Dijital Dolar Geliyor: ‘Amerikalılar Endişelenmeli’

Yorum

Fotoğraf: Pixabay

1861’de ABD hükümeti kâğıt para basmaya başladı. O zamandan beri, yani bir buçuk asırdan fazla bir süredir ABD’nin kralı, nakit para olmuştur. Ancak çok yakında ülkede yeni bir kral olacak. Bu kral, dijital dolar olarak bilinecek.

Çok sayıda Amerikalı hâlâ biraz safça, kripto para birimlerinin finansın geleceği olacağına inanıyor. Olmayacak. Bazı saygın kripto para birimleri insanlığın küçük bir kısmı için bir amaca hizmet etse de, dünyadaki 7,75 milyar insanın büyük çoğunluğunu oluşturan, günlük maddi sorunları olan sıradan bireyler için durum öyle değil. Daha da önemlisi, bu çoğunluk için kripto para asla işe yaramayacak. Geniş açıdan bakıldığında kripto para birimleri, gerçek bir amacı olmayan, bir çeşit oyuncak gibidir. Çoğu insanın inandığının aksine, merkez bankaları ve merkezi hükümetler – Satoshi Nakamoto veya Michael Saylor hariç – finansın geleceğini belirliyor. Bu nedenle Merkez Bankası Dijital Para Birimleri (Central Bank Digital Currencies-CBDC’ler), paranın evriminde bir sonraki adımdır.

Merkez Bankası Dijital Para Birimleri, CBDC’ler yoksulluğu azaltma, ekonomik suçlarla mücadele etme ve küresel finansal sistemleri destekleme potansiyeline sahiptir. Bu benim görüşüm değil; Davos’taki insanların görüşü. Bu yılın ağustos ayında, “The Great Reset” in arkasındaki bağımsız uluslararası kuruluş olan Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum-WEF), CBDC’lerin potansiyel iniş ve çıkışlarını özetleyen bir blog yazısı yayınladı. Yazarlar birkaç olumsuzluğu tartışmış olsa da, yazının büyük çoğunluğu sözde faydalara odaklanıyor. Merkezi olmayan ve bireysel kullanım için tasarlanmış kripto para birimlerinin aksine, CBDC’ler merkezidir ve halka açıktır. CBDC’ler birçok yönden kripto para birimlerinin antitezidir; kişiye özel kullanımın antitezidir.

Blog yazısında WEF, CBDC’lerin küresel yoksulluğu ele alma potansiyeline sahip olduğunu savunuyor. Peki nasıl? Dünyanın “banka kullanmayan” 1,7 milyar yetişkinine finansal hizmetlere erişim yolu sunarak. Ancak, dünyanın en fakir insanlarını güçlendirmek için oluşturulmuş, bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Yoksullara Yardım Danışma Grubundaki (Consultative Group to Assist the Poor) araştırmacılar aksini savunuyorlar.

Fakirler için nakitin hala bir numaralı ödeme aracı olduğu konusunda ısrar ediyorlar. Finansal açıdan en kötü durumda olanların büyük çoğunluğu, nakit para yerine dijital para kullanma arzusuna sahip değil. Yazarlara göre sonuç olarak, “yoksullar bundan sonra da büyük ölçüde nakit ekonomisinde yaşayacaktır. Finansal hizmetleri onlara ulaştırmak için, telefon üzerinden elektronik para veya CBDC’lerden çok daha fazlası gerekiyor.” Dijital ve nakit ekonomileri arasında köprü kurmak için “dağıtım ağları ve likidite yönetimi” de dâhil olmak üzere, bir dizi başka sistem gerekiyor.

Atlantik Konseyi’nin Merkez Bankası Dijital Para Birimi İzleyicisi, 112 ülkenin aktif olarak CBDC’leri araştırdığını veya kendilerine ait dijital merkez bankası parası geliştirdiğini tahmin ediyor. Bu ülkelerden biri de Amerika Birleşik Devletleri.

Yakın zamanda Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yıllık toplantısı sırasında, CBDC’lere ihtiyaç olup olmadığı sorulduğunda, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, “CBDC’lerin kesinlikle geliştirilmeye değer” olduğunu söyledi. ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell de kesinlikle aynı fikirde. Bir Banque de France (Fransa Bankası) etkinliğinde konuşan Powell, dijital dolar kullanımının hem “onaylanmış kimlikle gerçekleşeceğini”, hem de “isimsiz” olmayacağını ısrarla vurguladı.

Uluslararası Para Fonu logosu (Fotoğraf: Wikimedia)

Nakit kullanarak isimsiz satın alma günleri sona eriyor. Powell’ın yorumlarına göre dijital doların, piyasaya sürülmesi halinde, dijital bir kimlik sistemine bağlanacağı açıkça görülüyor.

Yazar Izabella Kaminska’nın geçen yıl yazdığı gibi, “Para kimlik tabanlı olduğunda, verilerin sızması ihtimalinin daha geniş bir alana etki edebileceğini de göz önünde bulundurmak gerekir.” Ayrıca, mahremiyet ihlallerinin olması ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerekir. Sonuçta bir hükümet, merkezi bir kamu ödeme sistemini dijital kimlik sistemiyle birleştirdiğinde, mahremiyet kavramı ortadan kalkar.

Ayrıca, yorumcu Tim Hinchliffe’nin yakın zamanda belirttiği gibi WEF’in yardımıyla dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, kendi dijital kimlik planlarıyla diğerlerininki arasında bağlantı kurmaya çalışıyor. Bu planlara göre kimlik bilgileri, iklim değişikliği (karbon ayak izi gözlemcilerinden elde edilen veriler), COVID-19 (aşılı veya aşısız oldukları) ve CBDC’ler gibi farklı verileri içeriyor. Her ABD vatandaşının dijital bir kimliğe sahip olacağı ve bu kimlikle, gerçekleştirdikleri bir dizi -hepsi değilse de- çevrimiçi işlemin ve hatta belki de bir sosyal kredi puanının kayıt altına alınacağı bir dünya hayal etmek zor değil. Tabii ki bütün bunlar güvenlik adına olacak.

Ancak, yıllardır dijital kimlikler üzerine dikkatleri çekmeye çalışan bir adam olan Hinchliffe’nin vurguladığı gibi, bu tür kimlik tanımlama sistemlerinin güvenlikten çok kontrolle ilgisi var. Hinchliffe, dijital kimlikler “Sizi dijital dünyada özel kılan her şeyi kapsıyor” diye uyarıyor. “Ziyaret ettiğiniz web siteleri, çevrimiçi alışverişleriniz, sağlık kayıtlarınız, finansal hesaplarınız ve sosyal medyada kimlerle arkadaş olduğunuz da dâhil olmak üzere en kişisel mahrem verilerinizin tümünü birleştiren” bir sistem oluşturuyor.

Dijital kimlikler şüphesiz ki, kişinin finansal işlemleriyle ve sosyal medya faaliyetleriyle bağlantılı olacaktır. Ayrıca dijital kimlikler, Amerikalıların belirli hizmetlere erişimini engellemek için hem kamu hem de özel kuruluşlar tarafından kesinlikle kullanılabilecektir.

Halihazırda büyük finansal aktörlerin, çok özel bakış açılarına sahip oldukları için, belirli bireyleri hedeflediği veya hedef almakla tehdit ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Dijital dolar ve beraberindeki kimlik kullanıma açıldığında (veya zorunlu kılındığında), sansür ve baskı oranlarının fırlamasını bekleyin. Direnç göstermek, korkarım, bir işe yaramayacak.

Bu makalede ifade edilen görüşler yazarın görüşleridir ve The Epoch Times’ın görüşlerini yansıtmayabilir.

Yazan: John Mac Ghlionn, The Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.