Kudüs Nerede? Kudüs’ün Tarihi Ve Önemi

ABD Başkanı Donald Trump’ın geçtiğimiz günlerde Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesiyle beraber bu karara birçok ülkeden tepki yağdı. Dünyanın farklı yerinde insanlar Kudüs’ün, İsrail’in başkenti ilan edilmesi kararına tepki için protestolar gerçekleştirdi.

KUDÜS NEREDE?

Kudüs konumu itibariyle İsrail ve Filistin’in orta noktasında yer almaktadır. Bu nedenle her iki ülke için de büyük öneme sahip olmaktadır. Kudüs’ün diğer ismi, İsrailliler tarafından Jarusalem olarak bilinmektedir.

KUDÜS’ÜN TARİHİ VE ÖNEMİ

Kudüs’ün tarihi, bilinene göre milattan önce 2000’lere kadar uzanmaktadır. Tarihi boyunca iki kez yok olma kaderini tadan şehir, 23 işgale, 52 saldırıya tanıklık etmiştir. Hz. Muhammed S.A.V’in İslamiyet’in yayılmasında önemli bir nokta olan Kudüs’ten Miraç’a yükseldiği ve Mescid-i Aksa’nın burada inşa edildiği bilinmektedir. İslam için önemli olduğu kadar Yahudi ve Hristiyan dinleri için kabul gören bazı yapıtaşları burada bulunmaktadır. İsa’nın burada çarmıha gerildiği rivayeti ve bu nedenle buranın hac noktası olarak kabul görmesi Hristiyanlar için, Milattan önce 10. Yüzyılda Kral Davud’un ele geçirmesi ise Kudüs’ü Yahudiler için anlamlı kılmıştır.

Kudüs, barındırdığı dini değerlerle üç din için (İslam, Hristiyan, Yahudi dinine mensup olanların) ortak kutsal öneme sahip olduğu merkezdir. Harita üzerinde Filistin ve İsrail’in orta noktasında yer alan Kudüs, 800 bin kişilik nüfusa sahiptir. İçerisinde Mescid-i Aksa, Ağlama Duvarı, Kubbet-Us-Sahra gibi dini öneme sahip yerler bulunmaktadır. Peki, Kudüs nerededir? Harita üzerinde bulunduğu tam konum neresidir? İşte, Filistin ve İsrail’in başkent olarak nitelendirdiği Kudüs hakkında merak edilenler

KUDÜS’TEKİ YARIM ASIRLIK İŞGAL

Doğu Kudüs’ü 5 Haziran 1967’de işgal eden İsrail, 1980’de tek taraflı olarak kentin doğusunu ve batısını “birleşik başkenti” ilan etti.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BGMK), 1980’de kabul ettiği 478 sayılı kararla, İsrail’in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saydı. BMGK kararı çerçevesinde, ABD dahil uluslararası toplum Doğu Kudüs’ün işgal altında olduğunu kabul ediyor.

İsrail yönetimini tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv’de bulunuyor. Hiçbir ülke, Kudüs’ü ya da doğu ve batı bölümlerini başkent olarak kabul etmiyor.

ABD, Trump’ın hamlesiyle Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan ilk ülke oldu. Uluslararası toplumun tepkisini çeken Trump yönetimi, bölgenin kaosa sürükleneceği ve İsrail-Arap ihtilafının daha da çözümsüz hale geleceği uyarılarını göz ardı etti.

Osmanlı, 28 Aralık 1516’da Sinan Paşa önderliğinde Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferinde Kudüs’e girişinin ardından 400 yıl hükmetti. İngilizlerin 24 Ekim 1917’de Kudüs’e saldırmalarının ardından şehir 9 Kasım 1917’de düştü. Kudüs’ün Osmanlı’nın hakimiyetinden çıkma süreci ise şöyle:

Kanal Harekatı

1915 ve 1916 yılında Mısır’da Osmanlı hakimiyetini yeniden sağlamak ve Süveyş Kanalı’nı ele geçirerek İngiltere’nin Hindistan yolunu kesmek amacıyla girişilen iki kanal harekatı başarısızlıkla sonuçlanınca savaşın ağırlık noktası Filistin ve Suriye’ye kaydırıldı. Bunun üzerine Mekke Şerifi Emir Hüseyin ile anlaşan ve onlara Suriye-Irak ve Hicazı içine alan müstakil bir Arap Devleti kurma vaadinde bulunan İngilizler, Siyonistlere Filistin’de bir devlet kurmaları sözünü vermişti. Böylece İsrail’in kurulması için zemin hazırlanarak, Filistin meselesi olarak bilinen olayların zemini hazırlanmıştı.

Gazze Savaşları

Şerif Hüseyin ayaklanmanın bastırılması için 4. Ordu’dan bir kısım birlikler Hicaz’a gönderildi. Ordunun geri kalan kısmı ise Gazze, Batı Şeria ve Birüssebi hattında savunmaya çekildi. 1917 baharında İngilizler Gazze’ye saldırdı. 1. ve 2. Gazze Savaşları yapıldı. İngilizler, Türklerin kahramanca savunması karşısında çekilmek zorunda kaldılar. Takviyelerini arttırmaya başlayan İngilizlerin Filistin cephesinde toplanmaları üzerine Cemal Paşa’nın uyarısıyla yıldırım ordularının Irak cephesinde kullanılmasından vazgeçilerek, Filistin ve Suriye cephesinde kullanılması kararlaştırıldı.

Savaş hazırlıklarını tamamlayan İngilizler 24 Ekim 1917’de 138 bin askerle taarruza başladılar. Birusseba ve Gazze Savaşını kazandılar. 9 Kasım 1917’de Kudüs düştü. Türk ordusu Kudüs’ten savaşarak çekildi. Bu çekiliş sırasında tarihin kaydettiği birçok kahramanlık öyküsü yaşandı. Bu öykülerden biri Kanal Harekatı sırasında yaşandı.

“Bizi düşmana çiğnetmeyin”

Cepheye koşan Osmanlı askerlerinin yollarına Filistinli kadınlar çıkarak onlara yiyecek verdi. Bir askerin günlüğündeki yazılarda şunlar yazılıdır: “Müfreze tam bir sürat ve mükemmeliyetle toplanıp yola düzülmüştü. Filistin’in kahraman anaları Zedud köyünden geçen yolun iki tarafına dizilmiş, ellerinde bakır bakraçlarla askerlerimize su, süt ve yoğurt ikram ediyorlardı. Bu fakir Arap köyünün asil evlatları, ana vatan uğruna kurban giden Türk çocuklarına yaprakları üzerinde taze koparılmış portakallar ikram ettiler. Ve müfreze köyden ayrılırken ateşin bir muhafaza içinde saklanmış inciler gibi gözüken beyaz dişlere ve derinliklerinde zeka kaynayan güzel koyu siyah gözlere sahip cevval Arap kadınları eski bir geleneğe uyarak arkamızdan bağırıyorlardı; ‘Geriye dönmeyin, bizi düşmana çiğnetmeyin’. Ve sonu gelmeyen zılgıtlar.”

Osmanlı askeri Onbaşı Hasan Usta’nın 55 yıllık Kudüs nöbeti

Gazze’de yüksek lisans yapan Rukiye Hüseyin Osmanlı, Tarihçi İlhan Bardakçı’nın 21 Mayıs 1972 Cuma günü karşılaştığı Onbaşı Hasan Usta’nın hikayesini hatırlattı. Tarihçi İlhan Bardakçı’nın kaleminden hikaye şöyle:
“Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu 36. Tabur 8. Bölük 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan’ım… Yarabbi. Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi… Ellerine bir kere daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı; ‘Sana, bir emanetim var oğul. Nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?’ Elbette, dedim, buyur hele… Konuştu; ‘Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağı’na düşerse… Git, burayı bana emanet eden kumandanım Kolağası (Ön yüzbaşı) Musa Efendi’yi bul. Ellerinden benim için bus et (öp). Ona de ki’ Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi; ‘O’na de ki gönül komasın. Ona de ki 11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır. Tekmilim tamamdır kumandanım dedi dersin.’ Öleyazdım. Sonra yine dikeldi. Taş kesildi. Bir kez daha baktım. Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi. Ufukları gözlüyordu. Nöbetinin başında idi. Tam 55 yıl kendisini unutuşumuzdaki nadanlığımıza rağmen devletine küsmemişti.”

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.