COVID-19 Kitlesel Bağışıklığında T Hücrelerinin Önemi
Son zamanlarda COVID-19 kitlesel bağışıklık hakkındaki tartışmalar hız kazandı. Çünkü yeni araştırmalara göre, insanların bağışıklık sistemi virüsü tanıma yeteneğine sahip ve bu yüzden bazı kişilerde sadece hafif belirtiler görülüyor veya hiçbir belirti görülmüyor.
Kitle bağışıklığı, çok sayıda insanda bir hastalığa karşı – geçirdiği enfeksiyondan ya da aşılamadan dolayı – bağışık geliştiğinde oluşur; bu durum, yayılmayı durdurur veya yavaşlatır. Böylece hastalığı geçirmemiş olanlar da dahil olmak üzere tüm toplumu korur.
Kitle bağışıklığını sağlamak için gerekli yüzdeler hakkında tahmin yürütülürken, esas olarak COVID-19’dan kurtulmuş olanlardan alınan antikorlar üzerine odaklanılmıştır. Ancak bilim adamları antikorların insanları, enfeksiyonun tekrarlamasına karşı ne kadar süre koruduğundan hala emin değiller.
Son zamanlarda yapılan araştırmalarda artık, T hücrelerinin COVID-19 için kitle bağışıklığına katkısı da dikkate alınıyor.
COVID-19 için T Hücresi Bağışıklığı
Ulusal Sağlık Enstitüleri Direktörü Dr. Francis Collins yayınladığı bir blog gönderisinde, COVID-19 hastalığına neden olan virüs olan SARS-CoV-2’ye karşı bağışıklık tepkisi üzerine yapılan çalışmaların, hastalığa karşı bağışıklığımız olup olmayacağını belirlemek için çoğunlukla vücudun antikor üretimine odaklandığını söyledi.
Collins, “Ama aslında, hafıza T hücreleri olarak bilinen bağışıklık hücreleri, bağışıklık sistemimizin bizi birçok viral enfeksiyona karşı koruma kabiliyetinde önemli bir rol oynamaktadır; görünüşe bakılırsa bunlara COVID-19 da dâhildir” dedi.
T hücreleri (B hücreleriyle birlikte), antijenleri – vücudu istila eden yabancı maddeleri – yok etme ve hatırlama konusunda vücuda yardımcı olarak adaptif bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynayan bir tür beyaz kan hücresidir. T hücreleri kemik iliğinde üretilse de, göğüs kemiğinin hemen arkasında, akciğerler arasında küçük bir organ olan timüse giderler ve burada olgunlaşarak belirli rollere sahip farklı T hücrelerine dönüşürler.
İnsanlar yaşlandıkça timüste meydana gelen küçülme, T hücrelerinin üretimini ve işlevselliğini etkiler. Bu nedenle 60 yaş ve üstü yetişkinler enfeksiyonlara karşı daha duyarlı hale gelir. Yaşlı nüfus, salgından en çok etkilenen grup olmuştur. Çift ihtisaslı tıp ve cerrahi uzmanı Dr. Tom Reed, Teksas eyaleti Senatörü Bob Hall tarafından düzenlenen bir Facebook tartışmasında, “tüm COVID ölümlerinin en az yüzde 45’ini nüfusun yüzde 0,62’si olan – huzurevlerinde ve destekli yaşam tesislerinde yaşayanların oluşturduğunu” anlattı.
Collins’in de kendi blogunda atıfta bulunduğu, Nature’da yayınlanan bir çalışma, bağışıklık sistemi T hücrelerinin “insanlarda bulunan diğer koronavirüslerle geçmiş karşılaşmaları hatırlayarak” COVID-19’a karşı koruma sağlayabileceğini öne sürüyor ve bazı kişilerin neden bu hastalıkla savaşabildiğini veya yalnızca hafif belirtilerle atlatabildiğini bu şekilde açıklıyor.
İnsanlara bulaşan SARS-CoV-2’den başka altı koronavirüs daha var: dördü soğuk algınlığına neden olurken, ikisi 2003’te Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) salgınına ve 2012’de Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) salgınına neden oldu. Bu koronavirüsler, enfekte kişilerde hem hafıza T hücreleri hem de antikorlar üretti. Ancak araştırmaya göre, on yıldan fazla bir süredir bağışıklık kazandırmaya devam eden, hafıza T hücreleriydi.
Nature’de yayınlanan araştırmadan sonra, benzer sonuçları doğrulayan çok sayıda çalışma yayınlandı.
Cell’de yakın zamanda yayınlanan çalışma (pdf), T hücrelerinin COVID-19’a karşı kitle bağışıklığının geliştirilmesinde daha umut verici bir rol oynadığını göstermektedir.
Araştırmacılar, “Bağışçılardan alınan hafıza T-hücrelerinin, SARS-CoV-2’ye özgü antikorlara sahip olmayan kişilerde bile, enfeksiyondan aylar sonra güçlü tepkiler sergilediğini; bunun da COVID-19’a karşı daha önceden geliştirilmiş, beklenmeyen düzeyde bir kitlesel bağışıklığa işaret ettiğini” buldu.
Başkan Donald Trump’ın salgınla ilgili yeni danışmanı Dr. Scott Atlas, geçen aylarda ortaya çıkan verilerin, enfekte olmayan kişilerin de COVID-19 bağışıklığına sahip olduğunu gösterdiğini söyledi. “Bu muhtemelen, zaten mevcut olan ve şimdi de yıllarca sürdüğü ispat edilen, T-hücresi bağışıklığından kaynaklanıyor” dedi.
Atlas Fox News’e yaptığı konuşmada, Singapur’da ve İsveç’in Karolinska Enstitüsü’nde yapılan araştırmalara dikkat çekti. Enstitüdeki araştırmacılar, hafif veya belirti göstermeyen COVID-19 vakaları geçiren birçok kişinin, SARS-CoV-2’ye T hücrelerine dayalı bağışıklık gösterdiğini açıkladı.
Kitle Bağışıklığına Ulaşmak
Genel olarak, kitle bağışıklığına ulaşılmadan önce nüfusun tahminen yüzde 60 ila 70’inin SARS-CoV-2 ile enfekte olması gerektiği düşünülmektedir. Devine Concierge Medicine’in kurucu ortağı, çift ihtisaslı dahiliyeci ve geriatrist Dr. Michael Devine, The Epoch Times’a gönderdiği bir e-postada “Bununla birlikte son zamanlarda yapılan birkaç çalışmada, belirli nüfus faktörlerine (nüfus yoğunluğu, seyahat eğilimi, hassaslık vb.) bağlı olarak, ülke çapında bazı az nüfuslu yerlerde, bu sayının önemli ölçüde düşük olabileceği öne sürülmektedir” diye yazdı.
Ancak bazı eyaletlerde halihazırda kitle bağışıklığı görülüp görülmediği sorulduğunda Devine, bunun henüz tam olarak gerçekleştiğine inanmadığını söylüyor.
Devine “Şu anda sahip olduğumuz her ölçekte, doğrudan (enfekte olarak) veya doğuştan kazanılmış (doğal olarak var olan veya genetik olarak uyarlanmış) bağışıklığı olan nüfus oranı, kitlesel bağışıklık sonucunu çıkaracak herhangi bir tahmin modeli için, büyük ölçüde yetersiz kalıyor” diyor.
“Şu anda bazı eyaletlerde görülen vakalardaki sevindirici azalma, toplumdaki – sosyal mesafe, toplum içinde yüz maskelerinin kullanılması ve el hijyeninin sürdürülmesi gibi – sağlık alışkanlıklarının sonucudur”
Devine ayrıca, seyahatlerin sınırlandırılması, havanın ısınması ve insanların “kapalı mekanda mahsur kalmak yerine dışarıda daha fazla vakit geçirmesinin” virüsün yayılmasında azalmaya katkıda bulunabileceğini söyledi.
Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü müdürü Dr. Anthony Fauci, 13 Ağustos’ta canlı bir Instagram oturumunda güneş ışığının virüsü öldürdüğünü söyledi. “Onunla karşılaştığımızda, dışarıda, güneşte olmanın, içeride olmaktan çok daha iyi olmasının nedenlerinden biri budur.”
İnsanlara dışarıda olmalarının tavsiye edilmesinin bir diğer önemli nedeni de şudur: cildinizi güneşte yanmadan, 15-30 dakika boyunca direk güneş ışığına maruz bırakmak, enfeksiyonlarla savaşmaya ve bağışıklık sistemini düzenlemeye yardımcı olan önemli bir hormon olan D vitamini üretimini harekete geçirmektedir. Araştırmalar, D vitamini eksikliği ile COVID-19 enfeksiyon riski artışı arasında bağlantı olduğunu bulmuştur.
2016 yılında Georgetown Üniversitesi Tıp Merkezi tarafından yapılan bir araştırmada, güneş ışığının, özellikle düşük seviyeli mavi ışığın, “insan bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynayan T hücrelerine enerji vererek” daha hızlı hareket etmelerini sağladığını bulundu.
Çalışmanın baş araştırmacısı Dr. Gerard Ahern bir basın bülteninde, “İster destekleyici ister öldürücü olsun T hücrelerinin, işlerini yapmak yani enfeksiyonun olduğu bölgeye ulaşmak ve bir tepki düzenlemek için harekete geçmeleri gerekiyor” dedi. “Bu çalışma güneş ışığının, önemli bağışıklık hücrelerini hareketlendirerek doğrudan aktif hale getirdiğini gösteriyor” dedi.
Olası Kitlesel Bağışıklık Alanları
Geniş insan kitlelerinin sosyal mesafeye dikkat etmeden ve bazıları maske takmadan sık sık protesto ve tepki gösterisi yaptığı – Oregon, Washington ve Illinois gibi – eyaletlerde, yeni vakalarda veya ölümlerde önemli bir artış görülmüyor.
Washington Sağlık Bakanlığı, 14 Ağustos’ta yayınladığı tweette, ayaklanmaların devam ettiği King County’de bile “COVID-19 vakalarında artış ya da azalma görülmediğini” bildirdi.
Oregon’da, en düşük günlük COVID-19 vakası 17 Ağustos’ta görüldü. 189 yeni vaka olduğu ve yeni ölüm olmadığı bildirildi. Toplam vaka sayısı 23.451’e ve toplam ölüm sayısı 388’e çıktı.
Illinois’de Haziran ayı sonlarına doğru test sayısının artmasıyla, günlük vakalar yeniden artmaya başlarken, aynı zamanda ölüm oranları önemli ölçüde düşmeye başladı.
NTD’nin haberine göre, Kaliforniya’daki Ventura İlçesinde Vali Gavin Newsom’un ibadethanelerin kapalı tutulması emrini protesto eden bir kilise, son iki aydır cemaatine (birkaç bin kişiye kadar) hiçbir virüs bulaşması olmayacak şekilde hizmetler sunuyordu. Kilise, ayinlerden önce ve sonra uygun şekilde sterilize ediliyordu. Ayrıca Godspeak Calvary Şapeli’nden Papaz Rob McCoy, maske takmak ve sosyal mesafe koymak istiyorlarsa bunu kilise üyelerine bırakıyordu.
Papaz ve kilise üyeleri, kapalı mekan etkinlikleri düzenlenmemesi konusunda geçici olarak getirilen kısıtlama emrini bozdukları için, bir kilise hizmetini yüz yüze yapmanın yasal sonuçlarıyla karşı karşıya kaldılar.
Buna benzer topluluklarda, ölüm sayılarının düşük olmasında muhtemelen doğal kitle bağışıklığı bir dereceye kadar etkili olmuş olabilir.
Zachary Steiber bu yayına katkıda bulundu.
Yazan: Meiling Lee, The Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.