Marakeş Günleri
Benim için Fas gezisinin son ayağı Marakeş olacaktı. Aslında seyahat boyunca zihinsel durumum çok iyi değildi ve bir yoldaşa ihtiyaç hissetmiştim bu sefer.
Fez’den, Marakeş trenine bindim. Yaklaşık 8 saatlik bir yolculuktu. Şehre yaklaşırken binalar kırmızılaşmaya başladı. Yeni yapılan binalar da kırmızı bu kentte. Kentin kimliğini olabildiğince korumaya çalışıyorlar, bi biz adam olamadık diye düşünmüştüm. Zaten yol boyunca hep düşünmüştüm. Gerekli gereksiz her şeyi.
Yan tarafımdaki koltukta bir çift vardı. Kadın kara çarşaflıydı, bir tek gözleri görünüyordu. Elinde atomize taşlarla süslü ve koskocaman ekranlı bir cep telefonu vardı. Sürekli bir şeylere bakıp kocasına gösteriyor, gülüyor, arada bir camdan fotoğraf çekmeye çalışıyordu fakat benim asıl dikkatimi çeken şey kocasının sakız çiğneyişi idi. Bir adamın ağzına sakız çiğnemek bu kadar mı kötü gider. Benim onlara arada bir bakmamdan dolayı rahatsız olmuş gibiydi. O kadar itici bir çiğneyişi vardı ki, arada bir kafamı çevirip bakıyordum istem dışı.
Marakeş tren garı ise iyiydi. Malum, Fas’ın en turistik şehri burası. Garın temizliği dikkatimi çekti ilk olarak. Sağda solda silahlı nöbet tutan askerler var. Oturup McDonalds’ta bir şeyler yedim, para bozdurdum. Kalacağım pansiyon, old city (eski şehir) bölgesindeydi ve bulmak benim için yine zor olacaktı. Bir taksiye atlayıp eski şehrin başladığı sınır bölgesine kadar geldim. Buraya artık taksi giremiyor. Taksi fiyatı ise Fas’ın geneline göre 3 kat daha pahalı burada, fakat pazarlık bile yapmadan verdim.
Hava kararmıştı, karanlık sokaklara dalıp oteli aramaya başladım, soruyorum ama bilen yok. Küçük bir çocuğa ufak bir harçlık vererek beni götürmesini söyledim yine her zamanki gibi. Marakeş’in eski şehir bölgesi de aynen Fez gibi binlerce ara sokaktan oluşuyor. Tüm sokak duvarları kırmızı.
Konaklayacağım hostel gayet iyiydi. 15 dolar ödeyip ranza yataklardan ayırtmıştım. Fas’ın geneli için iyi para. Son 4 yıldır en temiz hostel seçiliyormuş burası. Yatakları rahat, çarşafları falan tertemizdi.
Burada en çok, ünlü Jemaa El Fna isimli meydanı sevdim. Akşam 18.00’den sonra meydana seyyar lokantalar kuruluyor hızla. Maymun, yılan oynatanlar, renkli kıyafetlere bürünmüş insanlar dolaşıyor etrafta. Turistik bir alan tabii ki, para vermeden fotoğraf bile çekmeniz imkansız, fakat bu şekilde geçiniyor olmalarına saygı duyup, gerekli katkıyı yapıyorsunuz zaten. Ama bazıları, özellikle de bazı genç olanları biraz yüzsüz, işi artık dilenciliğe dökmüşler; sergileyebilecekleri bir yetenekleri de yok. Sadece gülerek ya da saçmalayarak turistler üzerinden para kazanabileceklerini düşünüyorlar. Renkli bir şeyler giyerek para toplama peşine düşmüşler. Bazıları ellerine davulları almış meydanı inletiyor adeta. Bu davulculardan bir tanesi o kadar sempatik, o kadar tatlı bir adamdı ki, 2 gün sonra adama sarılırken, sohbet ederken bulmuştum kendimi.
Beni bu meydanda en çok etkileyen şey ise geceleri yapılan canlı müzikti. Hepsi iyi değil, saçmalayanlar da var aralarında. Fakat 2 grup buldum ki, onları izlemeye doyamadım. İnsanlar daireler oluşturarak etraflarında toplanıyorlar bu gurupların. Elbette para vermeniz gerekiyor. Özellikle video kaydı yapıyorsanız, para ödemeden yapamazsınız. Bir iki parça bittikten sonra sepete bahşiş atıyorsunuz. Oturmam için tabure verdiler bana 2 grup da, çünkü 1-2 saat izledim bazı günler.
Yatakhanede düzgün çocuklarla da tanıştım bu arada. Özellikle Brezilyalı ve İspanyol çocuklarla daha iyi iletişim kurdum. İsviçreli sörfçü bir çocuk vardı hemen yan yatağımda. Fas’ta dalga sörfü noktaları bulunuyor ama yanlış zamanda gelmiş, çok iyi dalgalar yakalayamamış. Onlarla da arada bir yemek yiyip sohbet ettik.
Aslında buradan çöl turuna gitmek istiyordum ama gelenlerin halini gördükten sonra vazgeçtim çünkü havalar hala serindi çöl tarafında. Üstelik 15 saatlik zor bir yolculuk yapacaktım. Bu seferlik vazgeçtim o yüzden.
Sokaklarında yürüdüm, kaldırımlarında oturdum 3-4 gün, her gördüğüm ara sokağa daldım neredeyse kaybolurum korkusu olmadan, biraz da erkek olmanın verdiği avantajla çünkü tek bir bayan için çok güvenli olmayabilir. İnsanlarını, atmosferini izledim, sokaklarında beslendim.
Marakeş’te biraz kafam dağıldı, sevdiklerimle yine gelirim belki bir gün. Artık dönüyorum.