Gelmiş Geçmiş En Büyük Müzik Dehası Mozart’ın Doğum Günü

27 Ocak doğumlu Amadeus Mozart’ın 263’üncü doğumgünü, tüm klasik müzik severler tarafından keyifle kutlanıyor.

18. yy, klasik döneminin en verimli bestecisi Wolfgang Amadeus Mozart, dünyaca ünlü birçok eleştirmene ve otoriteye göre dünyanın en büyük müzik dehası olarak kabul edilir.

Wolfgang Amadeus Mozart; 27 Ocak 1756’da, Avrupa’nın başlıca müzik hocalarından ve Salzburg Başpsikoposu’nun orkestra şefli olan kemancı ve besteci Leopold Mozart’ın oğlu olarak, Salzburg’da dünyaya geldi. Sadece 35 yıllık ömrü olacağını biliyormuş gibi, 3 yaşında piyanoya başlayıp daha 5 yaşında besteler yapmaya başladı. Oğlunun müzik yeteneğinin farkına varan baba Leopold, Mozart’a; klavye, org, keman gibi enstrümanları öğreterek, onu yoğun bir müzik eğitimi içerisine soktu. Öyle ki, birçok besteyi 4 yaşında öğrenecek, 5 yaşına geldiğinde ise küçük bir Andante ve Allegro yazacaktı. Ezberi fevkaladeydi. Daha okumayı öğrenmeden ses tonlarını birbirinden ayırmasını öğrenmiş, ve kulağına gelen bir melodiyi anında piyanoda çalabiliyordu.

Amadeus’un ablasının da kayda değer yeteneği vardı. Günümüze gelen bazı araştırmalar; yeteneğin büyüklüğünün kardeşi gibi olduğu tartışılıyor, lakin o dönemde kadının pek ön planda olmaması gerektiği için ismini duyuramadığı anlaşılıyordu.

Leopold, bu yetenekli çocukları Avrupa’ya tanıtmaya karar verdi. Küçük yaşta Avrupa turuna çıkan Mozart; Münih, Prag, Viyana’nın, Paris’in meydanlarında gösteriler yaptı. Daha sonra bulunduğu Londra’da ünlü İtalyan çellist Giovanni Battista Cirri ile çaldı. Uzun konser turu esnasında daha bir çok ünlü müzisyenle tanışacak, hepsinin müziklerini öğrenecekti. Hatta en önemli esin kaynaklarından birisi j. Sebastian Bach’ın oğlu, Johann Christian Bach olacaktı.

Amadeus Mozart, çiçek hastalığına yakalandı. Lakin turnelere sürekli devam etti. İtalya’daki ünlü Accademia Filarmonica’ya kabul edildi. Bu sınav oldukça çetin geçmiş, sahip olduğu müzik bilgisinin en üst düzeyde olduğunu gösterecek fırsat eline geçmişti. Miserere’yi, Sistina Şapeli’nde dinlerken eserin tamamını hafızasına yazdı. Hatta parçada küçük hatalar bulup onları düzeltti. Bu sayede, Vatikan’da ilk illegal kopya üretilmiş oldu.

Osmanlılar’ın Viyana’yı kuşatmaları sonrasında, Avrupalılar arasında Türkler popülerleşince; Mehter Marşı’ndan esinlenen Mozart, 11 numaralı la majör Piyano Sonatı’nın (K.311) 3. Bölümü’nde “Ronda Alla Turca”‘yı besteledi. Aynı sene, Topkapı Sarayı’ndan geçen Selim Paşa’nın esiri olan Konstanze ve hizmetçisini konu alan “Saray’dan Kız Kaçırma” operası ile büyük bir başarıya imza attı.

Sürekli çalışıyor ve gelişiyordu. Aynı yıl ve ertesi yılı kapsayan süreçte Barok tarzında yeni bir dil keşfediyordu. Sihirli Flüt adlı eseri en göze çarpan örneği oldu.

Franz Joseph Haydn ile dostluk kurdu. 1785 yılına kadar piyano konçertolarında solo performanslar sergiledi. Lakin bundan sonra daha az sahneye çıkacaktı.

5 Aralık 1791 tarihinden bir kaç gün önce artık öleceğini bilerek Requiem’a başladı. Kendi ölümünü düşünerek yazdığı savunulan bu besteyi bitiremeden hayata gözlerini yumdu. Eserin tamamlanması için J. Eybler görevlendirildi. Lakin görev tamamlanamayınca Mozart’ın öğrencisi olan genç bestekar Süssmayr’a devredildi.

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.