Klasik Dönemin Bestecisi Haydn

Fotoğraf; Wikimedia Commons

Hem Mozart’ı hem Beethoven’ı etkilemiş, Klasik dönemin Avusturyalı bestecisi Franz Joseph Haydn.

Arabacı bir baba, aşçı bir annenin olduğu fakir bir aileye doğmuştu Joseph Haydn. Lakin dehanın damarlarında asil bir kan geziyordu.

1732 yılında dünyaya gelen Haydn, neşeli, şakacı yaramazlıktan hoşlanan bir çocuktu. Ailesi, Avusturya’nın Rohrau kasabasında tek katlı köy kulübesinde yaşıyordu. Babanın ilk eşinden olan on iki çocuktan altısı daha bebekken öldü. İkinci eşinden de beş çocuk yaptı fakat biri dahi yaşamadı. Belli ki evlerinde hep bir keder hep bir üzüntü hakimdi.

Küçük yaşlarda olağanüstü müzik kabiliyetiyle dikkati üzerine çeken Haydn’ı evin on iki mil ötesindeki Katolik Kilisesinde koro yönetmenliği yapan bir okul müdürü yanına almak isteyecekti. Böylelikle çocukluğunu kilise korolarında geçiren Haydn, aynı zamanda Latince, yazı, aritmetik ve din okudu.

Haydn’ın kabiliyeti, Viyana’da St. Stephen Katedrali Koro şefinin dikkatini çekmiş fakat sesini titreterek şarkı söyleyememesini garipsemişti. Nedenini sorduğunda ise;

-“Öğretmenimin yapamadığı işi ben nasıl yapabilirim?” cevabını aldığında bu zeki bakışlı sevimli çocuğu Viyana’ya götürülmeliydi.

8’inden 18’ine kadar bu kilisede kaldı lakin yaşının büyümesi sesinin kötüleşmesiyle işler sarpa saracaktı. Kiliseden ayrılmak durumunda kaldı. Peki şimdi cebinde beş kuruş olmadan ne yapacaktı?

Bu zorluklar onu serbest müzisyenliğe itecek ve bestecilik kariyerine başlatacaktı. 1757’de ilk bestesini yapıp yavaştan duyulmaya başladı. 1759’da küçük bir orkestrası oldu ve kötü giden bir evliliği oldu. Fakat her şeye rağmen halinden memnundu. Eserler üretiyor, akrabalarına dostlarına para gönderiyor, eşinin kaprislerini gülümseyerek geçiştiriyordu.

Prens Esterhazy’nin sarayında çalışan Haydn, kalbi acı ile burkan, altın kafeste şarkı söyleyen bülbül misali özlem dolu besteler yapıyordu. Kış mevsimi kapıdaydı ve tüm orkestra üyeleri evine gitmek istiyordu. Fakat prens inadından vazgeçmiyor, müzisyenlerini sarayında bir süre daha hapsetmeye kararlı gözüküyordu. Haydn, ‘Veda Senfonisi’ adında bir eser besteledi. Tüm dostlar saraya geldi ve eser dinleyiciye sunuldu. Birinci bölüm olaysız geçti. İkinci bölüm kederliydi ve acı iç çekişler vardı, üçüncü bölüm ise isyan doluydu ardından tüm sazlar sustu. Tekrar ağır bir parça başladı, işini bitiren müzisyenler önündeki mumu söndürüp usulca salondan çıkmaya başladı. Sonunda iki kemancı ve Haydn kaldı. Kemancılarının da gitmesinin ardından Haydn başını nota sehpasına koydu ve beklemeye koyuldu. Ardından Prens, senfoninin manasını anladı ve ertesi gün orkestrayı tatile gönderdi.

Haydn, her sabah Tanrı’ya o gün kendisine kabiliyet bağışlaması için dua ederdi. Çalışmaları iyi giderse dualarının kabul olduğunu, kötü giderse Tanrı’nın onu işlemiş olduğu günahlardan ötürü cezalandırdığını düşünürdü. Ömrünü sadece Tanrı’ya ve Prens Estarhazy’ye hizmet ederek geçirmek istedi.

10 Mayıs 1809, Napolyon orduları Viyana kapılarına gelmişti. Bombalardan biri Haydn’ın evinin dibine kadar gelmişti. Bombardımanın ardından Haydn’da yatağa düştü. Bestecinin tabiriyle, şu berbat savaş kendisinin de sonunu getirmişti.

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.