Avustralya’da eyalet başkentlerindeki siyasetçiler hangi düşünce süreçlerinden sonra karar alıyorlar dersiniz?
Avustralya’nın başkenti ve hükümeti – Avustralya Başkent Bölgesi (Australian Capital Territory – ACT) Yasama Meclisi – insanlar ve yüce fikirler arasındaki uçurumu daha da derinleştirmeye çalışıyor.
Bugünlerde, Avustralya Başkent Bölgesi ACT Yasama Meclisi’nin gündemine oturan en son tasarı, Canberra şehir merkezinde benzinli ve dizel motorlu taşıtların yasaklanmasını ve yalnızca elektrikli arabalara izin verilmesini hedefliyor. Canberra, düşük nüfusu nedeniyle Avustralya’daki bütün eyalet başkentleri arasında en temiz havaya sahip olmakla övünebilen bir şehir.
Üstelik Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan’ın “iklim krizine karşı koymak için eylemde bulunmak ortak noktasında birleşmiş, dünyanın önde gelen şehirlerinden oluşan küresel bir ağ” olarak tanımlanan C40 şehirleri ağındaki çoğu şehri geçerek, şehir liderlerinin “üstünlük sembolü” haline gelecek gibi görünüyor.
İşte tam da bu noktada bir açıklama yapmak gerekiyor.
Canberra şimdi kendisini “dünya standartlarında lider bir şehir” olarak tanıtıyor. Bu tanım şehrin kendi ifadesi olsa bile, bu şekilde sınıflandırılmanın çekici cazibesine kim karşı koyabilir?
Bu Çılgınlığın Kötü Bir Fikir Olması İçin Altı Neden
İlk olarak, bataryalarda depolanacak enerjiyi üreten gücün kaynağına bakmak gerek.
Pilin kömürle çalışan bir elektrik santrali tarafından şarj edilmesi gerçeğinden, titizlikle kaçınılmalı. Çünkü bu durum, bütün hikâyeyi mahveder.
Bu tür olaylarda çoğu zaman olduğu gibi, şehri üstünlük sembolü yapmaya çalışan politikacılar, basmakalıp sözler benimser ve zor sorular soranları fazla düşünmeden devre dışı bırakır ve böylece vicdanlarını rahatlatırlar.
Konunun gerçeklerini ve ayrıntılarını görme ihtiyacından kaçınmak için “inkârcılar” gibi etiketler veya üstünkörü seçilmiş başka bir aşağılayıcı ifade kullanırlar.
İkincisi ve daha da önemlisi, elektrikli araçların oluşturan malzemelerin kaynağıdır.
Elektrikli bir araç yapmak için gereken lityum ve diğer malzemeler, tonlarca fosil yakıt tüketen derin maden sahalarından çıkarılır. Buralarda neredeyse her zaman düşük ücretli işçiler çalıştırılır ve aileleri sefalet ve yoksulluk içinde bırakılır.
Bu derin ikilemler uygunsuz gerçekleri gözler önüne sermektedir. Bu gerçekler sanki sadece baş belası bir değermiş gibi basitçe görmezden gelinir. Ama aslında, elektrikli araçların görünmeyen yüzünü ve söylemlerin dürüstlüğü hakkındaki şüpheleri yıkıcı bir şekilde ortaya koymaktalar.
Canberra’nın hava kalitesini daha da iyi bir standartta tutmak, çocuk işçiliğini, emek sömürücü ücretleri ve çevresel vandalizmi haklı çıkarır mı?
Bir yandan üçüncü dünya ülkelerindeki canlıları ve doğayı harap ederken öte yandan sadece başka yerlerde yaratılan kirliliği gören bu akılsız üstünlük sembolüne sahip olmanın, ahlaki anlamda bedeli yüksektir.
Üçüncüsü, elektrikli araçların sermaye maliyeti, bırakın düşük ücretli kesimi, Avustralya’nın ortalama ücretli çalışanlarının da oldukça dışında kalıyor.
Bu durum Avustralya’nın başkenti Canberra’nın elektrikli arabaya gücü yetmeyenler için bir dışlanma bölgesi olacağı anlamına geliyor. Şehrin pek çok düşük gelirli sakini, mecburen ihtiyaç duydukları hizmetlere kolay ve uygun fiyatlı erişimden mahrum kalacak.
Dördüncüsü, kendi ülkelerinde seyahat eden turist veya göçebelerin kendi ülkelerinin başkentine girişi reddedilecek. Avustralyalıların en zenginleri bile Avustralya’yı elektrikli motorlu bir karavanla gezmeyi imkânsız değilse de çok büyük bir zorluk olarak görecektir.
Beşincisi, Avustralya, Canberra’nın yanlış politikaları yüzünden sürekli artan bir elektrik kesintisi ile karşı karşıya olduğundan, daha önce şebekelere dışından sağlanan enerjinin hali hazırdaki aşırı yüklenmiş hatlardan geçmesi gerekecek ve enerji şebekeleri üzerinde daha da büyük bir baskı ve yük oluşacaktır.
Elektrikli araç kullanımının zorunlu kılınması, kömür yakıtlı elektriğin devreden çıkarılarak sürekliliği belirsiz güneş ve rüzgâr sektörlerine yönelinmesi, Avustralya’nın karşı karşıya olduğu enerji sorunlarını şiddetlendirecektir.
Altıncı olarak, Avustralya’da bir araba üretim sektörünün olmamasına rağmen elektrikli araçların zorunlu kılınması üzerine, Çinli elektrikli araç üreticilerinin başına talih kuşu konmuş olacak.
Dindarlık taslayan tavırlarla ve üstünlük sembolü (ama plastik) araba çıkartmalarıyla, her kim çocuk işçiliğine, düşük ücretlere, Batı dünyasının üçüncü dünya ülkelerinin kaynaklarını kullanan ve sömüren şeytanlarına karşı sövüp sayarsa, aslında kendisinin yaptığı da aynı tür davranış olacaktır. Ve unutmayalım ki “turizm gelirleri diğer birçok işin gelirinden daha fazladır”.
Sürdürülebilir çevre yönetimi her zaman alkışlanmalı ve teşvik edilmelidir. Ancak bir yandan üretim karşıtı heveslere kapılıp diğer yandan düşük ücretlileri uzak tutacak devasa fiyat etiketleriyle bunu gerçekleştirmek kolay görünmüyor.
Bu makalede ifade edilen görüşler yazarın görüşleridir ve The Epoch Times’ın görüşlerini yansıtması şart değildir.
Yazan: Eric Abetz, The Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.