımıza geliyor diye düşünmezsek, bunları ne zaman düşünececeğiz?

Bir binayı ayakta tutan şeyin demir ve çimento değil de, doğruluk, dürüstlük, şefkat ve özgecilik olduğunu anlamamız için daha kaç deprem olması gerekecek?

Hayatı ayakta tutan şeyin erdem ve ahlak olduğunu anlamamız için daha ne kadar acı çekmemiz gerekecek?

İnsanlık olarak uyanmamız için daha ne yaşamamız gerekecek?

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.