Doç. Dr. Ahmet Yıldız: “Türk-Kürt Federasyonu Mümkün Değildir”
İSTANBUL(CİHAN)- Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, bazı kesimler tarafından savunulan Türk-Kürt federasyonunun hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Doç. Dr. Ahmet Yıldız tarafından kaleme alınan “Ulus Devletin Bunalımı-Federalizm ve Kürt Meselesi” isimli kitap, Etkileşim Yayınları tarafından yayınlandı. Doç. Dr. Yıldız, kitapta ulus devlet yapılanmasına bir alternatif olan federalizmi tüm yönleriyle ele alarak inceliyor. Dünyada Kanada, İspanya ve İsviçre gibi uygulamaları bulunan federalizmi geniş bir şekilde ele alarak irdeleyen Doç. Dr. Yıldız, etnik kökenli şiddete bir çözüm olarak sunulan Türk-Kürt federasyonunun, ideolojik bir karakter taşıdığını, pozitif-ampirik dayanakları bulunmadığını ileri sürüyor.
Türkiye’de Türk-Kürt federasyonunun mümkün olmadığını savunan Doç. Dr. Yıldız, bunun sebeplerini şöyle sıralıyor: “Bir federasyonun iki ya da üç kurucu birimden oluşması, daha işin başında federasyonun işlemesini imkânsız kılar. Kurucu birimlerin egemen birimler olduğunu hatırladığımızda, karşılıklı restleşmenin ya da ikiye bir durumlarının ortaya çıkmaması için bir federasyonun çok sayıda kurucu birime ihtiyacı vardır. Kanada’da 10, İsviçre’de 26 kurucu birim, İspanya’da 17 özerk bölge vardır. Türkiye’de etnik temelde birden fazla Türk ve Kürt kurucu birimi oluşturulması mümkün değildir.”
Bir federasyonun var olabilmesi için gerekli şartlardan birinin de, kurucu birimlerin büyüklükleri ve güçleri arasında bir denge olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yıldız, “Mutasavver Türk-Kürt federasyonunda ise, kurucu birimlerin tanımlanması probleminin ya¬nısıra, tarafların büyüklük ve güçleri arasında kapatılamaya¬cak farklar vardır. Kürt nüfusunda sağlıksız bir büyüme olmakla birlikte, sayısal olarak Türk nüfusunun çok gerisinde olduğu açıktır.” dedi.
Türkiye’nin Kürt sorununun uluslararası boyutla¬rı olduğuna da vurgu yapan Doç. Dr. Yıldız, şunları söyledi: “Kürtlerin Türkiye, Irak, Suriye ve İran’a dağıl¬mış olması, konuyu uluslararasılaştırmakta ve Orta Doğuda¬ki güç dengelerinin bir parçası haline getirmektedir. Saddam sonrası Irak’ın kuzeyindeki federe Kürt yönetimi, Türkiye’yi Kürt milliyetçi dinamikleri konusunda çok daha hassas hale getirmiş bulunmaktadır. PKK’nın bu bölgeyi lojistik karargâh olarak kullanmaya devam etmesi de, meseleyi sürekli bir güvenlik parantezi içinde tutmaktadır. Bu parantez kapatılmadan demokratik siyasetin dinamiklerinin devreye sokulması hiç de kolay değildir. Bu durum, mutasavver Türk-Kürt federasyonunu dış etkilere açık hale getirmektedir ki, bu da Türkiye’de Türk çoğunluğa ve Kürt azınlığa dayalı bir federasyonun gerçekleşememesi için yeterli bir sebeptir.”