Bir Ustanın Yardımcıları: Michelangelo’nun Sistine Tavanı
Michelangelo, Sistine şapeli tavanını kendi standartlarına göre tamamlamak için asistanlarla çalıştı
Neredeyse dört yıl boyunca Vatikan Tepesi’nde herkes aynı manzarayı gördü. Sekiz ila on iki adam çeşitli görevlerde çalışıyordu: Alçıyı karıştırıyor, alçının yapışması için kazma ile tavan yüzeyine pürüz veriyor, sıva ve boya yapıyorlardı.
Bu kulağa sıradan bir inşaat işi gibi geliyor, değil mi? Aslında tarihin en büyük sanat şaheserlerinden biri olan Michelangelo’nun Sistine Şapelinin tavanı böyle yapıldı.
Bu başarının ünlü ve klasik bir hikâyesi vardır. Hala genç olan Michelangelo, bir heykeltıraş olarak tüm seleflerini ve çağdaşlarını tartışmalı bir şekilde aşmıştır. Ancak fresk resminde büyük ölçüde deneyimsizdir. Sistine Şapeli komisyonunun teklifini sadece, çok az alternatifi olduğu için kabul eder. Sonuç dünyayı şaşırtır.
Süslenmeye ihtiyaç duymayan bir başarıydı. Ancak az sayıdaki en büyük sanat ustaları bu kadar güzel bir eseri tasarlayabilirdi. Belki de başka birkaç usta, en karmaşık kısımlarını buna yakın bir başarıyla gerçekleştirebilirdi. Bununla birlikte, bazı hesaplara göre “sadece” sanatsal açıdan bu kadar parlak olması değil, Michelangelo’nun bunu fiziksel olarak yapması da imkânsız görünüyor.
Bu efsaneye göre, Michelangelo Sistine Şapeli’nde, bir stüdyoda çalışır gibi tek başına çalıştı. Ancak bir adamın gereken tüm işi bu süre içinde tek başına yapması insan yeteneğinin ötesindeydi. Yazılı kayıtlar onun asistan kullandığını doğruluyor.
Takım Çalışması
Fresk resminin bir ekip çalışması ile yapılması aslında standart bir uygulamaydı ve büyük ustalar küçük sanatçılardan daha yaygın olarak bu yöntemi kullanırdı. Büyük ustalar daha fazla talep görüyor ve en büyük projeler için görevlendiriliyorlardı.
Asistanlar, iş hacminin büyüklüğü nedeniyle gerekliydi. Raphael, Botticelli, Masaccio, Fra Angelico ve daha birçokları onlara güveniyordu. Asistanlar olmasalardı, çok daha az sayıda şaheser yaratılırdı.
Yardımcı desteği sadece sıradan görevler için kullanılmadı. Tecrübesi ya da yeteneği yetersiz gelen asistanlar gerçekten de sıva ya da boya hazırlamaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Ancak resmin çoğunu, daha fazla deneyime ve yeteneğe sahip olanlar, ustanın gözetiminde ve ayrıntılı planlarına uygun olarak yaptılar. Tipik olarak freskin daha az karmaşık kısımlarını boyuyorlardı. Bu parçaların göreceli basitliği, ustaların ve yardımcıların çalışmaları arasındaki farkları önemsiz hale getirdi.
Yaratıcı bir usta elinin, yetenekli bir asistan elinden, teknik açıdan daha iyisini yapamaması tuhaf görünebilir. Ancak fresk ve tuval üzerine yağlı boya yapımı arasındaki farka bakıldığında bunun nedeni kolayca anlaşılır.
Yağlı boya ile çalışan sanatçılar önce tuvalin yüzeyini boyar. Bu, önceki boya kuruduktan sonra ilaveler yapılabileceği anlamına gelir. Aynı zamanda, bir sanatçının istediği kadar çok veya az boya kullanabileceği anlamına gelir.
Böyle bir uygulama yöntemi, her fırça darbesiyle farklı bir deneme yapılmasına izin verir. Bu bir ustanın yaratıcı zihninin işidir. Çok sayıda boya tabakası, en küçük parçalarda bile daha karmaşık ayrıntılar oluşmasına olanak tanır. Bu bir ustanın el becerisidir.
Fresk sanatçıları, duvar veya tavanın bir parçasında, ıslak sıva üzerinde çalışırlar. Alçı sıva ıslakken boyama işi bitirilmelidir. Bu işlemin iki sonucu vardır:
İlk olarak, boyama sırasında deneme yapmak mantıksızdır. Alçı çok çabuk kurur ve sanatçıların resim yaparken planlarını yeniden düşünmelerine fırsat vermez. Herhangi bir değişiklik için, alçının bir bölümünün kırılarak çıkarılması ve üzerindeki tüm resmin tekrar yapılması gerekir.
İkincisi, freskteki resimler boyutlarından dolayı yağlı boyadaki kadar ayrıntılı olamaz. Bu, hem daha az detaylandırma hem de daha büyük detaylar anlamına gelir. Daha büyük detayların boyanması, küçük olanlardan daha kolaydır.
Böyle bir uygulama, bir freskin içerisinde ustanın el becerisinden yararlanabilecek alanı sınırlar. Aynı zamanda, önceden var olan bir tasarıma sıkı sıkıya bağlı kalmayı gerekli kılar.
Her Şey Tasarımda
Bir fresk sanatçısı için işinin tasarımı yaratma aşaması, bir yağlı boya ressamının tuvalinde yaptığına en çok benzeyen kısmıdır. Fresk sanatçısı hazırlık çizimlerini yaparken, denemeler yapmak için imkânı ve zamanı vardır. Çizimler tamamlandığında, denemeler de sona erer.
Son çizimler, planlanan freskin tam boyutunda hazırlanırdı. İçlerine küçük delikler açılır ve boyanacak yüzeye sabitlenirlerdi. Daha sonra deliklerden itilen kömür tozu ile freskteki figürlerin ana hatları çizilirdi. Son olarak resmin çoğunu yapmaları için asistanlara güvenilebilirdi.
Ustanın el becerisine en çok, önemli figürler ve arka planın daha ayrıntılı parçalarında ihtiyaç duyulurdu. Bunların çizimleri asla yeterince ayrıntılı olamazdı.
Ustanın çalışmaları kendi zihninden gelmeliydi. Zihnindeki fikri ilk denemede mükemmel bir şekilde boyaya aktarması gerekiyordu. Ve bunu yaparken sıkı bir zaman çizelgesini takip etmek zorundaydı. Buradaki başarı, resmin en büyük ustalıkları arasındaydı.
Herkesin Yararına
Gerekli yeteneklerin kazanılması, sadece okuldaki uygulamalarla sağlanamazdı. Rönesans çırakları ustalarının yardımcısı olarak çalıştılar. Daha sonra tam eğitimli asistanlar olarak çalıştırıldılar. Daha sonra kimlerin bu görevlerde kalacağı ve kimin usta olacağı yeteneklerine göre belirlendi.
Bu takım çalışması yaklaşımı, Rönesans’ın başarılarının merkezinde yer alıyordu. Bunun sayesinde büyük ustalar eser sayısını artırdılar. Daha küçük sanatçılar, “arta kalan siparişleri” almak ve daha değersiz eserleri boyamak yerine, büyük eserlere katkıda bulundular.
Dehalar, sanatı büyük bir geleneksel oluşumdan son derece bireysel sanat yorumlarına kademeli olarak inşa edebildiler. T.S. Eliot bu birleşimin üstün sanatsal başarı için gerekli olduğunu vurguladı.
Yazan: JAMES BARESEL, The Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.