Toplu İstifa: Z ve Y Kuşakları Neden Gruplar Halinde İşi Bırakıyor?

Genç Nesillerin Daha İyi İmkân Arayışları

(Fotoğraf: Priscilla Du Preez – Unsplash)

23 yaşındaki Jacqueline işyeri değiştirme konusunda herkesle eşit hakka sahip.

Yaklaşık altı ay önce çok uluslu bir şirkette yaptığı üç aylık stajı tamamladı. Ardından, dış kaynak kullanımı yapan küçük bir teknoloji girişimine geçti. Şimdi, tohum aşamasındaki başka bir teknoloji girişiminde yarı zamanlı çalışırken aynı anda iki başka işle birden uğraşıyor. Jacqueline yine de durulmuş değil. Tekrar iş değiştirmeyi düşünüyor.

“Bu şekilde iş değiştirdiğim için pişman mıyım? Hayır” diyor Jacqueline. “Gemiden her atlayışımda biraz daha akıllandım. Vizyonum ve misyonum netleşiyor.”

“Ve hiçbir şeyi de boşa harcamıyorum – önceki işimde öğrendiğim tüm beceriler bir sonraki görevime iyi bir şekilde devam etmemi sağladı. Bir çeşit birleştirici etki gibi – beceri hazinem gittikçe zenginleşiyor.”

The Epoch Times’a konuşan Jacqueline, nasıl öğrenileceğini öğrenmek, doğru soruları sormak, istikrarlı olmak, insanlarla nasıl çalışılacağını bilmek ve müşterileri mutlu etmek gibi temel becerilerin “herhangi bir görevin yüzde 70’ini başarmasına” yardımcı olduğunu söylüyor.

Jacqueline, “Belki sadece gencim ve aşırı iyimserim, ancak kendi kariyerimi yarattığıma inanıyorum. Başka hiç kimseninkine benzemeyen bir kariyer” diye ekliyor. “Herhangi bir şey kaçırdığımı düşünmüyorum.”

Nesille İlgili Bir Değişim

Eskiden çalışanların tüm kariyerleri boyunca aynı şirkette çalışması normaldi. İşten çıkmak genellikle işverenlerin hoş karşılamadığı bir şeydi. Sık iş değiştirmek uyumsuzluk, güvenilmezlik ve sadakat eksikliğinin bir işareti olarak görülürdü. Yeni bir çalışanı işe almak, eğitmek ve işe alıştırmak maliyetli bir süreçtir. Bu yüzden de işverenler, uzun süre kalıcı olmayacak bir çalışana böyle bir zaman ve para yatırımı yapmaya istekli değildi.

Ancak 2008’deki ekonomik çalkantının milyonlarca insanın işini kaybetmesiyle sonuçlanması ve yeni teknolojilerin iş dünyası üzerinde önemli etkiler yaratması nedeniyle, 21. yüzyılın başlarında dikkate değer değişiklikler meydana geldi. 1980 ile 1996 yılları arasında doğan Y kuşağı için iş değiştirmek yeni normal oldu. ABD Çalışma İstatistikleri Bürosu’nun 2022 yılı verilerine göre ABD’de, 25 ila 34 yaş arası çalışanlar bir şirkette ortalama 2,8 yıl kalırken, 55 ila 64 yaş arası çalışanlar 9,8 yıl kalıyor.

Hatta bazılarına göre, 1997 ile 2010 yılları arasında doğan ve mali açıdan önceki nesillere göre çok daha az kısıtlı olan Z kuşağı, bu eğilimde Y kuşağını geride bırakacak. Önde gelen bir profesyonel hizmet ve danışmanlık firması olan Pricewaterhouse Coopers tarafından Haziran ayında 46 ülke ve bölgede 54.000 işçiyle yapılan bir ankete göre, Z kuşağı çalışanların yeni fırsatların peşine düşme olasılığı daha yüksek. Z kuşağının % 35’i, Y kuşağının % 31’i çalıştığı işi bırakmak istiyor.

Pandemi dönemi, insanların dalgalar halinde işlerini bırakmasına yol açtı. Örgütsel psikolog Anthony Klotz bu fenomeni “toplu istifa” olarak tanımlıyor. 

Neden Değişim?

İşten ayrılmanın en yaygın nedenleri olarak genellikle; çok fazla çalışıyorum duygusu ve düşük maaş gösterilir. Ancak Avustralyalı psikiyatrist Tanveer Ahmed, genç nesillerin işten ayrılmak için başka nedenlerinin de olduğunu söylüyor.

The Epoch Times’a yaptığı açıklamada “Kendi değer sistemleriyle uyumlu iş, anlamlı iş gibi değerler tarafından çok daha fazla yönlendiriliyorlar. İşverenlerin sağlayacağı, evden çalışma ya da ücretli izin gibi esnekliklerle çok daha fazla ilgileniyorlar” diyor.

“Kişisel gelişim istiyorlar. Bu yüzden şirketle birlikte büyümek veya ekstra eğitim almak istiyorlar ve çoğu zaman da hızlı terfi almak yönünde beklentileri var.”

Genç nesillerin yukarıdan aşağıya otorite yapısı yerine daha demokratik bir işyerini tercih etme eğiliminde olduklarını, bu nedenle onları yönetmenin daha zor olduğunu söylüyor. “Eskiler gibi onlar da yönetilmek ve denetlenmek istiyorlar, ancak bunun yanı sıra işlerini yapmak için daha fazla özerklik ve özgürlük elde etmek istiyorlar.”

Tanveer Ahmed, “Doğaları gereği genellikle biraz daha girişimciler. Kendi fikirlerini kanıtlamak ve potansiyel yenilikleri veya kendi yarattıkları fırsatları takip etmek istiyorlar” diye ekliyor.

“Dolayısıyla, tüm bunlar Z kuşağının bir şekilde ortak yanları. Çalışma dünyasında birçok iş seçeneği olduğu için, bu özellikler onları dışarıda bırakmıyor. İyi niteliklere sahiplerse, potansiyel olarak işten çıkıp başka bir işe girebileceklerini biliyorlar.”

Jacqueline de bunu yaptı. Son iki yılda finanstan teknolojiye ve oradan da lojistiğe geçtikten sonra, şimdi ona bir bağlılık ve aidiyet duygusu veren bir görev arıyor. Bu da mevcut işvereninin sunamayacağı bir şey.

23 yaşındaki bu genç kadın, genç çalışanların “iş-yaşam dengesine ve ruh sağlığına işlerinden daha çok önem verdiklerini, bu nedenle mevcut işleri yaşam tarzlarına uymuyorsa çok fazla bağlılık duymadan işlerini değiştireceklerini” söylüyor.

Değer peşinde koşmanın, işi bırakma konusunda ortak bir faktör olduğunu, ancak işlerin doğası değiştikçe böyle bir hedefe ulaşmanın daha da zorlaştığını belirtiyor.

“Eski nesillere kıyasla, daha az hareket etmeyi gerektiren işler yapıyoruz. Yaptığımız işlerin etkisi daha belirsiz. Ayrıca yapay zekâ, işleri büyük ölçüde daha otomatik hale getiriyor. Bu nedenle, genç neslin üstlendikleri görevle bir bağ hissetmemesi çok doğal.”

İşten Çıkmanın Bedeli

Bununla birlikte, işten işe geçmek herkese uyan bir çözüm değil. Üniversiteden öğretmen olarak mezun olan 23 yaşındaki Stella, son iki yıldır öğretmenlik yaptı. İş değiştirmek için daha fazla araştırma yapmak gerektiğini, ancak onun koşullarında bunun kolay olmadığını söylüyor.

“Örneğin İngilizce öğretmenliğinden müzik öğretmenliğine, sonra matematik öğretmenliğine geçmek pek mümkün değil. Çünkü her alan farklı uzmanlık gerektiriyor” diyor. “Bir öğretmen olarak uzun yıllara dayanan bir deneyime sahip olabilirim. Ancak bir alandan diğerine atlamak, derin bir deneyime sahip olmayacağım anlamına gelir.”

Stella, sürekli olarak daha iyi imkânlar aramanın, daha fazla zaman ve çaba gerektirdiğini sözlerine ekliyor.

“Sık sık iş değiştirirseniz, her zaman ‘Buradan sonra nereye gitsem iyi olur?’ diye düşünmeniz gerekir. ‘Şu şirket mi yoksa bu şirket mi’ düşüncesi ile sürekli bir karşılaştırma durumunda olursunuz. Yine de daha yüksek maaşlı bir pozisyona geçebileceğinizin garantisi yoktur” diyor.

İş değiştirme aynı zamanda bir kariyer sorunu haline gelebilir.

“Pek çok şirket, özellikle de büyük şirketler bunu beğenmez. ‘Bu kişinin bu kadar sık iş değiştirmesine neden olan ne tür sorunları olabilir?’ gibi bir soru sorabilirler” diyor.

Tanveer Ahmed de bu görüşe katılarak, karmaşık bir konuda iyi olmak için birkaç yıldan fazla emek etmek gerektiğini, işi bırakmanın ustalıktan da vazgeçmek anlamına geleceğini söylüyor.

“Bazen bir şirketle birlikte büyürsünüz, değerlerine bağlı kalırsınız, kurumsal hafızayı öğrenirsiniz. Birçok büyük lider, şirketlerinde 20-25 yıl görev yaptıktan sonra CEO olur. Dolayısıyla Z kuşağında bu düzeyde bir bağlılık biraz yetersiz görünüyor.”

İşverenlerin, Y ve Z Kuşağı çalışanların büyümelerine yardımcı olarak, değer sistemleriyle bağ kurarak, bir topluluk ve özerklik duygusu vererek, onları elde tutabileceklerini öne sürüyor.

“Bunlar tüm insanlar için geçerli olma potansiyeli olan ilkelerdir. Ama bence Z ve Y kuşağı gençleri bunları daha çok önemsiyor. Bunları çok daha fazla ölçecekler ve bunların gerçekleştirilmesi yönünde beklentileri olacak.”

Birkaç kez iş değiştirmiş olmasına rağmen, Jacqueline kendi iş ahlâkıyla gurur duyuyor. Sessizce işi bırakmanın bile gündem olduğu ve genç çalışanların işlerinden canlı yayında ayrılmak için sosyal medyayı kullandığı bir zamanda (#Quittok da deniliyor), Jacqueline hâlâ “eski okul kampında öğrendiği izci kurallarına bağlı olduğuna” inanıyor.

“Sıkı çalışma, bağlılık ve bir amaca bağlı olmak gibi geleneksel erdemleri seviyorum. Senden daha büyük bir şeye hizmet etme fikrini seviyorum” diyor.

“İnsanların topluca istifa ettiği bu zamanda bu erdemlerin azaldığını düşünüyorum. Bence bu, insanların daha bencil hale geldiğini gösteriyor ve bunun akıl sağlığı açısından iyiye işaret olmadığını düşünüyorum.”

Yazan: Nina Nguyen, The Epoch Times Avustralya
Çeviren: Hatice Atmaca, The Epoch Times Türkiye

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.