İTB: İstanbul’da Çok Ciddi Bir Yoğun Bakım Krizi Yaşanıyor!

Fotoğraf:Pixabay- qimono

İstanbul Tabip Odası, Covid-19, influenza ve diğer mevsimsel virüsler nedeniyle vaka sayılarının arttığını ve İstanbul’daki birçok hastanede servislerin ve yoğun bakımların dolduğunu bildirdi.

İstanbul Tabip Odası (İTO), Cağaloğlu’nda Covid-19, influenza ve diğer mevsimsel virüsler nedeniyle hasta yoğunluğunun ciddi şekilde arttığını ve İstanbul’da birçok hastanede yoğun bakım ünitelerinin dolduğunu basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaştı. İTO, yoğun bakım yataklarının yaklaşık yüzde 35’inin özel sektörde, yüzde 15’inin ise vakıf üniversitelerinde olmasının, yetersizliğin nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekti.


Basın toplantısında konuşan İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Esin Tuncay, acil servislerin son haftalardaki mevsimsel enfeksiyonlar ve Covid-19 nedeniyle tıkandığını, yoğun bakımlarda ciddi bir kriz yaşandığını belirtti. Toplantıda, Türk Yoğun Bakım Derneği Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Tuğhan Utku’nun İTO basın birimine yaptığı açıklamaya da yer verildi. Basın açıklamasında ;

“YATAKLAR DOLU, BEKLEYEN ÇOK SAYIDA HASTA VAR”

”Son haftalarda özellikle ciddi anlamda yoğun bakım başvurularında artış söz konusu. Türkiye’de de ama ağırlıklı olarak İstanbul’daki yoğun bakımlarda görevli arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde hepsinin yataklarının dolu olduğunu ve ciddi bir bekleyen hasta sayısı olduğunu öğreniyoruz. Bunun ağırlıklı olarak son birkaç haftada giderek artan farklı kaynaklı viral enfeksiyonlardan olduğunu düşünüyoruz. Bu mevsimlerde talep artışı hep söz konusu olur ama bu seferki biraz fazla yoğun oldu.

“YOĞUN BAKIM YATAKLARININ BEŞTE BİRİ İSTANBUL’DA”

Covid-19 sonrası Türkiye’nin en gurur duyduğu konulardan biri yoğun bakım yatak performansıydı. Ve gerçekten sayılara bakıldığında 100 bin kişi başına 40 civarında yatak düştüğünü bakanlık kaynaklarından öğreniyoruz. Bu dünyada şu anda en yüksek sayılardan biri. ABD veya Almanya’daki 100 kişi başında düşen yatak sayısının üzerinde bir sayı bu. Bu tabi, İstanbul gibi büyük bir megapol açısından değerlendirildiğine; genel anlamda bütün hastanelerin yüzde 15 kadarının İstanbul’da olduğunu biliyoruz. Türkiye ölçeğinde bakıldığında ve bu sayının yanı sıra hastane yatak sayısına bakıldığında da yine yüzde 18’lik bir oranın İstanbul’da konuşlandığını biliyoruz. Yoğun bakımlar için açıkçası tam, keskin bir sayı kaynaklarda bulamıyor olsak da yine erişkin yoğun bakımından bahsedersek, 32-36 bin oranında değişen yatak sayısı olduğunu biliyoruz. Kabaca eğer yüzde 20’si İstanbul’dadır sağlık hizmeti üreten hastane ve yatak sayısı diye düşünüldüğünde yoğun bakıma da bu oran yansıtılabilir. Yani neredeyse Türkiye’de var olan yoğun bakım yataklarının beşte birinin ağırlıklı olarak İstanbul’da olduğunu söyleyebiliriz.

Yine kabaca bir hesap yapma ihtiyacı duyarsak, yoğun bakım sayılarının önemli bir kısmının, yüzde 35’lere varan kısmının özel sektörde, özel sağlık hizmeti üreten hastanelerde, yüzde 15’i kadarının – çok yuvarlak sayılar veriyorum- üniversite hastanelerinde, yüzde 50’yi aşkın bir oranın da Sağlık Bakanlığı hastanelerinde olduğunu biliyoruz.

Fotoğraf: İTB

“YOĞUNLUĞUN BİR NEDENİ DE ARA BİRİM YOKLUĞU”

Yani sayılar çok yeterli gibi dururken dağılımda farklılıklar olduğunu gözetmek mümkün. Bu kadar yatağa rağmen niye hala yoğun bir yoğun bakım yatak talebi var? sorusu önemli burada. Evet, mevsimsel bir faktör var. Bu her zaman olduğundan biraz fazla gözüküyor olabilir. Genelde gelen geri bildirimler bu yönde. İkinci önemli bir konu, yoğun bakım yataklarında yine kabaca söyleyebileceğim yüzde 20’lere varan aslında yoğun bakımda yatmayacak kadar kötü olan veya iyi olan diyebiliriz bu gruba, ağırlıklı grubu son dönem kanser hastalarının oluşturduğu bir grup hastamız var.

Kaçınılmaz olarak sayıların bu kadar belirgin fark etmesindeki temel neden Türkiye’de yoğun bakım yatak sayısı çok ciddi gözüküyor olsa da bizim ara birimlerimiz yok. Stepdown gibi, ara basamak gibi, hospice gibi palyatif gibi vs. Belki Türkiye’de bu tip yatakların oluşturulması, dolaysıyla akut bakım yapmak zorunda olan yoğun bakımların kronikleşen bu grup hastayı devretmesi gereken bir alan yaratmak çözüm yollarından biri olabilir.

Yine önemli bir konu, bu sahadan birkaç hastaneden duyduğumuz teyide muhtaç bir bilgi; yüzde 35’e varan özel hastanelerde yoğun bakım kapasitesinden bahsettik bu kapasitenin de giderek azaldığını duyuyoruz. Yani hastaneler yoğun bakım yataklarını artık daha etkin kullanmaya, sayısını azaltmaya gidiyor da olabilir. Bu da aslında Sağlık Bakanlığının bize nesnel olarak vermesi gereken sayıların başında geliyor.

Geçen hafta içinde İstanbul’daki tüm hastanelerin yoğun bakımları denetlendi ve bununla ilgili bir çalışma yaptı Sağlık Bakanlığı yetkilileri. Burada bildirilen yatak sayısı, hasta sayısı hastaların yoğun bakım seviyesiyle uyumluluğu gibi konular irdelendi. Yakın zamanda resmi açıklama bu anlamda yapılacaktır. Ama gerçekten irili ufaklı tüm hastanelerde yoğun bakımlarında, acil servislerinde ve yataklı servislerinde ciddi talep artışı ve sıkışıklık olduğunu biz de gözlemliyoruz ve duyuyoruz.”

Fotoğraf: İTB

İSTANBUL’DA ÇOK CİDDİ BİR YOĞUN BAKIM KRİZİ YAŞANIYOR!
YANLIŞ HALK SAĞLIĞI POLİTİKALARININ BEDELİ HALKIN SAĞLIĞIYLA ÖDENİYOR!

Prof. Dr. Tuğhan Utku’nun açıklamasının ardından İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayşen Yavru tarafından basın açıklaması okundu. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Kış mevsimiyle birlikte artan viral / bakteriyel enfeksiyonlara bağlı olgular sağlık sistemi ve yoğun bakım ünitelerinde krize yol açtı.

Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, acil servislerde görev yapan birçok meslektaşlarımızdan aldığı bilgilerle başvuran hasta sayısında Eylül-Kasım dönemine göre Aralık ayında yaklaşık % 50 artış olduğu doğrultusunda bilgi vermiştir. En dikkat çekici artış hiçbir aciliyeti olmayan yeşil alan başvurularında görülmektedir.

Asıl sorun ise acil, yatması gereken hastalara yatak ve özellikle yoğun bakım yatağı bulmanın son derece güç hatta olanaksız hale gelmiş olmasıdır.

Alanda çalışan hekimler tarafından acil servislerde muayene kuyruklarının uzadığı, acil girişim gerektiren kırmızı alan hastaları için sedye kalmadığı, bazı hastaların yoğun bakım yatağı açılması için günlerce sedye üzerinde beklediği çaresizlikle ifade edilmektedir.

Mevsim gereği enfeksiyonların artışı yanı sıra acil servislerdeki yığılmanın önemli bir nedeni poliklinik randevusu bulamayan halkın acillere akın etmesidir. Bu yığılma beraberinde şiddete de zemin hazırlamaktadır.

Fotoğraf: İTB

Salgınlar ve enfeksiyonlarla ilk mücadele yeri birinci basamak sağlık kurumlarıdır. Birinci basamağın hedeflenenin üzerinde bir nüfusa hizmet vermek zorunda bırakılması, bölge tabanlı olmaması, sevk zincirinin olmayışı ne kadar özveriyle çalışılsa da salgın dönemlerinde buraların etkin bir biçimde kullanımına engel teşkil etmektedir.

Sağlık hizmetlerindeki aksaklıklar, pandemi zamanını aratmayacak kadar dolan yoğun bakımlar, yoğun bakım yatağı bekleyen hastalar, bu hastaları tedavi etmek ve uygun merkez bulmak için çırpınan sağlık çalışanlarının yaşadığı güçlüklerle kendini göstermektedir.

İstanbul’da yoğun bakım yatak sayısı görece yeterli olsa da özellikle Covid, İnfluenza ve RSV enfeksiyonlarının bir önceki yılın aynı dönemine göre iki kata yakın artmış olması, etkilenen yaşlı nüfusun yoğun bakıma gereksinim göstermesi ile mevcut yoğun bakım yatak sayısı ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır.

Hastalıkların artması yanında yoğun bakım yataklarının yanlış kullanımı da bugün yaşanan durumu hazırlayan nedenlerdendir. Uzun yıllardır, genel durumu bozuk ağızdan beslenemeyen 80 yaş üstü ve son dönem kanser hastaları yoğun bakımlarda takip edilmek zorunda kalınmaktadır. Evde bakım, palyatif bakım, ara yoğun bakım gibi kavramların gelişmemiş olması, bu merkezlerin kurulması için yeterince kaynak ayrılmaması yoğun bakım yataklarının verimli kullanımını engellemektedir.

Fotoğraf: İTB

Sağlıkta dönüşüm politikaları ile doğrudan ilişkili bir başka önemli etken özel hastanelerin yoğun bakım yataklarından maddi imkânı olmayan hastaların yararlanamıyor olmasıdır. Çünkü yoğun bakım yataklarının yaklaşık % 35’i özel sektörde, %15 kadarı, büyük kısmı zaten paralı vakıf üniversiteleri olan üniversite hastanelerindedir. Toplam yoğun bakım yatağının ancak %50 si kamu hastanelerinde bulunmaktadır. Bu tablo sağlığın ticarileşmesinin vahim sonuçlarını yeterince açıklıkla ortaya koymaktadır.

Meslektaşlarımızdan aldığımız yanıtlar durumu aşağıdaki biçimde özetlemektedir:

✓ Yoğun bakım yatak doluluk oranı % 100’e yakın ve yaş ortalaması 80’dir,
ü Yatışlar genel olarak pnömoni, viral-bakteriyel enfeksiyon olup, çoğunda böbrek yetmezliği eşlik etmektedir,
✓ Uzun yıllardır genel durumu bozuk, ağızdan gıda alamayan, 80 yaş üstü, bir kısmı evde bakım hastası, ya da son dönem kanser hastalarını yatırmak zorunda kalıyoruz.

Sonuç olarak grip, Covid, RSV üçlü salgınının görüldüğü bu günlerde; sağlık kuruluşlarında ve toplu taşımada maske kullanılması, hastaların izolasyonu, basamaklı sağlık hizmetinin tesis edilmesi ve yoğun bakım yataklarının yanlış kullanımının önlenmesi için sağlık bakanlığını göreve çağırıyoruz.”

https://x.com/istabip/status/1743250496171774298?s=20

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.