Mersin Kent Konseyi Başkanı Tuğcu: Depremzedelere Can Suyu Olmaya Çalıştık
Kahramanmaraş merkezli ve Mersin’i bile çok korkutucu bir şekilde sallayan 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremler hepimizin yaşamlarımızı bir daha asla aynı olmayacak şekilde değiştirdi. Yaşanan tarifsiz acıların yanı sıra hepimize yaşamlarımız konusunda ciddi farkındalıklar da kattı. Bu olayların başından beri Mersin hep olayların odağındaydı. Mersin’de bu sürecin yönetilmesinde en önemli kurumlardan biri de Mersin Kent Konseyi oldu. Kent Konseyi hem Mersin’de hem de deprem bölgesinde yaraları sarmak ve ihtiyaçları gidermek için çalıştı. Kimileri konseyin çalışmalarına katılıp, destek verirken kimi de bu çalışmaları uzaktan izlemeyi tercih etti. Biz de The Epoch Times olarak, Mersin Kent Konseyi’nin depremin başından beri oynadığı rolü, deprem sırasında akademik eğitimi sebebiyle süreci yürütme kurulu üyeleri, konsey müdürlüğü ve gönüllüleriyle birlikte yurtdışıdan yürüten konsey başkanı Ayferi Tuğcu ile Zoom üzerinden konuştuk.
Ayferi Hanım merhabalar. Deprem sırasında yurtdışındaydınız ve tüm sürecin oluşumuna bulunduğunuz yerden katkı sundunuz ve yürütme kurulu temsilcileriyle koordineli bir şekilde yönettiniz. Mersin Kent Konseyi felaket sürecine nasıl dahil oldu?
Süreci bizler de sizler gibi takip ediyoruz. Koordinasyonunda akıl işçisi olarak çalışıyoruz. Ben kendimi böyle tanımlayabilirim. Akıl terinin sonuçları ile birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sürecin başından itibaren de çok ciddi aksiyonlar aldık aslında. Şahsen ben kendim de diğer alanlardaki gruplarda da bazı aksiyonlar aldım. Gurbet ne demek tekrar öğrendim burada. Bir de benim yaşam şeklim sosyal sorumluluk. Toplumsal fayda yaratmak benim yaşam şeklim. Ben bunun bir meslek ya da adap ötesinde bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu gerçekten bir yaşam şekli.
Deprem hepimizi çok ciddi şekilde etkiledi. Yaşadığımız bu kadar acı ve farklı duygular içerisindeyken bile telefondan bir saniye ayrılamıyorum. Bu böyle bir süreç. Tabii telafisi olmayan bir süreç yaşadık ama şimdi hem yaraları sarma zamanı hem de bundan sonra aynı şeyleri yaşamamak için üretme gerekliliğine çok inanıyorum ben.
Biz Mersin Kent Konseyi olarak farklı alanlardaki gruplarla iletişim sağladık. İlk an itibariyle bir toplantı düzenledik. Bu toplantı öncesinde biz çalışmaya başlamıştık ama bu toplantıyla beraber çalışmamızı hangi bağlamda yürütebileceğimiz yönünde kararlar aldık. Özellikle sivil inisiyatifler bu süreçte çok iyi çalıştı. Bize ellerindeki malzemeleri deprem bölgesine ulaştırmak konusunda ulaştılar. Ben de diğer alanlarda çalışan arkadaşlarıma ulaşıp bu süreci koordine etmeye başladım. Diğer taraftan yerel yönetimlerden de yardım alıyorduk. Bu süreçlerin sonunda hem deprem bölgesine yardım gönderilmesini hem de deprem bölgesinden Mersin’e depremzedelerin getirilmesini sağladık.
Bu sanırım Mersin Kent Konseyi’nin ilk ve en önemli akisyonu oldu. Koordinasyon eksikliği depremin ilk günlerinde en önemli eksiklikti. Sonrasında süreç nasıl gelişti?
Depremin ikinci ve üçüncü gününde hem çalışanlarımız hem de gönüllülerimiz ile birlikte bu sürece lojistik destek vermek kararı aldık. Bu arada da Mersin Kent Konseyi’ni bir ihtiyaç ve dağıtım merkezine dönüştürdük. 6 Şubat itibariyle sürece bu şekilde başladık. Tabii bu sürece tüm çalışma ağımızı, dostlarımızı, gönüllülerimizi ve paydaşlarımızı dahil ettik. Çok çevik ve dinamik bir yapı oluşturduk ve depremzedeler bu süreçte can suyu olmaya çalıştık. Şu andaki aşamada artık elimizdeki bütün ihtiyaç malzemelerini ve lojistik desteğimizi Mersin Büyükşehir Belediyesine devrediyoruz. Bu aşamada artık bizim ihtiyaç karşılama ve lojistik destek sağlama görevimizi tamamladık.
Sanırım iki yönlü bir çalışma yapıyordunuz. Hem size gelen talepleri karşılamak konusunda hem de gelen yardımları yönlendirmek konusunda rol oynadınız.
Kesinlikle. Zaten bizim başlatmış olduğumuz bu çalışma kısa bir süre sonra Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından Dayanışma Merkezi olarak adlandırıldı. Depremzedeler ihtiyaçlarını karşılamak için bize geldiler. Direk olarak Mersin Kent Konseyine gelerek ihtiyaçlarını karşıladılar. Biz de buluşturmalar yapıp yardımların dağıtımlarını gerçekleştirdik.
Peki, sürece dönüp baktığınızda nasıl yorumluyorsunuz?
Çalışmamızın en büyük başarısı aslında dayanışma. Depremin ilk gününden itibaren dostlarımızın, paydaşlarımızın, yakınlarımızın her birini aradım. Çalışmamıza nasıl bir destek olabilirsiniz diye sorduğumda inanılmaz geri bildirimler aldık. Çalışmalarımızı gördükçe diğer paydaşlarımız da daha çok destek sunmaya yardım ettiler. Birçok STK’dan, şahıslardan, okullardan, tıp merkezlerinden, üniversitelerden, hep destek aldık ve destek almaya devam ediyoruz.
En küçük bir sabundan veya diş fırçasından ev mobilyaları ve ev eşyalarına kadar iletişim ağımızı kullanarak her türlü ihtiyacı karşılamak için çalıştık. Paydaşlarımızla elimizden ne gelirse, aklınıza gelebilecek her konuda yardım sunmaya çalıştık.
Mesela Toros Üniversitesi tarafından hazırlanan bir yemek desteğini onlardan teslim aldık , farklı yerlere teslim dağıtımda bulunduk. Çağdaşkent’te Adıyaman’dan gelen depremzedeleri misafir eden bir derneğe, Aşhaneye, iki kilisemize ve yardım sunan bir gruba gönderdik. Bu nasıl çalıştığımıza ve kapsayıcılığımıza sadece küçük bir örnek.
Şu anda süreç nasıl ilerliyor?
Şehrin dinamikleri ile birlikte çok önemli toplantılar yapıyoruz. Yürütme kurulumuz, “Sen de çözüme ortak ol!” adında bir takım odak toplantıları yapmaya başladı. İçerisinde yönetim kurulu üyelerimiz ile yürütme kurulları temsilcilerimiz de var. Tabip Odası, Eczacılar Odası, Diş Hekimleri Odası, Mersin Barosu ve sanat kulüplerimiz, Mersin Büyükşehir Belediyesi , muhtarlarımız, Çağdaş YaşamI Güçlendirme Derneğimiz, çevre derneğimiz , Mersin Deniz Ticaret Odamız ve TMMO temsilcilerimiz, ESOB temsilcimiz gibi katılımcılarımız var. Bu toplantılarda paydaşlarımız hem süreç içerisinde yaptıkları çalışmaları aktardılar hem de sahip olduğumuz iletişim ağımız ile sorunları nasıl çözüme kavuştururuz diye konuştuk. Böylece disiplinler arası iletişim ve dayanışmayı güçlendirmek adına çok önemli adımlar attık.
Bu süreçte Mersin Büyükşehir Belediyesi ile koordinasyonunuz nasıldı?
Kriz Masası’ndaki temsilcimiz bizim aynı zamanda MBB’den yürütme kurulu üyemiz olan MBB yöneticilerimizden Serdal Gökayaz. Kendisi pek çok alandaki pek çok yapılanma konusunda destekler sunuyor. Bizim gençlik meclisimiz ilk başından itibaren sahada çok çalıştı ve gönüllülerimiz ile engelli meclisimiz, kadın meclisimiz bu süreçte aktif yer aldılar. Bizler de tüm bu WA gruplarında yaptığımız yazışmaları da bu çalışmalarla birlikte raporlaştırarak hem yürütme kurulumuza hem de kriz masamıza ilettik ve gerekli aksiyonların alınmasını sağladık.
Ben buradan bize tüm süreç boyunca bize destek veren MBB’ne, Sayın Başkanımız Vahap Seçer’e ve yürütme kurulu üyemiz Sayın Serdal Gökayaz’a teşekkürlerimi sunuyorum.
Sahada kaç kişiyle çalışıyorsunuz?
Biz Mersin Kent Konseyi’nde temelde üç kişiyiz ama gönüllülerimizi de bu sayıya dahil edersek sayı oldukça kalabalık. Mersin Kent Konseyi ile direk ya da endirek ilişkisi olan herkes çok yoğun çalıştı. Konseyimiz içerisinde yer alan gönüllülerimiz ayrıca yoğunlardı. Gençlik meclisi de her bir çağrıda oraya akıyor, ihtiyaç duyulduğunda gönüllülerimize ulaşıyor. Çok aktif bir yapıyız. Böyle bir yapıyı rakamlarla ifade etmek çok zor. Her ihtiyaç duyulduğunda ve her aksiyon alınacağında bir araya geliyoruz. Süreci böyle yönetiyoruz.
Bu depremle birlikte şehirdeki tüm sivil inisiyatifler gibi Mersin Kent Konseyi de ilk defa bir afet sınavı verdi. Bu sürecin sonunda Mersin Kent Konseyi’nin bu tür olaylar karşısında oynaması gereken rol ile ilgili ön görünüz nedir?
İlk önce bir ağ kuracağız. Bir iletişim ağı. Bununla ilgili dijital formları hazırladık. Bu formları biz de bu işin içerisinde varız diyen ve bu ağın içerisinde olmaya hevesli gönüllülere ve sivil inisiyatiflere gönderiyoruz. Bu formda gerekli bilgiler olacak ve biz bu bilgileri gerekli ortamda, kriz masasına, valilik makamına ve diğer STKlara bilgi olarak ulaştıracağız. Hedefimiz güçlenerek büyüyen bir yapı geliştirmek. Bu yapı daha çok deprem zamanında çalışan ve “Ben bunu da yapabilirim, benim bu yanım güçlüdür. Ben bu yapıya şu koordinasyonu sunabilirim.” ” diyen STKlar. Bütün bu bilgileri bize aktarabilecekleri bir çalışma olacak. Ve bu aksiyon, bundan sonraki süreçte, – umarım ihtiyaç duyulmaz- ancak toplantılar yaparak her an çevik bir şekilde aksiyon almaya hazır olacak ve güçlenerek büyüyecek bir dayanışma ağı oluşturmaya çalışıyoruz.
Biz aynı zamanda on-line dijital formlarla durum tespit analizleri de yapmaya çalışıyoruz. Bu da ayrı bir konu. Önemli bir konu çünkü veri çok kıymetli. Örneğin şehre kimler geldi, derneklerimiz ne tür destekler sundular vs. Gönüllüler ve paydaşlara biz bunları anlattık. Bununla da ilgili ayrıca toplantılar yaptık. Biz bunlara eş-güdüm gönüllü toplantıları diyoruz. Bu yaptığımız toplantılardan ve aldığımız aksiyonlardan gördük ki, mesele sadece deprem değil; bizim bir çatı altında iletişimimizi ve ilişkilerimizi güçlendirmemiz gerekiyor.
Bundan sonraki süreçleri yönetmek için de bu çok önemli… Sadece deprem için değil, doğabilecek diğer durumlar için de böyle bir aksiyona ihtiyacımız olduğunu fark ettik ve böyle bir organizasyonu hayata geçirmek için gerekli adımları atmış bulunuyoruz.
Mersin Kent Konseyi kendi reflekslerini geliştiriyor diyebilir miyiz?
Bu durum artık bir alışkanlığa dönüşmeli. Biz aktif vatandaşlık üzerinde zaten çalışıyoruz. Çalışma komisyonlarında ve gençlik meclisimizde aktif vatandaşlık konusunu konuşuyoruz. Bununla ilgili adımlar da atılmıştı ve nitelikli eğitim çok önemliydi. Biz depremde aksiyonlarımızı alırken aslında bunun aktif vatandaşlık örneği olduğunu gördük ve bu alanı güçlendireceğiz. Bu girişimin gelecek için kıymetli olacağına inanıyoruz.
Bu konuda bir hazırlığı da şimdiden tamamladık. “Önerim Var” başlığı altında tüm Mersinlilerin hem on-line olarak hem de yüz yüze görüşlerine başvuracağız. Böylece onların da sürece dahil olmalarını sağlayacağız.
Böyle bir süreçte Kent Konseyi’nin yönetici sandalyesinde oturarak bütün bunları yurt dışından yönetmeye çalışıyorsunuz ve üzerinizde büyük bir sorumluluk var. Bütün gözler sizin üzerinizde.
Aslında bunun hiçbir önemi yok. Ben sadece burada bir insan olarak gayret gösteriyorum. Nerede olursam olayım, nereye gidersem gideyim, ben bunları bu şekilde organize edeceğim. Toplumsal fayda için gayret edeceğim. Ben kendi mesleki hayatımda da biliyorsunuz; hem profesyonel bir mentörüm hem de koçum. Bunlar kolay idrak edilen kavramlar değil. Ben bir girişimciyim. Profesyonel bir yöneticiyim. Ama en çok ben şehrimin ve ülkemin bir vatandaşı ve aşığıyım. Ben kendimce bir vatanperverim. Bu yüzden bunların hiçbirini bir titri veya makam veya benzeri şeyler için yapmadım. Sadece bir insan ve vatandaş olarak yaptım.
Ben şu anda insanların, insan olabilme kabiliyetlerini ölçmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tip örgütler aslında bizim iyilik yapmamız için aracı kurumlar. Biz kendi ülkemize ve insanımıza hizmet ediyoruz. Kurumlar sadece bir araç. O nedenle elimde bulunan bütün araç ve argümanları birleştirerek çalışıyorum. Benim için biri de bir, bini de bir; insan çok kıymetli. O yüzden bu kadar gönülden ve yürekten gayretimiz.
O kadar çok şey var ki yaptığımız ve o kadar çok insan var ki dokunduğumuz. Mesela şu anda Mersin Kent Konseyi olarak Mersin Kadın Koop ve Girişimci İş Kadınları Derneği’nin bir araya gelmesini koordine ettik. Depremzedelerin şu anda ihtiyacı olan en önemli şey iç çamaşırı. Mersin Kadın Koop. bunun dikimine başlıyor. Bunu koordine ettik. Bunun yanında depremzedelerin arasında Çölyak hastalarının sayısının arttığı ile ilgili farklı yerlerden bilgiler geldi. ESOB ile bir ataya geldik ve bir çalışma yapıldı. Şu anda Çölyak hastaları için glütensiz ekmek üretimi üretilmesi ve depremzedelerin bu ekmeklere rahat ulaşması için bir çalışma yapılıyor.
Bunların dışında kampanyalar da başlattık. Eğitim Komisyonumuz bir kitap ve oyuncak kampanyası başlattı. Birkaç tane okul bu konuda destek sundu. Bu kampanyayı diğer alanlarda da duyurduk. Hala kitap ve oyuncaklar geliyor.
Verebileceğim diğer bir örnek de deprem sonrası hem depremzedeler hem de depremzedeler için yardım sunan kişiler için hazırladığımız “Afet Sonrası Psikolojik İyi Oluş” semineri. Bu seminer Çağ Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ufuk Kocatepe Avcı tarafından verildi ve katılanlar seminerden çok ciddi şekilde yararlandı. Daha bu tip çok şey var. Bu seminerlerin de devam edeceğini belirtmeliyim.
Bu süreç size ve konseye neler kazandırdı?
Bu süreçte o kadar harikulade insanlarla tanışma fırsatı yakaladım ki… Gönüllü olarak, canhıraş bir halde bu insanlarla yazıştık. Bu insanlarla WA üzerinden tanıştık ve mesajlaştık. Bu insanlarla hiç yüz yüze tanışmadan o kadar sayısız ev kurduk ki… O kadar sayısız kişiye bir şeyler yönlendirdik ki… Şahsen de, grup olarak da, gönüllüler olarak da, sivil inisiyatifler olarak da…
Ben zaten şunu hep savundum; üretmeliyiz. Benim olaylara direniş şeklim üretmek ve bir şeylerin oluşumuna sebep olmak. Ekosistemin üretken bir parçası olmak. Biz koca evrenin bir parçasıyız. Ben bu ekosistemin iyi olan bir parçası olmaya talibim.
Biz bu süreçte bütün bu çalışmaları gerçekleştirmeye çalışırken kent konseyinin resmi çalışma alanı üç kişi ama bu süreçte biz, bize güvenen ve inanan insanlarla aksiyonlarımızı alıyoruz. Benim öğrencilerim arıyor, “Hocam size nasıl yardımcı olabiliriz?” diyorlar. Gençlik meclisimiz ile yazışıyoruz. Hep iletişim ve ilişkilerle yürütüyoruz. Dün çok hoşuma giden bir telefon aldım. Başka bir grubumuzda olan bir arkadaşım; “Ya Ayferi Hocam, hafta içi çalışıyorum, gidip sizin orada hafta sonu gönüllü olarak destek sunabilirim.” dedi. İnsanlar çabamızı ve yaptıklarımızı gördükçe beni, “Sizin için ne yapabilirim?” diye arıyorlar. Sivil inisiyatif ve o iyi gözler o kadar farkındalar ki iyiliğin. Ben de o iyiliğin içerisinde olayım diye insanlar gayrete girmeye başladı.
Bu konuda son olarak ne söylemek istersiniz?
Biz gönüllülerimiz de dahil olmak üzere bir inisiyatif ve farkındalık ekibiyiz aslında. İçinde bulunduğumuz durum da bir maraton. Biz şimdiye kadar ki süreçte oluşan yeni durum için can suyu olduk. Bu olayın önümüzdeki ayları var. Asıl bundan sonra stratejilerimizi belirleyeceğiz. Bundan sonrası için oturup düşüneceğiz ve konuşacağız. Farlı bir eylem planıyla ihtiyaçlara cevap verebilecek destek merkezi olarak hareket etmeyi sürdürmeye çalışıyoruz. Bir yandan da kentin diğer çevre sorunları ile de ilgileniyoruz. Bir yandan bunlarla ilgili toplantılar da yapıyoruz. Bu kriz süresinde Mersin Kent Konseyi olarak yapılması gereken her konuyu gündeme taşıma gayreti içindeyiz. O yüzden ben kent konseyini bir iyilik yapma ve dayanışma alanı olarak tanımlıyorum Bu yüzden kendimize ve bizimle birlikte çalışmak isteyen insanlara modern zaman dervişleri diyorum. Katkı vermek isteyen herkesi bu sürece davet ediyorum. Bu ve benzeri çalışmalarımızda yer almak isteyen, farklı düşünceleriyle, önerileriyle katkı sunmak isteyen tüm gönüllüleri ve hemşerimizi bizimle çalışmaya ve destek olmaya davet ediyorum.
Size de farkındalığınız, samimi sorularınız ve bu kıymetli sohbet için çok teşekkür ederim.
Emsalsiz Liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk dediği gibi; “Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanunî kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasî görüşlerine olduğu kadar, vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususî görüşlerin üstünde olan yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevî zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumî düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile, bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta, asla mazide zannolunduğu gibi, basın hürriyetini kısıtlayan bağlar değildir; aksine, basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.
Sonsuz teşekkürlerimle.
[…] KAYNAK: https://epochtimestr.com/index.php/mersin-kent-konseyi-baskani-tugcu-depremzedelere-can-suyu-olmaya-… […]