Peygamberler Şehri: Şanlıurfa

Fotoğraf: The Epochtimes / Ozan Buğdaycı

Aynı zamanda peygamberler şehri de olarak adlandırılan Şanlıurfa, çok uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Şanlıurfa’nın eski adı Er-ruha veya Edessa olarak bilinir.

Urfa kent merkezinin altında yapılan bir keşif sonucu, Urfa kent merkezi tarihinin MÖ. 9500’e Çanak-Çömleksiz Neolitik Döneme kadar uzandığı görülmüştür.

11.500 yıllık tarihi süreç içerisinde, Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedonya, Roma ve Bizans gibi uygarlıkların egemenlikleri altında yaşamıştır.

Urfa’nın sıcak iklime sahip olması evlerin avlulu, kışlıklı ve yazlıklı, eyvanlı, odaların kalın duvarlı ve tonoz örtülü toprak damlı olmasında etken olmuş­tur. Urfa’nın etrafındaki dağlardan çok özel bir taş çıkar. Bu taş işlemeye elverişli olduğu için mimari de çoğunlukla bu taş kullanılır. Yüzlerce yıldan beri işletilen antik taş ocakları bulunmaktadır. Şehirdeki tüm eski yapılar bu taşlardan yapılmıştır.

Fotoğraf: The Epochtimes / Ozan Buğdaycı

Urfa’da el sanatları olarak, kürkçülük, keçecilik, bakırcılık, kuyumculuk, dokumacılık ve taşçılık yapılmaktadır.

Gümrük Hanı Fotoğraf: Mehmet Çetiner

Urfa’da başka bir otantik özelliği ise eski Gümrük hanıdır. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman zama­nında 1562 yılında Behram Paşa, tarafından yaptınlmış. Avlusun­dan Halil-ür Rahman suyu geç­mektedir. İki katlı bu hanın üst katındaki odalarda terziler çalışmakta, avlusunda çayhaneIer bulun­maktadır.

Sıra Geceleri Fotoğraf: The Epochtimes / Çiğdem Köklü

Urfa’da eğlencenin başka bir adı da Urfa Sıra geceleri.. Urfa halkı sıra gecelerinde özel saz ekibi eşliğinde türküler söylerken bir yandan da çiğ köfteler yoğruluyor. Urfa’ya yolunuz düşerse mutlaka bir gecenizi sıra gecesi olarak ayırın.

Fotoğraf: The Epochtimes / Ozan Buğdaycı

Sıra geceleri Urfa’nın tarihi güzelliklerinden olan mağaralarda veya konuk evlerinde yapılıyor.

Urfa’ya neden peygamberler şehri denmiş?

Çünkü birçok peygamber Urfa’da yaşamıştır. Şanlıurfa belediyesi bundan dolayı kendisini marka şehir olarak görmektedir.

Hz. İbrahim peygamberin Kuran, İncil ve Tonah (Tevrat)’ta belirtildiği üzere doğum yeri olarak bilinir. Hz. İbrahim Urfa’da doğmuş ve yaşamıştır.  Ayrıca İncil’e göre de Hz. Eyüb’ün doğduğu yer olarak kabul edilir. Ayrıca Hz. İsa’nın kutsal mendili burada muhafaza edilmiştir. Hz. Davud burada yaşamış, Hz. Şuayp Şanlıurfa yakınındaki Şuayp Şehri’ni kurmuştur. Hz. Musa ise, Soğmatar Şehri’nde yaşamıştır. Bunlardan dolayı Şanlıurfa’ya Peygamberler Şehri denmiştir.

Balıklı Göl

Balıklı Göl Fotoğraf: Mehmet Çetiner

Balıklı göl, (Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman Gölleri) Şanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında yer alan ve İbrahim perygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa’nın en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir.

Aynzeliha Gölü Fotoğraf: Mehmet Çetiner

Balıklı Gölün hikayesi;

Nemrut, zulmü ile çevresine korku ve dehşet saçan bir hükümdardır. Bir gece gördüğü rüyayı yorumlatır. Doğacak çocuklardan birinin kendisini öldüreceğini öğrenir. Hemen o yıl doğacak bütün çocukların öldürülmesini emreder. Nemrut’un askerleri emri uygulamaya başlar. İbrahim peygamberin annesi Sara, kaçarak bir mağaraya gizlenir. Çocuğunu bu mağarada doğurur ve çocuğunu burada bırakıp evine döner. Çocuğu bir dişi ceylan emzirir. Aradan zaman geçer, askerler İbrahim’i mağarada bulurlar. Nemrut huzuruna getirirler. Hiç çocuğu olmayan Nemrut ondan hoşlanır ve İbrahim’i yanına alıp büyütür.

Nemrut’un zulmü, haksızlığı ve putlara tapışını, halkın da putlara tapmaya zorlanılışını gören İbrahim, insanların kendi elleriyle yaptıkları bu putların tanrı olamayacağını söyler. Bir tören günü herkesin törene gittiği bir zamanda İbrahim sarayın putlar bölümüne girer, bir balta ile bütün putları parçalar.

Bu durumu öğrenen Nemrut, İbrahim’in ateşe atılarak cezalandırılmasını emreder. Her taraftan toplanan odunlar, bugünkü Halil-ür Rahman Gölü’nün bulunduğu yere yığılır, ateş yakılır ve bugünkü kalenin bulunduğu tepenin üzerinden İbrahim Aleyhiselam mancınıklarla ateşe fırlatılır. Nemrut’un kızı, Zeliha, yalvarmasına rağmen babasının yüreği yumuşamaz. İbrahim Aleyhiselam ateşe düştüğünde burası bir göl ve gül bahçesine dönüşür. Yakılan odunlar ise balık olur. Bu göle daha sonra Halil-ür Rahman Gölü (Bugünkü Balıklı Göl) adı verilir. Hz. İbrahim’in ardından kendisini ateşe atan Nemrut’un kızı Zeliha’nın ise düştüğü yerde bugünkü Aynzeliha Gölü oluşur.

Fotoğraf: The Epochtimes / Çiğdem Köklü

Halkın inanışına göre, bu göller ve içindeki balıklar kutsal sayılmaktadır. Bu balıklara dokunanların başına bela geleceğine inanılır.

Amazon mozaikleri

Fotoğraf: The Epochtimes / Çiğdem Köklü

Bu antik kentin sınırları içerisindeki Halepli Bahçede, 2007 yılında yapılan kazılarda, günümüzden 3000 yıl önce Egeden, Karadeniz’e ve Anadolu’nun içlerine uzanan kültür havzasında, erkek egemenliğine karşı savaşan kadınların av sahnesi mozaiği bulundu. Savaşçı Amazon kadınları bu havza içerindeki devletlerin ve milletlerin mitoloji, tarih ve edebiyatında efsanevi olarak anlatılır. Halepli Bahçe Mozaiklerinde “Savaşçı Amazon Kraliçelerinin Mozaiğe Resmedilmiş Dünyadaki İlk Örnekleri”ne rastlanılmıştır. Uzmanlar, Halepli Bahçe Mozaiklerini mozaik tekniği, sanatı ve 4 mm2 ebadında Fırat Nehri’nin orijinal taşlarından yapılması ve benzeri özelliklerinden dolayı, dünyanın en kıymetli mozaiği olarak tanımlamaktadırlar.

Hz. Eyüp Mağarası ve Kuyusu

Fotoğraf: The Epochtimes / Çiğdem Köklü

Sabır Peygamberi Hz. Eyyüb’un hastalık çektiği ma­ğara ve kutsal suyunda yıkanarak şifa bulduğu kuyu, Urfa şehir merkezinin Eyyüb Peygamber semtinde yer almaktadır. Eyyüb Peygamber bu mağarada 7 yıl şid­detli bir hastalık çekmiştir.

Fotoğraf: The Epochtimes / Çiğdem Köklü

M.S. 460 yılında Piskopos Nona tarafından Eyyüb Peygamber kuyusunun cüzzamlı hastaları iyileştirdiği­nin keşfedilmesinin üzerine hastalar bu kuyunun suyu ile yıkatılarak sağlıklarına kavuşmuşlardır.

Bu kuyunun batısında kayalardan oyulmuş ve Ha­mam diye anılan mekandan da burada bir tedavi mer­kezi olduğu anlaşılmaktadır.

Hz. İsa’nın Urfa Kralına gönderdiği mucizevi men­dili bir hırsız tarafından çalınarak Eyyüb Peygamber kuyusuna atılmıştır. Bu olay, 1145 yılında Urfa’yı alan İslam komutanı İmadeddin Zengi’ye Süryani kilisesi­nin reisi Basil Bar Şumana tarafından şu şekilde anla­tılmıştır. ”Urfa’yı ziyarete gelenlerden birisi Hz. İsa’nın mendilini çalar ve cebine koyar. Kosmas ma­nastırında geceleyen ziyaretçinin cebindeki bu mendil karanlıkta ışık ve nur saçmaya başlar. Yanmaktan kor­kan mendil hırsızı, mendili Eyyüb Peygamber kuyusu­na atar. Kuyudan güneş misali bir ışık çıkar, kuyunun içini dışını aydınlatır. Böylece mendil bulunarak kuyu­dan çıkarılır ve manastırdaki yerine iade edilir.” Halk arasında bu olay Ulu Camideki kuyular için de anlatıl­maktadır.

Göbeklitepe

Göbeklitepe Urfa’ya yaklaşık 20 dakika uzaklıkta bulunan Dünyanın ilk tapınağı olarak biliniyor. 15 yıldır üzerinde kazı çalışması yapılan Göbeklitepe’nin özelliği bundan tam 12 bin yıl önceye ait, yani bulunan en eski tapınak olmasıdır. Alman arkeolog Klaus Schmidt’e göre Kutsal kitaplarda Garden of Eden (Cennet Bahçesi) olarak geçen ve Adem ile Havva’nın yasak elma ağacının meyvesinden yiyerek kovuldukları yer olarak belirtiliyor.

İlgili Haberler

Dünyanın İlk Tapınağı : GÖBEKLİTEPE

Tarih kokan şehir: Bursa

Yararlanılan Kaynaklar: Vikipedi, Şanlıurfa Belediyesi

 

 

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.