Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, iş adamlarına seslenerek, “Kısa vadede iniş çıkışlar moralinizi bozmasın. Zorlu sürecin büyük bir kısmını geride bıraktık” dedi.
Malatyalı İş adamları Derneğinin (MİAD) 63’ncü aylık toplantısının onur konuğu olan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, referandum sürecinden, Türkiye’nin ekonomik dengelerine kadar pek çok önemli konuda açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin çok sıkıntılı bir yılı geride bıraktığını belirten Şimşek, sadece 2016 yılına odaklanmamak gerektiğini söyledi. Yakın döneme bakıldığında Türkiye’nin çok ciddi şoklarla karşı karşıya kaldığını anlatan Şimşek “2007 yılında Türkiye’ye döndüm. 2008’in başında kapatma davası. 2008’in üçüncü çeyreğinde küresel krizin yıkıcı etkileri tam manasıyla hissedilmeye başlandı. 2008-2009 küresel kriz. 2010 sonrası Avrupa’daki borç krizi Türkiye’yi olumsuz etkiledi. Daha sonra Arap Baharı. Aslında büyük bir kargaşaya özellikle yanı başımızdaki bazı ülkelerin devlet niteliğini kaybetmeye kadar götürecek yine yıkıcı etkilere Türkiye açısından olumsuz şok olarak ortaya çıktı” diye konuştu.
“Türkiye zorlu süreçlerden geçti”
Suriye’de yaşanan iş savaşın etkilerini de aktaran Şimşek, “Özellikle Suriye’de devletin sınırlara olan hakimiyetini kaybetmesi, iç çatışmalara ve terör örgütlerine elverişli bir ortam sağladı. Gerek DEAŞ terör örgütü gerek bölücü terör örgütün buralardan nemalanması Türkiye için önemli bir şok” diye konuştu. Türkiye’nin önemli müttefiki olan Rusya ile yaşadığı sıkıntının da Türkiye için önemli bir şok olduğunu savunan Şimşek, “Ve nihayetinde 40 yıllık FETÖ’nün devletin birçok birimine sirayet etme, iktidarı zorla ele geçirme çabaları ve geçen sene yaşanan hain darbe girişimi, yakın dönem ekonomik performans üzerine etkili olan faktörler. 2014’te 2, 2015’te 2 seçim. Türkiye bunları yaşarken, ekonomimiz inanılmaz bir direnç gösterdi” değerlendirmesinde bulundu.
“Mevcut yapı sürdürülemez”
Nisan ayında gerçekleştirilecek olan Referandum hakkında da değerlendirmelerde bulunan Başbakan Yardımcısı Şimşek, “Aslında mevcut yapı sürdürülebilir değil. Ondan dolayı bir ihtiyaç var. Bugünü baz almamalıyız. Sistemi kurgularken, ilerleyen yılları düşünerek hareket etmeliyiz. 2007 sonrasında aslında sistemde sürdürülemez bir yapı ortaya çıktı. Mevcut anayasa, cumhurbaşkanı makamını vesayet sisteminin çok önemli bir unsuru olarak kurguladı. Ona göre ciddi yetkilerle donatmıştı. Mevcut anayasa cumhurbaşkanı ciddi yetkileri var. Rektörlerin ataması, yargının kısıtlanması, kanunları veto yetkisi, anayasa mahkemesine götürülmesi gibi yetkileri vardı. Bu yapı farklı bir siyasi eğilimden gelenekten gelen bir cumhurbaşkanı olduğunu düşünün. Eğer ülkeyi götürmek istedikleri hedefler itibariyle ayrışma olursa, nasıl bir çatışma, sistemin kilitlenebileceğini düşünmemiz gerekiyor. Bu hususu gözden kaçırmamalıyız. Sistem mükemmel de durup dururken değişiyor değil. Sistem bu haliyle sürdürülmesi çok zor. Çok ciddi siyasi ve ekonomik dar boğazları getirebilir” ifadelerini kullandı.
“Güvenoyunu vatandaş veriyor”
“Bu anayasa değişikliği bazılarının ifade ettiği gibi dengeler gözetilmeden değil, kuvvetler ayrılığına önem verilerek yapıldı” diyen Şimşek, “Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi sınırlı alanlarda var. Meclisin kararname yaptığı yerlerde cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi yok. İkinci olarak denetim noktasında gensoru hariç tüm denetim mekanizmaları aynen devam ediyor. Gensoru, yeni cumhurbaşkanlığı sisteminde doğrudan doğruya halk tarafından seçildiği için, kendi kabinesini kurduğu için üst düzey bürokrasiyi şekillendirdiği, seçim yapıldığı günden itibaren vatandaşların güvenoyuyla geldiği için parlamentonun güvenoyu gerekmediği için, parlamentonun denetim unsuruna gerek kalmamıştır” şeklinde konuştu.
“Hükümet teşvikiyle yasa yapılıyor”
Mehmet Şimşek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün çoğunluğa sahip parti hükumeti kuruyor, meclisteki tüm komisyonlara sahip. Dolasıyla yürütmeyle yasama iç içe geçmiş durumda oluyor. Çıkan yasaların yüzde 99’u hükumetten gelen tasarılardır. Milletvekillerinin verdiği tasarılar, hükumetin teşvikiyle olduysa komisyonlarda görüşülüyor”
“Milletin iradesi şekillenecek”
Yargının milletin iradesiyle şekillenmesi gerektiğini anlatan Şimşek, “HSYK’nın 13 üyesi olacak. Bunun 7 üyesi Meclis nitelikli çoğunluğu belirleyecek. Nitelikli çoğunluk, uzlaşma sağlanamazsa kurayla belirlenecek. Geriye kalan 6 üyenin 4’ünü cumhurbaşkanı doğrudan doğruya, 2’sini de dolaylı olarak atayacak. Burada sistemin dizaynında iddia edildiği gibi bir sıkıntı yok. Demokrasinin iyi işlemesi için yapılıyor. Çift başlılık büyük tehlike. Bu değişikliğin en büyük faydası, krizleri ciddi şekilde önleyebilir dedi.
“İstikrar gelir”
İyi tasarlanmış bir cumhurbaşkanlığı sisteminin reformlarla birleştiği zaman yönetimde istikrarı getirebileceğini savunan Şimşek, ‘Türkiye’de uzlaşma kültürü gelişmiş olsaydı bugün farklı konuları konuşuyorduk’ dedi.
Şimşek, “Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi önümüzdeki 10 yıllarda birtakım sıkıntıları azaltabilir. Bu zor coğrafyada karşı karşıya kalacağımız sıkıntıları bertaraf edebilir. Hükumetlerin ortalama ömrünün 18 ay olduğu bir ülkede bürokrasi kendisinin kalıcı, hükumetler ise geçici olduğunu düşünür. Tavır performans yansıyor. Bizim dönem nispeten güçlü olduğumuz bir dönem ama böyle bir yapıda bürokrasi önemli bir ayak bağıdır. Yeni sistemle üst düzey bürokrasi şekillendirilecek. Mevcut personel rejiminin çok ötesinde bir hız, etkinlik kazandırılabilecek. O nedenle bu sistem durup dururken ortaya çıkmadı” açıklamalarında bulundu.
“Petrol artışı Ortadoğuyu olumlu etkiliyor”
Küresel ekonominin çok sıkıntılı bir konjonktür sonrası toparlanma yaşadığını anlatan Başbakan Yardımcısı Şimşek, “ABD’de istihdam sürekli artıyor. İşsizlik yüzde 5’in altına düştü. Bu da ekonomik gidişatın piyasalara da bakarsanız yakın dönem için iyi olacağına işarettir. Benzer şekilde Avrupa Birliği’ne baktığınızda nispeten başlatan toparlanma Almanya başta olmak üzere toparlanma dikkat çekiyor. Çin’in sert düşüş riski vardı. Bu risk gerçekleşmedi. Yüzde 6,5 düzeyinde bir ivme devam ediyor. Bu da küresel ekonomiyi destekleyici bir gelişme.
Çin hariç gelişmekte olan ülkeler Rusya’da cesaret vericidir. Petrol fiyatlarındaki geçtiğimiz yıla oranla artış, yakın coğrafyamızdaki ekonomileri olumlu etkiliyor” diye konuştu.
Genel olarak bakıldığında IMF’nin büyüme tahminlerini revize etmediğini hatırlatan Şimşek, “Bunlar büyümenin geçen seneye oranla zayıflamayacağını işaret ediyor. Aslında kalıcı yüksek büyümeden bahsetmiyoruz, kısa vadeden bahsediyoruz. Uzun vadede büyümeyi sınırlandıran bazı trendler var. Bunlardan biri korumacı. Maalesef birçok ülkede korumacılık eğilimi artıyor. Aslında sorun küresel ticaret değil. Sorunun temelinde teknoloji var. Teknoloji istihdamı sınırlıyor. Hatta bazı alanlarda yıkıcı boyutlara ulaştı. Siyasette bunu korumacılıkla çözebileceğine inanıyor. Aslında küresel ticaret, küresel büyümenin ana motorudur” şeklinde anlattı.
“Küresel para sıkışabilir”
Mehmet Şimşek sözlerini şöyle sürdürdü:
“En çok reformların lazım olduğu dönemde reformlarda performans düşüyor. Nüfus yaşlanıyor. Dünyada aşırı borçluluk var. Her ne kadar kısa vadede büyüme için iyi manzara çizdiysek de orta ve uzun vadede durum sıkıntılı. Gerek ABD’deki büyümenin devam etmesi, gerek AB’deki toparlanma, gerek diğer ülkelerdeki durumlar önemli gelişmelere işaret ediyor. Avrupa’da bile enflasyon yüzde 2’lere çıktı. Küresel para politikasında önümüzdeki dönem bir miktar sıkılaşma olabilir. Bu aslında uzun bir süredir konuşulan bir durum ama ne boyutta olacağı belli değil”
“Ana paramız Avrupa Birliği”
Türkiye’nin çok ciddi reformlara ihtiyacı olduğunu anlatan Şimşek, “Buradaki iş adamlarımızın endüstri alanına kafa yorması gerekiyor. Bir araya gelerek çok farklı etkilere sahip olabilecek bir dönemin başındayız” dedi. Türkiye’nin ana pazarının AB olduğunu anlatan Şimşek, “Zaman zaman anlaşmazlıklarımız olabilir ama yine de Türkiye için ilham olabilecek, demokrasinin standardı anlamında AB bizim için bir referanstır. AB ile ilişkileri pragmatik bir çerçevede güçlü bir şekilde devam edilmesi, üyelik müzakeresinden bağımsız olarak olumlu bir şekilde devam etmesi Türkiye’nin risk birimini aşağı çeker. AB’ye satılan malları başka bir yere satmamız da mümkün değil. Ürettiğimiz otomobillerin yüzde 70’ini AB’ye satıyoruz. Tekstil, dayanıklı tüketim malları gibi birçok şeyin adresi AB’dir. Çin’e satalım, Hindistan’a satalım, Rusya’ya satalım desen zorlanırsın. 19 trilyon dolarlık bir ekonomi AB’dir. Rusya’nın tamamı 1.2 trilyondu. İlişkilerimizi geliştirelim ama bir perspektif sunmak açısından, ticari ilişkilerimiz açısından AB ile gümrük birliğinin kapsamının geliştirilerek sürdürülmesi Türkiye’nin yararınadır” şeklinde açıkladı.
“İş adamlarına seslendi: “moralinizi bozmayın”
Konuşmasında Malatyalı iş adamlarına seslenen Şimşek, “Özetle kısa vadede iniş çıkışlar moralinizi bozmasın. Zor bir dönemi neredeyse geride bıraktık. Bugün DEAŞ terör örgütü kuşatma altında. Terör örgütü PKK’nın eylemleri de çaresizliğini gösteriyor. Alanda çok ciddi terörle mücadele var. Yakın coğrafyamızda sıkıntılar vardı bu bizi aşağı çekti ama bu devam etmez. Belki 2-3 yıl sonra Malatyalı girişimciler, biz Libya’yı, Suriye’yi Irak’ı nasıl inşa ederiz gibi konuları konuşacağız. Burada nasıl fabrika yapacağızı konuşabilir. FETÖ terör örgütü tüm şebeke ortaya çıktı. Devlet bir daha böyle bir risk oluşmasın diye gerekeni yaptı. Asker sivil ilişkileri çok farklı bir şekilde yeniden kurgulandı. Sürekli tekrarlayan darbe girişimlerinin tekrarlanmaması için ciddi reformlar yapıldı. 2016 gibi çok zor bir yılda ARGE reformu, işgücü piyasası reformu yapıldı. Bilirkişi reformu, ARGE reformu yapılmış. En zor günlerimizde bile ilerleme var. Muazzam bir girişimcilik ruhumuz var. 20 yıllık birlikteliğiniz bile buna işaret. 12 bin metrekarelik OSB talebiniz bile buna işaret” ifadelerini kullandı.
“Malatya rüştünü ispatladı”
Malatyalı iş adamlarının çok başarılı olduğunu belirten Şimşek, “Dolayısıyla bu teşviklerle 12 milyon metrekarelik Organize Sanayi Bölgesi’ni dolduracağına inanıyorum. Malatya bunu başarabilir. Öyle illerimiz var ki, aslında bir bölgenin ana motorları olurlar. Yani tüm bölge için çekim merkezi olurlar. Hem nitelik, insan sermayesi anlamında hem de girişimci anlamında değer katar. Bana kalırsa Malatya bunu başarmıştır. Önümüzdeki dönemde daha güçlü şekilde ortaya koyacaktır” diye konuştu.