Antik Zamanda UFO Karşılaşması – Song Hanedanlığındaki Çin Bilim Adamının Ayrıntılı Raporu
UFO’lar sadece modern çağımızın bir fenomeni değildir. UFO’lar insanlık tarihi kadar eskidir. Antik çağlardan beri, UFO gördüğünü iddia eden insanlar var, hatta bazı bilim adamların bu konu ile alakalı çalışmaları olmuş ve onlar bu çalışmalarını kayıt ederek rapor etmişlerdir. Sizlere bu makalemizde, içlerindeki en ünlü antik UFO araştırmacısı Shen Kuo’yu tanıtmak istiyoruz.
UFO’lar modern bir olgu değildir, onlar insanlık tarihi kadar eskidir. Bu konu hakkında birçok çok detaylı kronik araştırma bulunmaktadır ve bilim adamlarının birçok raporu da günümüze kadar ulaşmıştır. Çok iyi bilinen bir örnek ise, Song Hanedanlığı (M.S. 960-1127) döneminde bu araştırmaları sayesinde ün kazanmış ve bir dahi olarak nitelendirilmiş olan Shen Kuo’dan başkası değildir.
UFO araştırmalarını içeren bir derginin baş editörü olan Paul Dong, ilk defa 1970’li yıllarda, bir profesörün yazılarını incelerken Shen’in çalışmalarından haberdar olmuş. 1970’li yıllarda, UFO konusu çok popülerdi ve Dong ve birçok bilim adamı da, bu popülariteden faydalanarak çalışmalarına hız kazandırmışlardı.
Shen, Çin’in 11. ve 12. yüzyıllarının en güvenilir kaynaklarından biridir. O, yüksek bir itibara sahipti ve zamanın bilim adamlarından daha ileri bir bilgi düzeyine sahip olduğu söylenir.
Shen, inci benzeri bir kaç UFO görme vakasını araştırmış ve şunları kayıt altına almıştı:
“İmparator Jia’nın (1056-1064) yaşadığı yıllarda, Jiangsu Eyaletinin Yangzhou şehrinde gece vakti bir UFO görüldü ve inciye benzer bir ışık saçıyordu. İlk olarak bu nesne, doğu Anhui’deki bağımsız bir şehir olan Tienzhang’de görülmüş ve daha sonra bunu Pishe nehri üzerinde görenler de olmuş. Bu nehir bağımsız bir şehir olan ve kuzeybatıda yer alan Jiangsu’ya bağlı Gaoyou’dadır. Halkın inci görünümlü bu nesneyi sık gördüğü diğer bir yer ise, Xinkai nehri ve onun yakınlarıdır.”
“Bir gece göl kenarında yaşayan bir adam, inci görüntüsüne sahip bir nesne fark etmiş. Birden nesnenin kapısı açılmış ve çok yoğun güneş ışığına benzer bir ışık saçmış. Sonra nesnenin dış katmanı soyulmuş ve nesne yaklaşık bir yatak büyüklüğündeymiş ve içinde onu aydınlatan yumruk büyüklüğünde çok parlak inci benzeri bir çekirdek varmış. Bu nesne o kadar güçlü beyaz ve gümüşümsü bir ışık saçıyormuş ki, 16 km çapındaki ağaçlar bile gölge bırakıyorlarmış . “
“Bu sanki yükselen bir güneş gibiymiş, gökyüzü ve orman birden kırmızı bir renge bürünmüş. Sonra nesne aniden havalanmış ve birden nehrin arkasında batan bir güneş gibi kaybolmuş.”
“Gaoyou şehrinde ikamet eden Yibo isimli bir şair de bu inciyi çok sık görürmüş ve onun hakkında bir şiir yazmış. Fakat bir kaç sene sonra bu inci ortadan kaybolmuş.”
“Bir ara bu inci Yangzhou’ya bağlı Fanliang şehrinde de görülmüş, bunun üzerine oradaki yerel halk yol kenarına bir köşk inşa etmiş ve bu köşkün adını da “inciler köşkü” koymuşlar. Meraklı insanlar bu incileri bir kere görebilme umuduyla uzaklardan tekneyle oraya gelirmiş.”
Zhang bu incinin görüntüsünün çok net ve belirgin olduğunu vurguluyor ve kesinlikle bir halüsinasyon, dinsel bir vizyon, vb. şeyler olmadığı üzerinde duruyor. Ayrıca Zhang, ateş böceği gibi ışık saçan canlılar ile karıştırılma olasılığının da olmadığını ifade ediyor, çünkü onlar çok küçük ve çıplak gözle görülmesi zor canlılar.
Shen’in gözlemlerini değerli kılan en büyük etken, onun çok titiz bir bilim adamı olması ve yaptığı diğer bilimsel çalışmalarında bunu ortaya koymasıdır. Örneğin bir çalışmasında, daha önce hiç kimsenin yapmadığı bir biçimde, manyetik pusulanın nasıl çalıştığını ve fosilleri araştırıyordu. Diğer bir çalışmasında ise, gelgitler ile güneşin bağlantısı olduğu teorisine karşı çıkmış ve bu fenomenin ayın evreleri ile bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur. Bir hipotez de ise, o güneş ve ayın düz olmadığını ve yuvarlak olduğunu dile getirmiştir.
Shen Kuo seçkin bir astronom, matematikçi, jeolog, zoolog, diplomat, mühendis, mucit, Müzisyen ve finans bakanından daha fazlası idi. O, Çin’de Song Hanedanlığı (M.S. 960-1127) döneminde yaşamış bir dâhiydi.
Tara MacIsaac, The Epoch Times