Davultepe 100. Yıl Anadolu Lisesi Resim Öğretmeni Mehmet Şerif Daştan kamusal alanda yapılan sanatsal faaliyetlerin öğrencilerin ve toplumun bakış açılarını ne oranda etkilediğine dair yürüttüğü tez çalışması kapsamında hem sanatı kamusal alana taşıdı hem de öğrencilerinin içerisindeki sanatçıyı ortaya çıkardı.
Mersin’in Davultepe ilçesinde bulunan Davultepe 100. Yıl Anadolu Lisesinde resim öğretmeni olan Mehmet Şerif Daştan, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde yürütmekte olduğu tez çalışması kapsamında sanatı öğrencileriyle birlikte kamusal alanlara taşıdı. Danışmanlığını, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nurseren Tor’un yaptığı tez ile Daştan, pek çok öğrencisinin hayatını değiştirdi.
Daştan tezini daha önce yaptığı gözlemler üzerine kurguladı. Mevcut eğitim sisteminin aslında çocukları sanata teşvik etmediğini, onlara sanatsal anlamda kendilerini ifade edecek bir alan yaratamadığını, bu nedenle gençlerin sanatla bağ kuramadıklarını fark etti. Daştan, tez kapsamında çocukları geleneksel yöntemlerin dışına çıkarttı. Onlara hem okulda bir atölye kurdurdu hem de öğrencileri ile kamuya açık alanlarda sanatsal çalışmalar gerçekleştirdi. Tez çalışmasını yapmaya nasıl karar verdiğini Daştan şu sözlerle aktardı, “İlk başladığımız noktada, sınıfa girdiğimde, sıralarda oturan koca koca insanlar gördüm ama sanat anlamında paylaşabilecekleri hiçbir şeyleri yoktu. Bu bana eziyet gibi geldi. Kendimi onların yerine koydum ve hadi bunu dışarıya taşıyalım dedim.”
Tezin tasarım aşamasında danışmanı Prof. Dr. Nurseren Tor’un bu çalışma için kendisini çok cesaretlendirdiğini de söyleyen Daştan, “ Biz öğretmenler olarak eğitimde bir rol modeliz. Bazılarımız sanatçı kimliğine de sahip. Milli Eğitim Bakanlığının kendine göre bir eğitim politikası var ama biz bunu biraz da değiştirsek ve sanatsal çalışmaları kamusal alana taşırsak nasıl bir etki yaratırız diye düşündük ve bu ilhamla hareket ettik.” dedi.
Çalışmalar yavaş yavaş öğrencileri değiştiriyor
Daştan, bu çalışmaya ilk başladığı zaman öğrencilerinden “Benim resimle hiç alakam yok.” gibi cümleler duydu. İlk baştaki isteksizliklerinin ardından hem atölyede hem de kamusal alanda yaptıkları çalışmalar ile öğrencilerindeki değişimleri gözlemlemeye başladı. Daştan bu değişimi de şu sözlerle vurguladı, “ Bir eğitimci olarak bunu ifade etmek istiyorum ki, çocuk bildiğimiz yöntemlerin dışına çıktığımız zaman ben de buradayım diyecektir. Biz onlara, yapamayacaklarını düşündükleri bir şeyi yapabilecekleri bir ortamı hazırlıyoruz ve bunu yapmaya başlayınca artık kendini kanıtlama isteği hissetmiyor ve çok rahat bir şekilde iletişim kurmaya başlıyorlar.”
Daştan, biryandan da yaptıkları bu çalışmalar ile İnsanların paylaşımda bulunduğu ve kalbinin attığı yerlerde toplumun etkisini görmek istiyordu. Bu bağlamda çalışmanın en keyifli noktalardan bir tanesi de öğrencilerin aileleri ile birlikte sanatın konuşulduğu ortamlar yaratmalarıydı. Birden, hiç beklemedikleri anlarda ve alanlarda sanatın konuşulduğunu fark etti.. Daştan bu aktiviteler ile ilgili olarak, “Bizim hedeflediğimiz şey, ‘Neden toplumsal bir kaygımız olmasın?’, ‘Neden toplumu da bunun içerisine dahil etmeyelim?’ dediğimiz bir noktaydı. Bu da hiç beklemediğimiz bir şekilde bir fark yarattı.” dedi.
Bu çalışmanın bir ilk olduğunun da altını çizen Daştan, “Üniversite ve lise işbirliği ile yapılan ve katılımcıların lise öğrencileri olduğu bu çalışma yaptığım literatür çalışmasından anladığım kadarıyla bir ilk. Daha önce ortaokul düzeyinde, okulun duvarlarını süsleme ve boyama şeklinde yapılan dış mekan çalışmaları var ama bizdeki katılımcıların, başta sanatla hiç alakası olmayan kişiler olmaları bir ilk. Bu kişilerle, başta fırçaya dahi dokunmaya çekinirken dokunduktan sonra ‘Vav’ dedikleri bir noktayı yakaladık. Bu da bize çok güzel bir motivasyon sağladı ve bu motivasyonla da çok güzel sonuçlar aldık.” dedi.
Sevim Gül Maviyıldırım, “Bizi resimle Şerif hocamız tanıştırdığı için gerçekten çok şanslıymışız. Yoksa mucize mi desek?”
Daştan’ın tez çalışmasının içerisinde hayatları değişen pek çok öğrenciden biri olan 11. sınıf öğrencisi Sevim Gül Maviyıldırım, bu büyük değişimi şahsen deneyimledi. Beraber yaptıkları dersler o kadar kendisini etkiledi ki artık okula giderken bugün Şerif Hoca ile ne yapacağız acaba diye düşünerek okula gitmeye başladı. Değişim burada da kalmadı ve dersler sonucunda Gül psikoloji okumaktan vazgeçip sanat okumaya karar verdi. .
Bu büyük değişime uğrayan Gül kendisindeki değişimi şu sözlerle aktardı, “ Şerif hocamızın bize değmesi, çok şeyde bize katkıda bulunması, şevkimizi kırmaması, her şeyde bize desteklemesi bizi çok etkiledi. Bir anda okula giderken acaba bugün Şerif hoca ile ne yapacağız diye düşünmeye başladık. Atölyeye indiğimizde acaba bugün neyi deneyimleyeceğiz, bugün nelere şahit olacağız gibi hisler yaşamaya başladık. Başaramadığımız şeyler çok oldu. Yapamayacağız diye düşünüp şevkimizin kırıldığı zamanlar çok oldu. Bazen haylaz öğrencilerdik ama Şerif hoca çok şeyi değiştirdi. Yapabileceğimize inandık. Hatta bazılarımız okumak istemiyordu. Başka işler düşünüyordu. Bizi resimle Şerif hocamız tanıştırdığı için gerçekten çok şanslıymışız. Yoksa mucize mi desek? Çok bir şey demek istemiyorum. Sadece Şerif hocanın bize verdiği güven ve şevk hep usta çırak gibi bize yaklaşması asla bizi kırmaması… Şerif hocama ve bana destek veren arkadaşlarıma teşekkür ederim.”
Hasan Gülek, “Herkesin içinde bir yetenek var. Sadece onu dışarıya çıkarmak gerek.”
Daştan’in bu değişimi yaşayan öğrencilerinden bir diğeri de 11.sınıf öğrencisi Hasan Gülek. Hasan da Gül gibi Şerif öğretmeni ile yaşadıklarından sonra ciddi bir değişime uğradı. Hasan da hayatında daha önce hiç resimle uğraşmazken şimdi gelecekte resmin her zaman hayatında olacağını düşünüyor. Şerif öğretmeni ile yaşadığı deneyimi şu sözlerle ifade ediyor; “ Beni, Gül arkadaşım Şerif hocayla tanıştırdı. İlk başta resim yapamıyordum ama Şerif hoca elimden tuttu. Yanlışımla da doğrumla da ilgileniyordu. Sonra resim yapmaya başladım. Herkesin içinde bir yetenek var. Sadece onu dışarıya çıkarmak gerek. Şerif hoca bunu bize gösterdi. Sahilde doğa sevgisi ile ilgili çalışmalar yaptık. Şerif hoca sadece bize bir dokunuş yaptı. Dışardaki insanlar resme çok kötü gözle bakıyor. Sanat dendiği zaman insanlar çok farklı düşüncelere giriyorlar. Ben de öyleydim açıkçası. Şerif hocayla tanıştıktan sonra çok farklı düşünmeye başladım. Resim atölyesine indiğimiz zaman çok mutlu oluyoruz. Orda kendimizi özgür hissediyoruz. Şerif hocadan önce öyle bir atölyemiz yoktu. Şerif hoca geldi ve sınıfı bambaşka yere çevirdi. Atölyeyi kendimiz boyadık. Kendimiz duvarlara resim yaptık.”
Judi Kübra Hal, “Şimdi hem okumak istiyorum hem de resimle ilgili çalışmak istiyorum.”
Judi Kübra Hal ise Şerif hocanın 12. sınıf öğrencilerinden. Kübra çok küçük yaşlarından beri resim yapan bir genç olmasına rağmen Şerif öğretmeninin dersleriyle birlikte resimde huzur bulmuş ve ardından aslında daha önce düşünmüyor olmasına rağmen resim okumaya karar vermiş. Kübra da kendindeki bu değişimi şu cümlelerle aktardı; “Daha önce resim derslerinde çok sıkılıyorken Şerif hocam ile birlikte çalıştığımda mutluluk ve huzurlu hissediyorum. Küçüklüğümden beri resim çizmeyi çok seviyordum Ama okumak istemiyordum. Şimdi hem okumak istiyorum hem de resimle ilgili çalışmak istiyorum.”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.