Beyin Sağlığınızı İyileştirin: İleri Teknoloji Umut ve İyileşme Sunuyor

Beynimiz Değişebilir mi? | Dr. Monti Gösterisi (EpochTV)

Marcus Enstitüsü, beyin ve sağlık sorunlarını çözmek için yeni bir yaklaşım benimsiyor.


Yorum


Herkes sağlığı arzular, ancak ne yazık ki çoğu Amerikalı, gelişmek, hassasiyetle düşünmek, enerjik hissetmek ve hastalıktan kurtulmak için yeterince sağlıklı değil. Amerika Birleşik Devletleri tıbbi teknolojilerde dünyaya öncülük ediyor, ancak Amerika’daki ortalama yaşam süresi, karşılaştırılabilir tüm ülkeler arasında en düşük olanıdır. Aynı zamanda kronik hastalık ve akıl hastalığı da artıyor. Veriler, Amerikalıların giderek sağlıksız ve mutsuz olduklarını gösteriyor gibi görünüyor.

Peki neler oluyor? Tıptaki ilerlemeler, neden Amerika’da daha iyi bir sağlığa dönüşmüyor? Peki sağlık hizmetlerinin yönünü değiştirmek mümkün müdür? Yeni bir EpochTV dizisi olan “The Dr. Monti Show”da Dr. Daniel Monti, beyni değerlendiren ve dramatik iyileşmeye neden olan beyin-vücut bağlantısı ile son teknolojik araçları tartışıyor.

“Tıp fakültesine geri döndüğümü, beynin neredeyse iç karartıcı bir anlayışını öğrendiğimi hatırlıyorum. Temel olarak, nöronlarımızın gelişimi yaklaşık 20 yaşında zirveye ulaşır ve ardından bu noktadan itibaren sadece yokuş aşağı bir düşüş olur” diyor Monti. Neyse ki programın bu bölümü, yeni bir fonksiyonel MRI-PET tarayıcı teknolojisi nedeniyle bu eski düşünce tarzını çürütüyor. Bu tarayıcı teknolojisi, beynin daha iyi çalışması için yeniden yapılandırılabileceğini gösteriyor. Monti, “daha iyi” derken; bunun “daha iyi odaklanma, daha uzun dikkat süresi, daha iyi ruh hali, demans gelişme riskinin azalması ve genel olarak daha iyi bir yaşam” anlamına geldiğini açıklıyor.

Monti, 2017 yılında Philadelphia’daki Thomas Jefferson Üniversitesi’nde ‘Marcus Bütünleştirici Sağlık Enstitüsü’nü kurdu. Enstitü, bir ABD tıp fakültesindeki ilk akademik ‘Bütünleştirici Tıp’ bölümüdür.

Şimdi, ciddi sağlık ve beyin problemlerini çözmeye odaklanan bilimsel bir ekibe liderlik ediyor. Asıl sorusu, ‘beyin değişebilir mi?’ Cevabı bulmak için, Marcus Enstitüsündeki meslektaşı Dr. Andrew Newberg ile konuştu. Newberg, dini ve ruhsal deneyimlerin nörolojik çalışması olan nöroteoloji alanında bir öncü ve enstitüde araştırma direktörüdür. Beyinle ilgili hakem denetiminden geçmiş 200’den fazla makale yayınladı ve meditasyon ile duanın beyin üzerindeki etkileri konusunda çığır açan araştırmalar yaptı.

Newberg’e göre, beyin gerçekten değişebilir. “Tüm kanıtlar beynin değişebileceğine, hatta çok önemli ölçüde değişebileceğine işaret ediyor. Ve hayatımız boyunca değişmeye devam edebilir. Yani kişi kaç yaşında olursa olsun, beyni nöronlar arasında her zaman yeni bağlantılar kurabilir. Bazen beynimizi sağlıklı tutmamıza ve hayatımız boyunca karşılaştığımız tüm farklı şeylere uyum sağlamamıza yardımcı olabilecek yeni nöronlar bile geliştirebilir.”

“Beynimiz Değişebilir mi?”(EpochTV)’den Görüntüler

EpochTV programının bu bölümü, bütünleştirici bitki ve protein bazlı bir diyetin, yalnızca birkaç ay sonra beyin taraması sonuçlarını önemli ölçüde iyileştirdiği bir beyin sarsıntısı çalışmasına atıfta bulunuyor. Newberg bunun, beynin her zaman, en çok da erken müdahale yoluyla yeniden dengelenebileceğini gösterdiğini söylüyor. “Sadece beyin dengesiz hale gelmeye başladığında aslında bir sorunumuz olmaya başlar ve bilişsel işlev, duygusal problemler vb. ile, ilgili hastalıkları ve farklı problemleri görmeye başlarız.”

Programın bu bölümü, bağırsak ve duygusal sağlık dahil olmak üzere beyin-vücut bağlantısını ve bunların birbirlerini nasıl etkilediğini araştırıyor. Newberg, meditasyonun stres tedavisi ve beyin performansını iyileştirmenin bir yolu olarak etkin olduğunu göstermek için PET / MRI taramalarını kullanıyor.

Monti, Newberg tarafından kullanılan bu teknolojinin, Amerika Birleşik Devletleri’nde sadece 30 veya 40’tan biri olduğunu ve tüm dünyada da sadece 100 veya 200’den biri olduğunu söylüyor.

Tarayıcı, beyni görüntülemenin gelişmiş yollarını sağlar. Düzenli bir MRI taraması aktif olmayan görüntüler alır. Bununla birlikte PET taraması, hücresel değişiklikleri tespit etmek için radyoaktif izleyiciler kullanır ve fonksiyonel bir MRG, kırmızı kan hücresi aktivitesine metabolik aktivitenin farklı bir ölçüsü olarak bakabilir. Bu üç teknolojiyi tek bir makinede birleştirmek, araştırmacılara beyin hakkında şimdiye kadarki en ayrıntılı bilgiyi verir.

Taramalar, bir kişide stres, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya diğer faktörlerden kaynaklanan kaygı düzeylerini gösterebilir. Teknoloji ayrıca meditasyon veya dua gibi terapilerin beyin ve duygusal sağlığı nasıl geliştirdiğini ve sinir sistemini nasıl düzenlediğini gösterebilir.

Örneğin, programın bu bölümü, kardeşinin ölümünün kederine ve travmasına yardımcı olmak için bu teknolojiyi kullanan bir hastayı içeriyor. Ona yardım etmek için Marcus Enstitüsü, Nöro Duygusal Teknik (NET) adı verilen ve çığır açan bir tedavi kullandı. NET, insanların deneyimleriyle yüzleşmelerine ve iyileşmelerini sağlayacak sürece yardımcı olmak için; biyoloji, duygular, stres, hafıza ve beslenmeyi bir araya getiriyor.

Marcus Enstitüsü ayrıca Parkinson hastalığını tedavi etmek için de tarayıcı teknolojisini kullanıyor. Parkinson, beyindeki belirli sinir hücreleri öldüğünde ortaya çıkar ve bu da dopamin adı verilen beyin kimyasalının daha az üretilmesine yol açar. Programdaki bu bölüme göre, bunun neden olduğunu bilmiyoruz, ancak oksidatif stres ve inflamasyonun sürecin bir parçası olduğunu biliyoruz. Bu süreçlere karşı doğal koruyuculardan biri, N-asetil sistein (NAC) adı verilen bir moleküldür.

“Beynimiz Değişebilir mi?”(EpochTV)’den Görüntüler

EpochTV’deki bu bölüm, beyin hasarını iyileştirmeye, tersine çevirmeye ve ilk etapta onu önlemeye odaklanıyor. Monti, insanların meditasyon, beslenme, stres yönetimi ve egzersiz yoluyla beyinlerini sağlıklı tutabileceklerini söylüyor. Bu dört unsuru bir araya getirmenin nasıl anlamlı bir fark yaratabileceğini gösteren çalışmalara atıfta bulunuyor. Özellikle bir çalışma, bilişsel gerileme riski altında olan birkaç bin yaşlı yetişkini takip etti. Bir grup, bir beslenme uzmanıyla bir araya geldi, egzersiz yaptı ve bilişsel antrenman seanslarını da dahil etti. Diğer grup kontrol olarak kullanıldı. İki yıl sonra, aktif katılımcılar, hem zihinsel hem de fiziksel olarak diyet ve egzersizin kesinlikle önemli olduğunu gösteren önemli bilişsel gelişimler gösterdi.

Bu iyileşme potansiyeli, Newberg ve Monti’nin sağlığa, biyo-psiko-sosyal-manevi bir yaklaşımın faydalarını araştırmak için, bu kadar çok zaman harcamalarının nedenidir. Monti’ye göre, “bu alanların her biri – biyolojik, psikolojik, sosyal ve manevi – beynimizi dengede tutmak için, bir masanın bacakları gibi davranır.”

Monti, bir veya daha fazla bölüm tehlikeye girdiğinde, tüm masanın devrildiğini ve genellikle bir sağlık sorununa neden olduğunu söylüyor. Şöyle devam ediyor: “Biyolojik bölümümüzü diyet ve egzersiz yoluyla destekleyerek; meditasyon ve NET gibi tedaviler yoluyla psikolojik bağımızı; başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurarak sosyal bağımızı; ve manevi bacağımızı dua, doğa veya sanat gibi kasıtlı olarak anlamlı olan şeylere bağlayarak, dengeyi yeniden sağlayabilir ve sağlığımızı koruyabiliriz. “

Bu bölüm, Marcus Enstitüsü tarafından kullanılanlar gibi bütünleştirici stratejiler yoluyla tıp endüstrisinin sağlığın geleceği için önemli umutlar sunabileceğine dair ikna edici kanıtlar sunmaktadır.

Bu makalede ifade edilen görüşler yazarın görüşleridir ve The Epoch Times’ın görüşlerini yansıtmaz.

Haber : Emily Allison, The Epoch Times


Çeviri : Tijen A.Ç., The Epoch Times, Türkiye

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.