Mersin`de Sanatçılar “Melekleri Öldürmeyin” Sergisiyle Kadına Şiddete Hayır Dedi
Mersin sanat ve kültür dünyasına önemli etkinlikleri ile katkı vermeye devam ediyor. Bu bağlamda Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurseren Tor`un küratörlüğünde pek çok sanatçının bir araya gelerek gerçekleştirdiği “Melekleri Öldürmeyin” sergisinin ikincisi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Şemsa Pozcu Kültür Evi`nde açıldı. Sokakta sergilenen birinci serginin bilinmeyen bir şekilde yerle bir edilmesinin ardından bu ikinci serginin de ana başlığı yine “Kadın”. Birinci sergi gibi bu ikinci sergide de kadına şiddete dikkat çekmek için resim, heykel, dokuma ve fotoğraf gibi farklı disiplinlerden gelen sanatçılar yer aldı. Bu önemli sergi hakkında İsra İsa’nın serginin küratörü Prof. Dr. Nurseren Tor ile sergi ile ilgili yaptığı mini röportajı sizlere sunuyoruz.
Melekleri Öldürmeyin sergisinden bahseder misiniz?
Bu sergi aslında Melekleri Öldürmeyin sergisinin ikincisi. Serginin ilki Kuvay-i Millîye Caddesi’nde ağaçlar, palmiyeler ve binaların arasında asılı havada bir sergi idi. Yaklaşık 150 sanatçının katılımıyla gerçekleştirdiğimiz uluslararası bir sergi idi. Maalesef o zaman sergi dördüncü gününde yerle bir edilmişti. Nedenini hiç bilmiyoruz ama sergilenen resimler kesilip kesilip yere atılmıştı. Burada düşündürücü olan şey ise serginin Mersin’de katledilmiş kadınların anısına olmasıydı. Bu durum serginin küratörü olarak beni çok üzmüştü. Bu sergiyi tekrar açmamızın sebebi Mersin’de tekrar hem katledilen kadınların anısını hem de bu katledilen serginin anısını yaşatmak.
Serginin içeriğinden biraz bahseder misiniz?
Biz 8 Mart gününde bu sergiyi kadınlar gününü kutlamak için organize etmedik. Aslında biz burada bir yas tutuyoruz ve bir anma gerçekleştiriyoruz. Bu yüzden sergimizde can sıkıcı ve tüyleri diken eden bazı eserler var. Bugün buraya birçok kadın elinde eserleriyle geldi. Bu benim için çok anlamlı. Kadınların ister sanat, ister sergi ya da sosyal alanlar yoluyla örgütlenmeleri çok önemli. Bu serginin ilki de katledildikten sonra daha onlarca kadın ve çocuk katledildi Mersin’de. Ben bundan utanıyorum. Daha yen bir polis bir kadını ve daha sonra da kendini öldürdü Tarsus’ta. Artık bunların bitmesi lazım. Daha çok sanat ve daha çok eğitimle belki bir gün bunların önüne geçeriz diye düşünüyorum. Sergimizin amacı da bu.
Kadına dair her şeyin işlendiği sergide hem erkek hem de kadın sanatçılar var. Mesela dokuma sanatçısı Yelda Kundak Gezicioğlu’nun kumaş üstüne Cumhuriyet kadınlarının resimlerini bastığı eserleri veya Hasan Canel’ın ahşap kadın heykelleri gibi. Pek çok farklı sanatçımızın farklı eserleri var. Benim resimlerim mesela boğa güreşlerini anlatıyor. Ben de bazen kendimi boğa güreşlerindeymişim gibi hissediyorum. Sonu ölümle biten oyunların içerisindeymişim gibi. Bazen acaba bu katledenler de kendilerini bir oyunun içerisinde mı sanıyorlar diye düşünüyorum. Ölümle bir oyun ve ölümle bir dans mı? Sergimizde oyma eserlerimiz de var mesela. Oymalar Alman rönesansında rol oynamış kadınları resmediyor. Bizim de de artık Avrupa`da kadına verilen bu önemi bir şekilde hissetmemiz lazım. Uygulamaya ve hayatımıza geçirmemiz lazım. Ayrıca açılışta kültür evinin yöneticisi Hakan Tüner`in saksafonla kadınlar için çaldığı ağıtta gerçekten çok anlamlıydı.
Türkiye’de kadının durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Su anda yaşadığımız kültürde tabuların etkisi ile aile terbiyesinde kızlara baskı uygularlar. Önünü kapat, saçını kapat, dikkatli yürü vs. Aynı şeyi erkeklere çok söylemezler. Bizim toplumumuzda hep kadın tenkit edilir. Konuşması ve gülüşü tenkit edilir. Kadınların kahkaha atması bile yasaktır. Kadına insan gibi yaşama özgürlüğü vermiyorsun. Anadolu’daki anaerkil sistemleri biliyoruz. Ekosistem alabildiğine gelişmiş. Kadının elinin değdiği şey alabildiğine gelişmeye başlıyor. Ben babamı ve kardeşlerimi çok seviyorum ve diğer cinsi yermiyorum ama bana yapılan haksızlığı eleştiriyorum. Neden eşit değiliz?
Peki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bugün 8 Mart dünya kadınlar günü. Kadınlara kendileri olmayı öneriyorum. Kendi kişiliğimizi hep ikinci plana atıyoruz. Hep birilerinin bahşettiği bir ruhu üstleniyoruz. Mesela annesin ve çocuğuna iyi bakacaksın. Onun her türlü şeyinden sorumlusun. Bize bu dayatılıyor. Bu tabii ki ben içgüdüsel olarak bir anneyim ve çocuğumun gelişimine yönelik bir planlama yaparım. Anne çocuğun ilk arkadaşıdır ayni zamanda da. Onunla oyun oynar. Onunla bebek yapar. Onun için soyluyorum bunu. Anne önce kendisi olmalı. Başkalarının bahşettiği hayatı değil, kendilerinin düşünüp planladıkları hayatı yasamalarını öneriyorum. Bir de annenin kendini geliştirmesi lazım. Okuması ve çocuğuyla yeniden okuması lazım. Bu vesileyle de kadınların kadınlar gününü de kutluyorum. Sergimiz de 20 Mart’a kadar devam edecek. Herkesi sergimizdeki eserleri görmeye davet ediyorum.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.