Fatma Yağcı ya da herkesin bildiği adıyla Ömür. 40 yaşında ekmeğini sokaklarda taştan çıkaran iki çocuk annesi bir kadın. Kendisi hem Türkiye’de kadının gücüne parmakla gösterilecek bir örnek hem de Türkiye’de kadının durumu konusunda Mersin’den bir insan manzarası.
Fatma Yağcı Mersin’de 6 çocuklu bir ailenin kızlarından biri olarak dünyaya geliyor. Babası onu hiç okula göndermiyor ve ilk evliliğini daha çocuk denilebilecek bir yaşta evlilik cüzdanı bile alamadan babasının zoruyla, kendisinden yaşça çok büyük biriyle evlendirilerek yapıyor. İlk eşi ne kadar da iyi ve çalışkan biri olsa da Fatma çocuk yaşta olmasından dolayı zorla evlendirildiği erkeğe hiç ısınamıyor. Derken ilk çocukları dünyaya geliyor. Kızlarının adını Yıldız koyuyorlar. Bu çocukla belki bir şeyler değişir diye düşünerek evliliğine devam ediyor ama eşine karşı duygularında hiçbir değişiklik olmuyor.
Derken Fatma’nın babası ikinci bir çocuk yapmasını ve bu çocuk erkek olursa evliliklerinin düzelebileceğini, eşine ve çocuklarına daha çok bağlanabileceğini söylüyor. İkinci çocukları da kız oluyor ve adını Esra koyuyorlar. Yine evliliği düzelmeyen ve eşine karşı hisleri değişmeyen Fatma sonunda eşiye boşanmak istediğini söylüyor. Eşinin boşanmak istemediğini söylemesine rağmen eşini sevemeyen Fatma yapamayacağını anlayarak eşinden kesin olarak boşanmaya karar veriyor.
Kadın başına hayatla mücadele
Bu süreçte Fatma ablasının yanına taşınıyor. Ablası hem çocuklara bakmaya başlıyor hem de Ömür’e bir iş buluyor. Fatma işte çalışabilmek için Esra’yı emzirmeyi bırakıyor ve ablasının bulduğu iş sayesinde bir tatlıcıda çalışmaya başlıyor. Daha sonra tatlıcı da karşılaştığı sözlü tacizler sonucu işi bırakıyor ve kendi yaşamını kurabilmek için çocukları ile Güneykent’e taşınıyor. Orada da birkaç işe girip çıkıyor ve sonunda iş bulamayınca, çocuklarına bakmak ve masraflarını karşılamak için tek başına atık toplamaya başlıyor.
Atık toplamaya nasıl başladığını Fatma şu sözlerle anlatıyor, “Tatlıcıya gittim laf attılar. Bulaşıkçılık yapmaya gittim sarkmaya çalıştılar. Kimisinin ücreti azdı. Kimisi sulanmaya kalktı. Onların dediğine gelmediğim zaman kovuluyordum. Ben de namusumla para kazanmak istediğim için pek çok yere gir-çık yaptım. Memlekette iş yok değil elbet. İş var ama işe başladıktan sonra benim sevgilim olur musun, benim dostum olur musun gibi sorular gelmeye başlayınca ben de en sonunda atık toplamaya karar verdim. Bir gün olsun, iki gün olsun kartonumu toplar paramı çıkarırım dedim.“
İlk başta çuval ile pet şişe, cam şişe ve karton topluyor ve topladıklarını Güneykent’teki bir fabrikaya satıyor. Ama günlük olarak topladığı atıklar pek para etmediği için evde biriktirmek zorunda kalıyor. Bir süre sonra komşular ve ev sahibi durumdan rahatsız oluyor. İşi bırakmasını ya da evden taşınmasını istiyorlar.
Bu sırada boşanma mahkemesi sonuçlanıyor ve mahkeme büyük kızı Yıldız’ı Fatma’ya, küçük kızı Esra’yı babaya veriyor. Bir süre sonra Esra kendisine karşı doldurulduğu için onunla görüşmek istemiyor. Esra’yı ziyarete gittiği zaman Esra, Fatma’yı tersliyor ve onu evden kovuyor. Fatma bu yüzden çok zor zamanlar geçirmek zorunda kalıyor. Anti-depresan ve tansiyon hapları kullanmaya başlıyor.
İkinci evlilikle hayatına giren şiddet
Bu sırada kendisi de boşanmış ve iki oğlu olan karşı komşusu Fatma ile ilgilenmeye başlıyor. Kendisine oğlu ile haber yollayarak görüşmek istediğini söylüyor. Fatma’ya çok nazik ve kibar bir şekilde yaklaşan bu adam kendisiyle evlenmek istediğini söylüyor. Fatma önce nasıl olacağını kestiremediği için bu teklife yanaşmıyor ama onun ısrarlı davranışları karşısında denemeye karar veriyor. Evlilik ilk başlarda iyi gidiyor ve otelde çalışan eşi tüm masrafları karşılıyor ama hayat şartlarının zorlaşması ile Fatma’nın çalışmasına karar veriyorlar. Eşi ile birlikte sokakta sebze ve meyve satmaya başlıyorlar.
Maalesef bu evlilikte başta iyi bir şekilde devam ederken eşinin psikolojik sorunlarından dolayı evlilikleri kötü gitmeye başlıyor. Sonradan öfke kontrolü problemi ortaya çıkan eşi Fatma’ya şiddet uygulamaya başlıyor. Zaman zaman çocuklarının önünde dayak yiyor Fatma. Eşi doktora gidiyor ve doktor ilaç tedavisine başlıyor ama yine de sinirlendiği zaman etrafı kırıp döküyor. Evden şiddet, kavga ve gürültü hiç eksik olmayınca Fatma bu evliliği de sürdüremeyeceğini anlıyor ve eşi ile anlaşarak boşanıyorlar.
Çekçek ile sokaklara dönüş
Bu sefer Fatma Mersin eski otogar civarına taşınıyor. Burada tekrar atık toplamaya başlıyor. Bir yakının tavsiyesi ile toplum yararına çalışma programı kapsamında altı ay boyunca Yunus Emre Kültür Merkezi’nde çalışıyor fakat proje bitince tekrar sokaklara dönmek zorunda kalıyor. Bir süre daha çuvalla atık topladıktan sonra daha çok para kazanabilmek için çekçek ile çalışması gerektiğine karar veriyor. Atıkları sattığı yerdeki kişiden bir çekçek talep ediyor ve sonunda çekçek ile sokakta atık toplamaya başlıyor.
“İlk çekçeği elime aldığımda hem çekçeği sürüyor hem ağlıyordlum, Etraftan, ‘Bu güzel kadına kim bu çekçeği verdi? Nasıl olur da sokaklarda çöp toplar?’ dediklerini duyduğumda ağlıyordum. Arkadaşlarım da benim çöpe çıkmaya layık olmadığımı söylüyorlardı. Abilerim de var. Onlar da bana neden çöpe çıkıyorsun diyorlardı. Evet ama diğer türlü de ne ile karşılaşacağını bilemiyorsun.” diyerek anlatıyor Fatma o zaman yaşadıklarını.
Bu süreçte tabii bir yandan yakınlarının ve akrabalarının da tepkisi ile savaşmak zorunda kalıyor. Onu en çok çocuklarının kendisinden utanmalarının üzdüğünü, “Bir gün de temiz temiz giyinip doğru düzgün işe gitsen daha iyi olmaz mı?” dediklerini söylüyor. Yeterince anlaşılmadığından yakınarak, “Denemedim mi çalışmayı? Denedim ama olmadı. Bir insan oturduğu zaman kimse ona bir şey vermez. Ne ekmeğini verir, ne suyunu verir ne de elektriğini öder. Mecbur da değiller. Elin ayağın varsa çalışacaksın. Ne iş olursa yapacaksın. Bu yüzden ben de utancı falan her şeyi bir kenara bıraktım. Şu anda günde 100 – 150 TL kazanıyorum. Çok değil ama bugünün şartlarında çalışmazsam bu da yok.” diyor.
O günlerden beridir sokaklarda çekçek ile atık topluyor Fatma. “Bana inanın sokaklarda olmak daha güvenli geliyor.” diyor. Sokakta gördüğü desteği ve dayanışmayı da şu sözlerle ifade ediyor. “Çarşıdaki esnaf bana biri yanaşmaya çalıştığı zaman hemen onunla konuşuyorlar. ‘Yapma, etme. Bu kadın ekmeğine bakıyor.’ diyorlar. Ben çarşı pasajındaki esnaf abilerimden, ablalarımdan razıyım. Allah’ta onlardan razı olsun. Bana her konuda yardım ediyorlar. Hep yolumu gözlüyorlar. Ben geldiğimde “Ömür geldi. Ablamız geldi diye karşılıyorlar.” Ben gitmediğim zaman da merak ediyorlar. Ben de alıştım onlara. “
Ama hala güvenebileceği ve çocukları ile geçimini sağlayabilecek bir işte çalışmak isteyerek şu dilekte bulunuyor Fatma “İleri de inşallah iyi bir işim olur. Çocuklarıma istediğim gibi bakarım. Güzel bir yere gelmeyi inşallah Allah kısmet eder.” diyerek umutlarını yitirmeden Türkiye’de tüm kadınlara örnek olabilecek bir yüreklilik ve azim ile geleceğe umut ile bakmaya devam ediyor.
* Bu habere Gazeteci Melike Irmak Bolcal katkıları için teşekkür ederiz.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.