Beyaz Saray Raporuna Göre, Güneş Işığını Engellemek Küresel Isınmayı Önleyebilir
Beyaz Saray iklim değişikliğine karşı “olası mücadele” tekniklerini araştıran bir rapor yayınladı. Önerilen teknikler arasında güneş ışığını yapay olarak engellemek de var.
Güneş jeomühendisliği olarak da bilinen Güneş Işınımı İyileştirmesi (Solar radiation modification-SRM) çalışmalarında amaç, güneş ışığının küresel ısınmayı hızlandırmasını önlemektir.
Beyaz Saray Bilim ve Teknoloji Politikaları Ofisi tarafından 30 Haziran’da yayınlanan raporda (pdf), “Sera gazları, dünyadan yayılan uzun dalga boylu radyasyonun bir kısmının uzaya gitmesini engelleyerek dünyadaki iklimi ısıtıyor” deniliyor. “Güneş Işınımı İyileştirmesi SRM bunun tersine, güneşten gelen (kısa dalga boylu) radyasyonu uzaya geri yansıtarak iklimi soğutuyor. … SRM, birkaç yıllık bir zaman aralığında gezegeni önemli ölçüde soğutma imkânı sunuyor.”
Bulgular, Beyaz Saray’ın geçen yılki 1,5 trilyon dolarlık harcama faturasına cevaben hazırladığı raporun bir parçası olarak yayınlandı. Beyaz Saray tarafından 30 Haziran’da yapılan açıklamada, raporun “Biden-Harris Yönetimi’nin politikasında veya faaliyetlerinde herhangi bir değişiklik anlamına gelmediği” belirtildi.
“Bu raporla Kongre’nin bir görevi yerine getiriliyor. Henüz ‘Güneş Işınımı İyileştirmesi’ne odaklanan kapsamlı bir araştırma programı oluşturmaya yönelik, harekete geçirilmiş herhangi bir plan yok.”
Bu tür yapay bir soğutma “iklim değişikliğinin birçok olumsuz sonucunu tersine çevirebilecek” kapasiteye sahip olsa da, raporda bu gelişmelerin “şu an için tam olarak anlaşılamayan sonuçları” olabileceği de kabul ediliyor.
Belgede, araştırma programı sayesinde SRM’nin kamu veya özel katılımcıların da desteğiyle ABD’nin “olası bir mücadeleye” hazırlanmasına yardımcı olabileceği belirtiliyor.
SRM, sera gazı emisyonlarının sonuçlarını ortadan kaldıramaz. Örneğin “SRM, okyanuslardaki asitlenme etkilerinin çoğunu iyileştiremez… Ya da fosil yakıt yakmanın sonucunda ortaya çıkan kötüleşmiş hava kalitesini ortadan kaldıramaz.”
Ayrıca “SRM küresel ısınmasının, karasal buzul kaybı ve buzulların erimesinden kaynaklanan sera gazı emisyonları gibi bazı önemli belirtilerini duraklatabilir, ancak hızla tersine çevrilmesine neden olmaz.”
Raporda SRM’nin çeşitli potansiyel olumsuz sonuçları hakkında uyarılar da bulunuyor. Prosedür, stratosfer sıcaklıklarında değişiklikleri, deniz seviyelerinde yükselmeyi, okyanuslarda asitlenmeyi ve yağış modellerinde değişikliği tetikleyebilir. Ayrıca karasal bitki örtüsünü, biyolojik çeşitliliği, ekosistemleri, mahsul üretimini ve mercan resiflerini etkileyebilir.
Raporda şu ifadelere yer veriliyor: “Model simülasyonlarına göre, stratosfer kimyası değişebilir. Atmosferik sirkülasyonların yoğunlaşması sonucunda, aşırı kuraklık veya aşırı yağış gibi mevsimsel olaylara yol açabileceği görülüyor. SRM’nin dünyanın iklim sistemini geri dönüşü olmayan bir şekilde nasıl ve ne kadar değiştirebileceğini tam olarak bilmiyoruz.”
Geçen yıl Ocak ayında yayınlanan bir açık mektupta, bir grup bilim adamı ve akademisyen, güneş enerjisi mühendisliği konusunda uluslararası bir kullanım dışı bırakma anlaşması çağrısında bulundular. Böyle bir anlaşmanın “gelen güneş ışığını gezegen ölçeğinde kasıtlı olarak yönetme amacı güden, riskli ve yeterince anlaşılmayan bir dizi teknolojinin daha fazla normalleştirilmesini ve geliştirilmesini engelleyeceğini” savundular.
Mektubu imzalayanlar arasında Hollanda’daki Copernicus Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü’nden Frank Biermann, İngiltere’deki Sussex Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Enstitüsü’nden Melissa Leach ve Avustralya’daki Sidney Üniversitesi’nden David Schlosberg yer alıyor.
Mektupta “Hem askerîleşme ve güvenlik konusunda hem de bir altyapı ve siyaset seçeneği olarak güneş jeomühendisliğini baskı altında tutmak konusunda ciddi endişeler var” uyarısında bulunuldu.
“Güneş jeomühendisliği gerekli değildir. Mevcut bağlamda arzu edilir, etik kurallara uygun veya politik olarak yönetilebilir de değildir. Güneş jeomühendisliği araştırmaları giderek artan bir hızla normalleşirken, bu teknolojileri engelleyecek güçlü bir siyasi mesaja ihtiyaç vardır. Ve bu mesaj mutlaka yakın zamanda gelmelidir.”
SRM Yöntemleri, ABD Uygulaması
Beyaz Saray belgesi, SRM girişimlerini devreye almak için kullanılabilecek birkaç yöntemi ayrıntılarıyla anlatıyor. Yöntemlerden biri stratosferik aerosol enjeksiyonudur (SAI). Bu yöntemle stratosferde, güneş ışınlarını dünyadan uzağa yansıtan aerosol miktarı artırılır. Oluşacak etki, ardından gezegenin soğuduğu, volkanik patlamalar sırasında oluşan etkiye benzerdir.
Diğer bir yöntem ise, güneş ışığının geri yansıtılması için belirli bulutların yansıtıcılığının artırılmasıyla gerçekleştirilen, okyanus bulutu aydınlatması yöntemidir.
Güneş jeomühendisliği uygulamalarına yönelik çalışmalar hâlihazırda devam etmektedir. Geçen yıl, Make Sunsets adlı bir girişim, teorik olarak gezegeni soğutma potansiyeline sahip olduğuna inanılan yansıtıcı kükürt parçacıklarını dünya atmosferine salabilen hava balonları fırlattı.
Make Sunsets CEO’su Luke Iseman, MIT Technology Review ile yaptığı bir röportajda, şirketin yaptıkları nedeniyle “kötü adam” olarak nitelendirilmeyi beklediğini, ancak iklim değişikliğinin bir tehdit olduğunda ısrar ettiğini söyledi.
Diğer birçok uzman da güneş enerjisi jeomühendisliği projelerinin amaçsızca uygulanmasına karşı uyarılar yayınladı. Konuyla ilgili önde gelen uzmanlardan biri olan David Keith, 2018 tarihli bir blogda “güneş jeomühendisliği, doğası gereği, uygulandıktan sonra bile ölçülmesi zor küresel sonuçları olan, büyük ölçekli iklim değişikliğidir” diye açıklamıştı.
Yazan: Naveen Athrappully, The Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, The Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.