Kadın Doğasının Gerçek Özü – Güzellik ve Kadınsılığın Gerçek Sırrı ‘Yin’
Antik çağların güzellik sırrı, evrende dengeyi sağlayan prensiplerle ilişkili.
Çin kültüründe aile, toplumu oluşturan ve ahengini sağlayan temel unsur olarak kabul edilir, toplumun bir arada yaşaması için gerekli olan ahlaki değerlerin aktarılması aile için çok önemlidir. Aile, adalet ve evrensel değerlerin devam etmesi bakımından büyük önem taşır.
Geleneksel Çin kültürü Konfüçyüs’çülüğe dayandığından, insanlar evliliğin ahlak ve bağlılık gereksinimleri içerdiğini düşünüyordu ve aynı zamanda zarafet, yükümlülük, sevgi ve aşkı da kapsadığını benimsiyorlardı. Bu kutsal birliktelikte kadın merkezi ve önemli bir rol oynar. Bir kadından nazik, samimi ve içten olması beklenirdi, kadının gerçek doğasının böyle olduğuna inanılırdı, yani bu gerçek yin doğasının özüydü.
Uzakdoğu felsefesinde Yin ve Yang, evrenin doğal düzenini oluşturan ve koruyan önemli bir unsurdur. Tıpkı yer ve göğün, güneşin ve ayın, gece ve gündüzün bir ahenk ve bir düzen oluşturması gibi, erkek ve kadın ilişkisinde de bir düzen ve evrensel prensipler doğrultusunda bir ahenk vardır, her iki cinsiyet de eşittir ve farklı yükümlülüklere sahiptir.
Ben Zhao, Doğu Han Hanedanlığı’nda bir tarihçiydi (202 M.Ö. – .. 220 AD), o bu konu hakkındaki bilgisini ve tecrübesini bir kitap haline dönüştürdü ve eserin adını “Nu Jie” (Kadınlık Prensipleri) koydu. Bu kitap, ying ve yang karakterlerinin farklı olduğundan söz ediyor ve bu yüzden erkek ve kadının davranış biçimlerinin de farklı olması gerektiğini söylüyor. Yang karakteristik olarak güç ve dürüstlük içerir, yin ise duyarlılığı ve samimiyeti barındırır. Erkekler bu sebepten güçlü ve ihtişama sahiplerdir, kadınlar ise yumuşaklıkları ve duyarlıkları ile hayranlık uyandırırlar.
Güzellik
Modern çağımızda güzellik hakkında konuşulduğu zaman, akla ilk gelen şey zayıf bir vücuda sahip olan güzel kadınlar olur. Fakat bu aslında sadece kadınlığın güzelliğinin ve zarafetinin yüzeysel kısmıdır. Bu şekilde düşünen biri, ruh ve karakter güzelliğini tamamen görmezden gelerek, gerçek güzelliği görmemektedir.
Ünlü Çinli bir yazar Cai Yong (132-192), kızını yetiştirme tarzı ile alakalı “Kadınlar İçin Dersler” isimli bir kitap yazdı ve kitapta kızının güzel elbiseler giymesine ve makyaj yapmasına bir itirazı olmadığını söylüyor. Onun esas düşüncesi ise, kadınların hafif makyajlı, temiz ve parlak saçlara sahip olmaları yönündeydi ve bu şekilde topluma çıkmaları gerektiğine inanıyordu. Diğer yandan iç güzellik üzerinde duruyordu ve iç güzelliğin geliştirilmesinin, dış güzellikten daha önemli olduğunu vurguluyordu. “Kadınlar İçin Dersler” kitabında şöyle yazıyordu: “Güzellik başı ve yüzü kapsadığı gibi, kalbi de kapsıyor. Birkaç gün yüzünü yıkamazsan, yüzünde kir birikir ve eğer iyi kalpli olmak için çabalamazsan, kötü düşünceler kalbine doğru yol alır ve orada birikir. Herkes yüzünü nasıl güzelleştireceğini bilir, fakat kalbini nasıl arındıracağını ve iyiliği nasıl geliştireceğini bilmez.
“Bu yüzden aynaya baktığında, kalbinin temiz olduğunu düşün. Parfüm kullandığında, kalbinde barış ve huzur olduğunu düşün. Makyaj yaptığında, ruhunun temiz olduğunu düşün. Saçlarını yıkadığında bilincinin sakin olduğunu düşün. Saçlarını taradığında, aklı başında olduğunu düşün. Saçlarına şekil verdiğinde veya bir topuz yaptığında, saçlarının şekli gibi samimi ve zarif olduğunu düşün ve saçlarına veya topuzuna son şekli verirken, aynı şekilde kalbini de düzelttiğini düşün.”
Samimiyet ve dürüstlük bir kadını kadın yapan en önemli özelikler olarak kabul edilirdi. Zhou Hanedanlığı (… 1050 M.Ö. – 256 M.Ö.) döneminden beri Çin halkı kadınlardan dört erdeme sahip olmalarını isterdi: davranışlarında, konuşmalarında, duruşlarında ve işlerinde edepli olmaları beklenirdi. Sıra dışı bir bayan, o zamanlar bu 4 erdeme sahip olmak zorundaydı.
Kadınsılığın Özü
Günümüzde insanlar kadınların bu eski konumlarını, itaatkar ve otoriter olarak nitelendiriyor, bir çoğumuzsa göre kadınlar artık daha güçlü ve liberal olmalılar. Günümüzün modern kadın algısı bir tezat oluşturmakta ve bu şekilde kadının doğal ve içten samimiyetine savaş açmış durumda, bu tam olarak antik Çin’de istenen kadın profilinin tam tersidir. Modern çağımızda sanki yin ve yang yer değiştirmiş gibi görünüyor, çoğu erkek daha pasif ve kadınsı bir tavır sergiliyor ve birçok kadın güçlü ve erkeksi bir karakter ortaya koyuyor.
Antik Çin’in doruk noktasındaki çağda, kadınlar aslında otoriter bir baskı altında değillerdi, ne de toplumdan soyutlanmışlardı. Onlar bir konuda netti, bir kadının sert bir duruşa sahip olması onun güçlü olduğu anlamını taşmıyordu: bir kadın bilgeliğini kullanmalı ve bu şekilde aile ve toplumda üstlendiği rolünü daha iyi yerine getirebilirdi, yani bir kadın zarifliğini ve yumuşaklığını kullanarak kendini ifade edebilirdi. Antik Çin’de zarif ve kadınsı davranan bayanlara saygı duyulurdu, yani evrensel prensiplere uyan tüm kadınlara.
Son zamanlarda kadınların güç odaklı tavırları, onların sahip oldukları olumlu yönlerini kaybetmelerine vesile oldu, bu özellikle aile içerisinde huzursuzluklar yaşanmasına sebep oldu. Yin karakterinden ödün vererek ve yang karakterini geliştirerek sertleşen bayanlar, ailelerindeki iç ahengin bozulmasında vesile olur. Yang ağırlıklı bir bayan için kocasının sevgisini ve saygısını kazanmak daha zordur, çünkü iki yang ağırlıklı kişilik mutlaka çatışır. Eski bir Çin atasözü şöyle der, iki kaplanın kavga ettiği yerde mutlaka yaralılar olacaktır. Son dönemlerdeki boşanmaların da birçoğu aslında aile içindeki bu dengesizlikten kaynaklanıyor, bu şekilde aile içinde iyi bir netice almak gerçekten çok zor ve hatta imkansız.
Erkekler ve kadınlar aile içinde farklı konumlara sahiptirler. Geleneksel Çin kültürü bizim için bir rehber niteliğindedir. Hangi cinsiyete sahip olursak olalım, eğer herkes kendi özünü muhafaza etmeye başarır ve erkekler erkek gibi ve kadınlar da kadın gibi davranırsa, ahenkli ve dengeli ailelerin var olması mümkün olur ve aynı zamanda aile güçlendiği için bu, millete, topluma ve devlete de faydalı olur.
Alejandra ve Alberto Peralta, The Epoch Times