Taoizm: Din Veya Bilim mi?

pixabay

Hong Kong film yıldızı ve dövüş Ustası Bruce Lee, 1960’ların sonlarında bir televizyon röportajında “Su Ol” (Be Water) sloganını ortaya attı. Bu söz, sadece Lee’nin Kung-Fu felsefesinin ikonik bir sloganı olmadı, aynı zamanda birçok çeşitli siyasi örgüt ve direniş hareketleri tarafından bir taktik olarak benimsendi.

“Biçimsiz ol, tıpkı su gibi biçimsiz.” Eski Çin felsefesine aşina olanlar, Lee’nin su metaforunu, Lao Tse’nin klasik metni olan Tao Te Ching’den aldığını biliyordur.

Taoizm öğretilerinin günümüz modern dövüş sanatlarına ışık tutuğunu varsayarsak, şu soruyu sorabiliriz: Taoizm bugün ne ifade ediyor?

Taoizm felsefesinin anahtar kavramlarından birisi “Wu-Wei”dir (gerçek anlamı: eylemsizlik). Bunu “sakin kalma sanatı” olarak da adlandırabiliriz. Fakat bir dövüş söz konusu ise, yani göğüs göğüse çarpışma gibi son derece tehlikeli bir faaliyet için bu, “işe yaramaz bir tutum” gibi gözükmektedir, peki içsel eylemsizliğin dövüş anında faydalı olabilmesi mümkün müdür?

İçsel Huzurun sırrına hakim olmak için, Bruce Lee’nin sancılı bir süreçten geçtiği çeşitli biyografilerinde belgelenmiştir. Biyografi yazarlarına göre, Lee’nin öğretmeni Yip Man, öğrencisinden kung fu pratiği sırasında, daima “rahatlamasını” isterdi. Ancak, Lee o zamanlar kanı kaynayan bir gençti ve tek amacı her bir rakibini bir an evvel yenmekti. Böylesine atak bir tavırla, saldırıya uğradığı bir anda “rahat ve sakin” kalmanın önemini, faydasını anlamakta güçlük çekiyordu.

Lee: “Yüksek benliğim ve kendime saygım, psikologların ‘çift bağ’ dediği şeye dönüştüğünde, öğretmenim [Yip Man] tekrar bana geldi ve ‘Loong [‘ejderha’ Lee’nin Çince adı] doğanın yasasını ve hareketleri takip et ve dikkatli ol. Doğa yasasına karşı asla galip gelemezsin bunu unutma; herhangi bir soruna da, karşı güç veya direnç uygulama, tam tersi akışı takip et. Bu hafta pratik yapma. Eve git ve bunu bir düşün,” dedi.

Çoğu yorumcu, Üstat Yip’in son cümlesinin anlamını kavramadı; “Eve git ve bunun hakkında düşün.” Daha fazla pratik yapmak daha fazla zeka anlamına gelmez, zeka “hareketsizlik” ile kazanılır, çünkü daha fazla eylem duyusal olarak aşırı yüklenme anlamına gelir. Duyusal aşırı yüklenme, açık ve dingin bir zihni engeller ve “kötü düşünmeye” yol açar. Hareketsizlik ve sakinlik ise, bilgeliğe açılan kapıdır.

“Meditasyon ve pratik yapmak için saatler harcadıktan sonra pes ettim ve bir küçük tekne ile tek başıma denize açıldım. Denizde ilerlerken tüm eğitim sürecimi düşündüm, kendime kızdım ve suya vurdum! O anda, aniden bir düşünce geldi aklıma: Kung-Fu’nun özü, tam da bu su değil miydi? O su, az önce bana Kung-Fu’nun [temel ilkesini] göstermedi mi? Ona vurdum, fakat onun canı yanmadı ve tekrar tüm gücümle vurdum fakat değişen bir şey olmadı! Sonra bir avuç almaya çalıştım fakat başarılı olamadım. Bu su, Dünyanın en yumuşak maddesi zayıf gibi görünüyor ve kolayca bir bardağın içine akabiliyor, yani en sert maddeye nüfuz edebiliyor. İşte buydu, bende böyle olmak istiyordum. Bende su gibi olmak istiyordum.

Lee: “Birdenbire bir kuş uçarak üzerimden geçti ve yansıması suda belirdi. Tam olarak kendimi suyun bana öğrettiği bu derse kaptırdığım anda, birden farklı mistik bir durumu kavradım: Rakiple karşı karşıya kaldığımda, hisselerim ve düşüncelerim suyun üzerinde uçan bir kuşun yansıması gibi olmamalı mıydı? Profesör Yip’in “Hiçbir şeye tutunmamak” ile kastettiği tam olarak buydu – duygusuz veya hissiz olmak değil, duygulara yapışıp kalmamak ve onların oluşturabileceği engellere takılmamak. Bu yüzden, kendimi kontrol etmek için, önce kendimi kabul edip, doğaya karşı değil, onunla birlikte hareket etmem gerek“, yorumunda bulundu.

Bir Zen Ustasının Ani Aydınlanması?

Lee, bizi etkilemek için tüm hikayeyi dramatize etmiş olabilir. Kulağa gerçekten bir Zen Ustasının ani aydınlanması gibi geliyor. Belki de olay oldukça sıradandı: Lee, “Tao Te Ching”deki bölümlerden birini okumuş olabilir ve Çin dövüş sanatlarının batı boksunun aksine, her zaman felsefi temele dayandığını keşfetti.

Bu kavrayışın kanıtı, bugüne kadar birçok Taocu veya Budist keşişin, içsel uygulamaları hariç, aynı anda Kung-Fu pratiği yapıyor olmasıdır. Batı dinlerinde ise durum böyle değildir. Bir Katolik din adamı, boksu bir eğlence olarak yapabilir, ancak bu onun dini inançlarıyla hiçbir şekilde bağlantılı değildir.

Taoizm sadece bir din değildir, çünkü insan vücudunun nefes alma, kendini iyileştirme ve uzun ömür gibi mekanizmalarını anlamaya çalışır. Merhum İngiliz bilim adamı Joseph Needham, bu bilimsel projeyi Batılı okuyucular için erişilebilir kılmak için on yıllarca çalıştı.

Çince konuşan topluluklarda daha fazla şansımız var, çünkü Qigong ve meditasyon uygulaması akademik bir faaliyet değil, sıradan insanlar arasında uzun bir geleneğe sahip. Qigong uygulayıcıları, yanlış nefes alma alışkanlıklarının sağlıksızlığa yol açtığını, kalp atışlarımızı ve kan basıncımızı etkilediğini fark etmişlerdir. Ek olarak, vücudun kendi kendini iyileştirme güçlerine sahip olduğunu keşfettiler. Kronik hastalıklardan muzdarip birçok insan, düzenli Qigong uygulamasıyla iyileşmiştir.

Yip Man’ın genç Bruce Lee’ye “Hiçbir şeye tutunmama” tavsiyesine geri dönersek, bunun sadece bir “tutum” değil, bilimsel bir nefes alma tekniği olduğunu ekleyebiliriz. Dinginliği sadece “sakin” olmakla elde edemeyiz, vücudun mekaniğini bilmeliyiz, çünkü bu zihnimizi kontrol eder. Nefesimizi ve kalp atışımızı kontrol ederek zihnimizin efendisi oluruz. Ve bu amaca ulaşmak için uygun yöntemleri anlatan sayısız eski Taocu metin var. Batılı doktorların ve psikologların son zamanlara kadar bunu ciddiye almamaları üzücü.

Birçok bilim adamı, yani dini konularda uzmanlaşmış bilim insanları, Taoizm’i “mistik” olarak nitelendirmiştir. Bu yanlış bir kavrayış. Taoizm gerçekten de dünyadaki en “bilimsel” dinlerden biridir ve onu ciddiye alarak kendimizi ve evreni daha iyi anlayabiliriz.

*Eddie Leung, otuz yılı aşkın bir süredir çeşitli haber kuruluşlarında çalışan, Hong Konglu, kıdemli bir gazetecidir. Başlıca ilgi alanları Hong Kong, uluslararası politika, sinema ve Çin Kung-Fu’sudur.

*Yazıda yer alan görüşler yazara aittir, Epoch Times Türkiye’nin görüşlerini yansıtmayabilir.

Yazan: Eddie Leung, Epoch Times Almanca’dan çevrilmiştir.

Çeviri: Evren Durmaz, Epoch Times Türkiye

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.