Mersin Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Halkla Buluşma Toplantıları’nın 2.cisini “Mersin Limanı’nda Neler Oluyor?” başlığı ile düzenledi.
Mersin Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Halkla Buluşma Toplantıları’nın 2.cisini “Mersin Limanı’nda Neler Oluyor?” başlığı ile MTSO konferans salonunda düzenledi. Mevcut liman sahasının genişlemesi ile ilgili süregelen yargı sürecinin ve ana konteyner limanı için planlanan genişlemenin kentte yaratacağı sorunların tartışıldığı panele Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Sinan Can, Mimarlar Odası Mersin Şubesi Ünal Şahin ve Şehir Plancıları Odası Mersin İl Temsilcisi Uğur İnce konuşmacı olarak katıldı. Panele Mersinli vatandaşlar ve çeşitli STK temsilcileri katıldı.
ADD Mersin Şubesi Başkanı Serdar Erkan yaptığı açılış konuşmada, Atatürkçü Düşünce Derneği olarak Cumhuriyet’in 100. yılına girerken “Hakla Buluşma Toplantıları”nın ikincisini gerçekleştirdiklerini ve toplantının konusunun Mersin limanı olduğunu ifade etti. Toplantıda bu konunun meslek insanları ve meslek odaları temsilcileri tarafından bilim ışığında ele alınacağını ifade eden Erkan, bu konunun kentte tartışılmasını istediklerini ve konunun meslek odaları tarafından yapılan yorumlar doğrultusunda bir karara varılmasını istediklerini söyledi. Konunun şu anda dava sürecinde olduğunu ve davaya müdahil olan odaların başkan ve temsilcilerinin konuyu yorumlayacaklarını sözlerine ekleyen Ekran, bu şekilde kente bir katkı yaptıklarını düşündüklerini belirtti. Erkan’ın Mersin limanı, Milli Mücadele döneminde Atatürk’ün Mersin’e gelişi ve emperyalist devletlerin dönemde oynadıkları rol üzerine yaptığı sunumun ardından panele geçildi.
İnce; “Hukuksuzluğu hukuka çevirdiler”
Şehir Plancıları Odası Mersin İl Temsilcisi Uğur İnce, yaptığı konuşmada geçtiğimiz iki yıllık süreçte Mersin İl Koordinasyon Kurulundaki diğer meslek odaları ile birlikte yasal sürece dâhil olduklarını ve süreci izlediklerini belirtti. Mersin limanı genişleme projesinin 2021 yılında bir imar planı değişikliği ile karşılarına çıktığını belirten İnce, bu imar planlarını inceledikten sonra süreci mahkemeye taşıdıklarını ifade etti. Planlarla ilgili yürütmeye durdurma kararı aldırdıklarını ve bu kararın bölge mahkemesine gittiğini, bölge mahkemesinin de Mersin Büyükşehir Belediyesi, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu ve çevre örgütlerinin davasını kabul edip, onaylandığını belirtti. Yapılan projeye önce hukuksal boyutu ile girmek istediğini söyleyen İnce, “Çünkü bu olayın hukuksal boyutunun gelecekte üniversitelerde ders olarak okutulacağına inanıyorum. Bu dava süreci hukuksuzluğun nasıl hukuk yoluna çevrildiğinin özel bir örneğidir.” dedi.
İnce konuşmasının devamında dava süreci ile ilgili şunları söyledi; “Normalde mahkeme kararları bölge mahkemesi tarafından onaylandığı zaman genelde mevcuttaki planlarla ilgili iptal yazısı tebliğ edilir. Burada şöyle bir süreç oldu; söz konusu kiracı firma tarafından İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’ne döner sermaye harcı yatırılarak bir bilirkişi raporu alındı. Raporu hazırlayan 4 tane meslektaşıma ben Adana şubemiz aracılığıyla üç tane soru sordum. Bu kişiler genel merkezimize üye oldukları için onur kuruluna sevk ettik ve üç tane soru sorduk. Birinci soru bu raporu kaç günde hazırladınız, ikincisi soru yerinde inceleme yaptınız mı, üçüncü soru ise mevcutta bilirkişi raporu ve dava süreçleri olmasına rağmen siz bu kanıya nasıl vardınız, idi. Bu üç soruya şu cevabı verdiler, ‘Biz bu raporu dört günde hazırladık. Yerinde inceleme yapmadık. Mevcuttaki raporu analiz ederek bu raporu hazırladık. Mahkeme karar verdikten sonra onur kurulunda bizlere işlem yapabilirsiniz.’
Söz konusu rapor mahkemeye sunuldu, mahkeme heyeti naip üye atandı, baştan sona değiştirildi, ikinci gün bilirkişi istendi, bu bilirkişiler Isparta Üniversitesinden geldi. Daha sonra bilirkişilerin keşfine katıldık ve onlara bir soru sordum. Bu soru ise dünyada bildiğiniz ticari limanların hangisinin içerisinde kurvaziyer limanı olduğuydu. Bilirkişi heyetinden aldığımız yanıt ise buranın kurvaziyer limanı olarak kullanılmayacağı ve savaş gemileri için kullanılacağı idi. “
İnce konuşmasının şöyle sürdürdü, “Bu sefer bizim bölge istinaf mahkemesine itirazlarımız başladı. Biz de yanılabileceğimizi düşünerek Gazi Üniversitesi’nden bağımsız bir bilirkişi raporu hazırlamalarını istedik ve yaptıkları keşif sonucunda yolladıkları raporda teknik ve sosyal anlamda bu limanın yapılamaz olduğunu belirttiler. Bu raporda Adana Bölge Mahkemesine sunduk ve şimdi yaptığımız itirazın sonucunu bekliyoruz.”
Daha önceden kalkınma planlarında Mersin Konteyner Limanı olarak geçmekte olan planın 10-11. Kalkınma planlarında Doğu Akdeniz Konteyner Limanı olarak değiştirildiğine de dikkat çeken İnce, çevre düzenleme planında Mersin Ana Konteyner Limanı’nın işli olduğunu söyledi. Sonrasında gelen müdahalelerin ise daha ilginç olduğunu söyleyen İnce, ana konteyner limanının kuzeyinde bulunan polipropilen tesisini iptal ettirmek için 1,5 sene uğraştıklarını, Özel Endüstri Bölgesi’nin ilanının tamamen ana konteyner limanının önüne geçtiğini ve bunu iptal ettirmeyi başardıklarını kaydetti. Şu anda buranın plansız saha olduğunu ve bakanlıktan nasıl bir plan üretileceğini beklediklerini sözlerine ekledi.
Limanın mevcutta onaylanan bir imar planı olduğunu, bu mevcutta onaylanan imar planına göre serbest bölge genişleme alanının ve konteyner depolama alanının özelleştirme ile satın alındığını ve daha sonra buraya bir revize plan yapıldığını ifade eden İnce, mevcutta yapılması gereken 95.000 m2 alanı iptal edilerek yaklaşık 173.000 m2‘lik dolgu alanının işaretlendiğini ve bu dolgu alanının siluet yönünün Atatürk Parkı’na baktığını belirtti. İnce, burada sorulması gereken bir diğer sorunun da neden Atatürk Parkı’nın tüm bakımının ve temizliğinin MBB tarafından yapılmasına rağmen tahsisinin Milli Emlak tarafından üç senedir MBB’ye verilmediği olduğunu vurguladı.
Bir Türkiye gerçeği
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Sinan Can konuşmasına öncelikle bu tür toplantıları çok değerli bulduğunu çünkü düşüncelerin tartışılmasının ve böylece belli bir olgunluğa gelmesinin ve kenti farklı noktalara taşımasının çok kıymetli olduğunu söyleyerek başladı. Konuşmasında Dr. Can, nasıl, ne şekilde, hangi politikalar öngörülerek hangi noktaların tartışılacağı noktasında gemi firmalarının, odaların ve sivil toplum örgütlerinin de içerisinde olduğu bir konsensüs kurulmasının ve konunun dört bir yandan tartışılmasının Mersin için en iyi kararın verilmesi noktasında önemli olduğunu düşündüğünü belirtti. Dr. Can, “Sonuçta tabii ki nüfus artıyor, teknoloji gelişiyor, sanayi gelişiyor, lojistik de gelişecek, limanlar da yapılacak. Bunlarla birlikte çevresel sorunlar da artıyor ama bu gelişimi de görmemezlikten gelemeyiz.” dedi. Dr. Can aslında bunu işi en başında söylediklerini vurgulayarak, “Bunların işin başında konuşulması gerektiğini ve herkesin görüşünü en ince detayına kadar dile getirip kamu yararına neyin, nasıl yerine getirileceği hakkında kente bir öngörüde bulunmuştuk. Ama tabii bunlar yapılmıyor. Yerele bu kadar yüklenmemek gerekiyor çünkü bu Türkiye’nin gerçeği.” dedi.
Mersin’in dezavantajının Mersin ile ilgili ekonomik projelerin doğrudan Ankara’dan yapılması ve aktarılması olduğunu ifade eden Dr. Can, polipropilen tesisinin, nükleer santralin, büyük çimento fabrikalarının ve termik santrallerin böyle projeler olduğunu ve limanın genişleme ve ana konteyner limanın yapımının iptalinin de bu şekilde gerçekleştiğinin altını çizdi. “Bizim talebimiz ise yerelden gelen bir konsensüs ile bu projelerin olgunlaşması ve çevreye en az zarar ile karşıt düşüncelerin bir ortak noktada buluşması ile yapılmasıdır.” diyen Dr. Can, yaşanan sürecin nasıl başladığını şöyle anlattı; ” 2009 yılında ilk ÇED olumlu kararının çıkmasının ardından, 123.677 m2 bir dolgu alanının öngörülüyor ve bu alanın 27.912 m2‘lik alanının dolgusu gerçekleştiriliyor. Kalan alanın yapımı ise belirli gerekçelerle iptal ediliyor. Bu gerekçelerden biri Petrol Ofisi ve Serbest Bölge’nin iskelelerine manevra kabiliyetinin az oluşu ve diğeri de dip derinliğinin yeterli olmayışı. Ardından liman sözleşmesi gereği kendisini büyütmek istiyor. Ama daha sonra doğuya doğru büyümesi gereken limanın güneybatıya doğru büyümesi öngörülüyor ve toplamda 176.000 m2‘lik bir alanla, bu alanın 11.845 m2‘si kurvaziyer dolgu alanı olmak üzere güneybatıya büyümesi planlanıyor. “
Dr. Can; “Günümüz projelerinde çevresel boyutlardan çok, küresel, ulusal ve uluslararası politikalar etkili”
Dr. Can sürecin devamını ise şu sözlerle aktardı; “Günümüz projelerinde çevresel boyutlardan çok, küresel, ulusal ve uluslararası politikalar anlamında hangi noktada olduğu ya da nelerin düşünülerek genişlemelere karar verildiği konusu önemli. Evet, liman genişliyor, çevresel etkileri olacak; bunlar azaltılabilir, minimize edilebilir, tamamen ortadan kaldırılabilir. Bunlar tamamen ÇED raporunda yer alan taahhütlerdir ve çevre bakanlığı ile firma arasında anlaşılan konulardır. Günümüzde attığımız bir adımın bile çevreye zarar vermediğini iddia edemeyiz. Böyle bir şey yok. Hepimiz şu adan bütün üretim ve tüketim süreçlerimizin hepsiyle hem küresel iklim değişikliğine, hem çevre sorunlarına hem de çevre yönetim noktalarına etki ediyoruz. Tabii bunu minimize etmek bize bağlı, bireylere ve toplumlara bağlı. “
Dr. Can konuşmasının sonunda Mersin’e ve Mersinlilere söz konusu genişlemenin bağlamı ile ilgili hükümet tarafından yeterince açıklama yapılmamasını eleştirdi. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu olarak yayınladıkları 27 sayfalık raporda da bu soruyu sorduklarını ifade eden Dr. Can konuyu şu sözlerle özetledi; ” Burada bir şey sormak istiyorum. Yayınladığımız 27 sayfalık raporda şunu sordum. Polipropilen tesisi, genişleme tesisi ve ana konteyner limanı, yapılması veya başka bir noktaya yapılması bağlamında bir bağ var mı? Ekonomik, sosyal, kültürel ya da kent planlamaları bağlamında bir bağ var. Biz bunu açıklamadan, öğrenmeden ya da ilgili muhataplarla karşılıklı konuşmadan ya da görüşmeden, biz bu limanın büyüyüp büyümemesine karar verecek noktada olamayız. Bu çok açık.
Evet limanın genişlemesi lazım ama şu andaki plana göre daha önceki olandan 4 katı daha fazla dolgu alanı yapılacak, çevreye 4 katı daha fazla zarar verilecek. Biz bunları biliyoruz ama istihdam, Türkiye’nin küresel bir güç olması, Ortadoğu ile olan ilişkiler, doğalgaz araştırmaları, Kıbrıs sorunu vs. sonunda bu genişlemenin Mersin’e yapılması planlandı. Ama biz bütün bunları anlamadan, bu konteyner limanının genişlemesine karar veremeyiz. Diğer kentsel çelişkiler ile arasındaki bağ nedir? Bunu açıklayamıyoruz. Bunları kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklayamıyoruz. Bir STÖ çıkıyor bir açıklama yapıyor ama kimse kaile almıyor. Bu yüzden, Mersinlilerin, Mersin’e sahip çıkabilmeleri için ön görülen politika ve projeleri tam anlamıyla anlaması, bunun için de bunların anlayabileceğimiz şekilde aktarılması lazım.”
Şahin; “Atatürk Parkı işlevini kaybedecek”
Mimarlar Odası Başkanı Ünal Şahin ise konuşmasında limanın kent ekonomisinin şah damarı olduğunu, mevcut limanın yetmediğini bildiklerini ama yeni konteyner limanının yapılacağı ve mevcut limanın rekreatif çalışmalarla kurvaziyer limanına dönüşeceği konusunda umutlarının var olmuş olduğunu söyledi. Bu seçimde, tüm siyasi partilerin söylemleri, ve bu söylemleri bir ekonomik büyüme gerçeği ile yansıtmaları, limanın gerçekten kapasitesinin yetmediğini ve limanın kapasitesinin büyütülmesi gerektiğini ortaya koyduğunu ancak limanın bu şekilde büyümesi durumunda kenti boğacağı için dışarıya yönelmesi gerektiğini ve üst akıl yoluyla daha önce Devlet Planlama Teşkilatının işini ortadan kaldıran kurumlarla bu çalışmaların yapıldığını dile getirdi.
Müdahil oldukları iptal davasında kendi bilirkişi raporlarına ret veren ve yeni bilirkişi raporu hazırlayan farklı üniversitelerden meslektaşlarının çok enteresan kararlar verdiğini ve daha öncede Mersin Yat Limanı projesinde de rol oynadıklarını söyleyen Şahin, bu kişilerin sanki kiralanmış bir tim gibi, ret ve olumsuzluk kararlarını verdiklerini söyledi.
Karşılarında güdümlenmiş bazı süreçlerin de olduğunu söyleyen Şahin, eğer en yetkili ağızın bu limanın Mersin’de olacağını söylemişse, bu durumda, zaten parkla iç içe olan limanın kapasitesinin arttırılması sevdasından neden vazgeçilmediğini merak ettiğini sözlerine ekledi.
Ana konteyner limanının yapımı dururken, mevcut limanın kapasite artırımı ve erişilecek TEU miktarı ile Atatürk Parkı’nın park olarak işlevini yerine getirmesi bir yana; parka yönelimiyle, devasa konteyner dağlarıyla, kent ile içe içe olmuş limanıyla ve dar alandaki yerine sığmayan elleçleme faaliyetleri ile tam bir mahşer yeri olacağını ifade eden Şahin, bu durumun limanın kentin kadınıyla, emeklisiyle, çocuğuyla var olma sebebini ortadan kaldıracağını savundu. Şahin, “Biz bu alanın daha önce söz verilen, rekreatif donatılarıyla çağdaş sahil şehirlerine yakışan kruvaziyer limanı olmasını ve rekrasyon ile kentle bütünleşmesi gereken alanı yıllar önce söz verdikleri şekliyle siyasilerin yapmalarını istiyoruz.” dedi.
Konuşmaların ardından Deniz Ticaret Odası Genel Sekreteri Atahan Çukurova Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Yusuf Değirmenci söz alarak konuyla ilgili görüşlerini aktardılar. Soru cevap kısmının ardından ADD Mersin Şube Başkanı Serdar Erkan’ın limanın mevcut genişleme planına karşı ortak duruş sergileneceğine dair okuduğu bildiri ot birliğiyle kabul edilerek konu ile ilgili ortak eylem ve duruş sergileme kararı alındı.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.