İkizköy Çevre Komitesi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programına (UNDP) bir mektup yazarak Limak Holding ile yürüttüğü sosyal sorumluluk çalışmalarını sonlandırmasını talep etti.
İkizköy Çevre Komitesi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na mektup yazdı. Mektupta Limak Holding ile yürüttüğü sosyal sorumluluk çalışmalarının sonlandırılması talep edildi. Muğla İkizköy’deki kömür maden sahasının genişletilmesi çalışmalarına karşı köylüler ve aktivistlerin başlattığı doğa nöbeti devam ederken İkizköy Çevre Komitesi, Limak Holding’in Birleşmiş Milletler(BM) Kalkınma Programı(UNDP) ile yürüttüğü kız çocuklarına yönelik kurumsal sosyal sorumluluk projesini gündeme getirerek, Birleşmiş Milletler’e mektup yazdı.
Limak Holding’in Akbelen’de sebep olduğu hak ihlallerinin Birleşmiş Milletlerin ilkeleri ile bağdaşmadığını ortaya koyan İkizköy Çevre Komitesi, kuruluştan Akbelen’de yaşananları durdurmak için etki gücünü kullanmasını ve kendi şeffaflık taahhüdüne istinaden kamuoyunu bilgilendirmesini de talep etti. Mektupta Limak Holding’in hem BM Küresel İlkeleri’ni hem de BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’ni gözetmediği öne sürüldü. Komite yazdığı mektupta, UNDP’nin özel sektör iş birliklerinde insan hakları ve çevresel ihlalleri “dışlayıcı kriterler” olarak tanımladığını, üstelik madencilik sektörünü de riskli sektörler arasında kabul ettiğini hatırlattı. Mektupta yer alan bilgilere göre, Limak Holding Akbelen’deki kömür faaliyeti sebebiyle şunlara neden olmaktadır:
- Yerinden etmelere ve yoksullaştırmaya: sürekli genişleyen ve yenileri açılan linyit maden ocakları için Milas ve Yatağan’da bugüne kadar toplam 7 bin 800 futbol sahası büyüklüğünde 5 bin hektar alan yok edilirken bu süreçte 10 köy ise yerinden edilmiştir
- Halkın madene karşı duruşunun yok sayılmasına: Akbelen nöbeti 2021 yılından bu yana aralıksız devam etti. Ağustos 2023’te ormanın büyük bölümü kömür madeni için yok edildi. 150 binden fazla kişi Akbelen Ormanı’nın kesilmemesi için açılan imza kampanyasına katılırken, muhalefet partileri tatilde olan Meclisi Akbelen ormanı için acil toplantıya çağırdı.
- Geçim kaynaklarının kaybına: Santraller ve madenlerden çıkan kül, tozlar ve içerdikleri ağır metaller ve arsenik gibi tehlikeli maddeler Türkiye’de arıcılığın en yoğun olduğu Milas’ta arıların zehirlenmesine, üretilen balda yüksek seviyede ağır metale rastlanmasına neden olmaktadır. Bu kül ve tozlarla kaplanan zeytin ağaçları ise kurumakta ve verimini kaybetmektedir.
- Kadın, çocuk ve yaşlıların daha zorlu hayat şartlarına maruz kalmasına: Tarım arazilerinin ellerinden alınması ile kadınlar erkeklere daha bağımlı hâle gelmektedir. Yerinden edilmeler sonucunda kent merkezlerine gitmek zorunda kalan kadın, çocuk ve yaşlılar kentteki evlerde erkeğe muhtaç yaşamaya mahkum bırakılmaktadır.
- ÇED sürecinin ihlaline: Santrallar ve madenler ÇED yönetmeliğinin onlara tanıdığı istisnalar nedeniyle güncel kapasite artışları ve proje değişikliklerine rağmen hiçbir şekilde ÇED’e tabi tutulmamıştır. Yani termik santral ve madenin doğaya ve yöreye etkileri incelenememiştir.
- Uluslararası sözleşmelerin ihlali ve doğanın yaşam hakkının elinden alınmasına: BERN Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, Akbelen Ormanı’nda bulunan 10 farklı endemik türü ve yaşam ortamını korumakla yükümlüdür. Maden ocaklarının ortadan kaldırdığı toplam alanın 5 bin hektar olduğu tahmin edilmektedir.
- Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının ve sağlıklı suya erişim hakkının ihlaline: İşletme baca filtresi yatırımlarını beş üniteden sadece ikisinde tamamlamıştır. Üç ünite çevre yatırımlarını tamamlamadan çalışmaya, zehir saçmaya devam etmektedir. Ayrıca santrallerin ve maden işletmesinin suları zehirlediği yapılan incelemelerle ortaya konmuştur. İkizköy kömür ocağının havzasında kalan Değirmen Deresi’nin III. Sınıf (kirlenmiş su) kalitesinde olduğu, derede nikel, kobalt ve manganez gibi ağır metallerin havza doğal arka plan-DAP değerlerinin 19,8 ve 9 kat üzerinde olduğu tespit edilmiştir.
- Hukuksal süreçlerin ihlaline: 90’lı yıllarda yöre halkı tarafından Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin kapatılması talepli dava Türkiye İdare Mahkemelerinde görülmüş ve santrallerin kapatılmasına karar verilmiştir. Kapatma kararı Danıştayca onanmış ve kesinleşmiştir. Buna rağmen Bakanlar Kurulu karar alarak mahkeme kararını uygulamamıştır. Uygulama AİHM’ye taşınmıştır. AİHM 2005 yılında Türkiye’nin yargı kararına uymayarak termik santrallerin çalışmasına izin vermesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı bulmuştur. AİHM kararına rağmen her iki santral de on yıllardır çalışmaya devam etmektedir.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.