Mut’un Çömelek Köyünden Çıkan Bir Dünya Markası: Tasheli Şarapları
Ali Ay ve eşi Fatma Ay emekliliklerinde ne yapacaklarını düşünürken hem Mut’un Çömelek köyündeki üretici dostları hem de kendileri için bir girişimcilik örneği göstererek Çömelek köyünde üretilen endemik üzüm türlerinden bir şarap markası yaratmaya karar verirler. Bu marka ile hem Mut`un endemik uzum türlerini hem de markalarını dünyaya tanıtmayı amaçlarlar. 2005 yılında başlayan ve beş yıl süren zorlu bir serüvenin ardından Tasheli şaraplarını yaratırlar. Şu anda Tasheli markası aldığı dünya çapındaki ödüllerle artık bir dünya markası olarak anılıyor ve Patkara, Göküzüm ve Aküzüm endemik cinsleri çoktan kendilerini şarap dünyasında kanıtladı. Biz de Ali Ay ile bir mini röportaj yaptık ve bu heyecan verici sureci kendisi ile konuştuk.
Ali Bey merhabalar, Tasheli markasının serüveni nasıl başladı?
Yaşlılığımızda ne yapacağımızı düşünürken, Çömelek’li dostlarımız köydeki üzümlerin özelliklerini anlatarak bizi köyde şarap yapmaya ikna ettiler. Toros dağlarının eteklerinde, kısmen izole, 900 metreden 1400 metreye ulaşan yükseklikte arazileri olan; hem deniz rüzgarlarını hem de dağ rüzgarlarını alan özel yerlerden biri Çömelsek. Köyün doğu ve güneyini çeviren Sason Kanyonu ise gerçekten görülmeye değer.
Esas bizi cezbeden şeyse meyvelerin lezzetiydi. Bu köyde ilk şarap yapanlar da biz değildik belli ki; Köyün birçok yerinde kayalardan oyulmuş, üzüm işleme alanları olduğunu gördük. Köyün yakınlarında kaya mezarlardaki kabartma üzüm ve kadeh motiflerini de görünce “Tamam” dedik.
Böylece bu işe 2005 yılında amatörce başladık. Öncelikle internetten, sonra şarap yapanlardan öğrendiğimiz kısıtlı bilgilerle başladık. Mevcut bütün üzümlerden şaraplar yaptık. Çevremizdeki bilenlerden ve Çukurova Üniversitesi Gıda bölümünden aldığımız bilgiler ışığında; kırmızıda Patkara, beyazda da Gök Üzüm üzerinde yoğunlaşmaya karar verdik. Her ikisi de endemik üzümlerdi. Doğru karar verdiğimizi daha sonra anlayacaktık.
2005-2009 yılları denemelerle geçti. Bu arada küçük bir bağ kurup, bağcılığı da öğrenmeye başladık. Binlerce yıl öncesinden üzümle haşır neşir olmuş bu topraklarda; günümüze de bir şeyler bırakmak saikiyle başladığımız bu serüven, 2010 yılından itibaren TASHELİ markasına dönüştü.
Şarap üretimi gibi çok spesifik bir işi ögrenmeyi nasıl başardınız? Çok zor olmadı mı?
Şarapçılığın çok uzun soluklu bir iş olduğunu bu işe başlayınca anladık. Patkara’nın üretimine bağlı olarak üretim kapasitemiz de yıllık 20-30 ton civarındaydı. Bu durumda kaliteli şarap yapmaktan başka çaremiz olmadığı gerçeğiyle yüzleştik. Fakat bilgimiz, deneyimimiz ve maalesef sermayemiz sınırlıydı. Bu sırada Ankara’da endemik üzümler ve onlardan yapılan şaraplarla ilgilenen, sevgili Umay Çeviker bizimle iletişime geçti ve yardımcı olmak istediğini söyledi. Umay Bey teknik ve bilgi yetersizliği nedeniyle aynı hataları yaptığımızı; bunu gidermek ve Patkara’nın gerçek performansını öğrenmek için bir proje hazırlama önerisinde bulundu. Bu proje 2015 yılında Geoffrey Roberts Ödülü’ne layık görüldü. Bizim için de yeni bir evre başlamış oldu.
Projeyi biraz anlatır mısınız?
Bu proje kapsamında Urla Şarapçılığa 1,5 ton civarında Patkara üzümünü gönderdik. Urla Şarapçılık Türkiye’nin en modern tesislerinden biri; Patkara burada işlenecek, böylece potansiyeli test edilecek. Burada yapılan şarap ilgili kişilere gönderilerek böylece de hem Patkara hem de bölgemiz dünyaya tanıtılacaktı. Can Ortabaş’ın katkılarıyla, Urla tesislerinde ve onların yöntemleriyle üretilen bu şarap “Urla Patkara” adıyla Çin’de düzenlenen China Wine and Spirit Awards yarışmasında altın madalya kazandı. Bu olay, bizim vizyonumuzu belirledi; elimizdeki üzümün altın madalya kazanabilecek nitelikte olduğunu anladığımız önemli bir an oldu.
Peki serüveniniz bu başarıdan sonra nasıl seyretti?
Yine Umay Bey’in projesi kapsamında, Urla Şarapçılık’ta 2015 yılında gerçekleşen tadım atölyesinde Levon Bağış ve Ayhan Güleyen’in de katılımıyla bizim ürettiğimiz 2015 Patkara ile altın madalya alan 2015 Patkara’nın kıyaslaması ve bizim için çok yararlı tartışmalar yapıldı. O ana kadar hatalarımızı söyleyen elbette olmuştu ama bu hataları üretim aşamasında nasıl düzeltebileceğimizi birebir Levon Bey bize anlatı. Bazen basit gibi görünen bir bilgi çok büyük gelişmelere neden olabiliyor. Bu da bizim için öyle bir bilgiydi. Şaraphanede polietilen tankları bırakıp, krom tanklara geçtik. Böylece 2017 yılında, öğrendiklerimiz sayesinde büyük bir sıçrama yapıp, kaliteyi epeyce yükselttik. 15 yılda başardıklarımızı düşündükçe önümüzdeki 15 yıl için de daha heyecanlanıyoruz.
Son zamanlarda da Tasheli markasının dünya çapında aldığı ödülleri duyuyor ve hem sizi bu başarıdan dolayı kutluyor hem de Mersin için gururlanıyoruz. Bize aldığınız ödüllerinizden ve bu ödülleri alan şaraplarınızdan bahseder misiniz?
Toros dağlarının eteklerinde, şehir merkezinden oldukça uzak, tabir-ı caizse “Kus uçmaz, kervan geçmez” bir yerde, kendimizi ve şarabı tanıtmanın ödül almaktan geçtiğini öngörmüştük.
Finansal durumumuz elverdiği oranda bir danışmanla çalışmaya başladık. Onun, yani Hasan Deniz’in ufak dokunuşlarıyla kalitemiz hızla arttı ve madalyalar gelmeye başladı.
ilk madalyamızı 2021 yılında 2020 rekoltesi Patkara Boğazkere Öküzgözü ile Viyana’da gümüş madalya ile aldık. İlk ödülümüzün ardından pek çok ödül arka arkaya geldi. İstanbul’da yapılan Challenging Master Class (CMC), dünyanın farklı yerlerinde yapılan Internatıonal Wıne Selectıon Competıon (IWSC) ve Berlin’de yapılan Berliner Wıne Trophy gibi uluslararası prestiji olan yarışmalarda çeşitli kategorilerde ödüller aldık.
En son Viyana`da gerçeklesen ve 5 ayrı şarabımızla katıldığımız IWSC yarışmasının sonuçları gecen hafta açıklandı. Bu yarışmada da 2022 tadımlarında Patkara; Patkara – Cobernet – Shıraz ve beyaz Gokuzum – Akuzum şaraplarımız 3 ayrı kategoride gümüş madalya kazandı.
Bu madalyalarla birlikte şaraplarımız dünya çapında toplamda 2 altın, 8 gümüş ve 2 bronz madalya ile toplamda 12 madalya kazanmış oldu
Son olarak, gelecekte nerede olmak istiyorsunuz?
Yöremizdeki endemik üzümlerden yapılan şarapları hem ülkemizde hem de yurtdışında tanıtmak için çabalıyoruz. Kaliteyi artırmadan; rekabet edecek düzeye getirmeden de tanıtımın bir anlamı olmaz. Bu da uzun vadeli çok titiz bir çalışma gerektiriyor. Şarapçılıkta kendi bağınız yoksa kaliteyi yakalamak da zor. İlaçlamasından salkım seyreltmesine kadar kontrol edebileceğiniz bir durumdan bahsediyorum.
Şu an 66 dönüm bağımız ürün vermeye henüz başladı. Yıl sonunda 15 dönüm daha tesis edeceğiz. Bu bağlar tam verime ulaştığında; şaraplarımızın çoğu kendi bağlarımızdan gelen üzümlerden yapılmış olacak ki bu kaliteyi oldukça etkileyecek. Elbette şaraphanemizin büyümesi ve daha modern hale gelmesi de gelecek planlarımızın içinde.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.