
Mersin Sanayici ve İş İnsanları Derneği (MESİAD), “Dünden Bugüne MESİAD’ın Hafızası” konsepti altında kuruluşundan günümüze kadar MESİAD başkanlığı yapmış iş insanları ile söyleşilerini sürdürüyor. İlk söyleşide MESİAD’ın Onursal Başkanı Musa Timur’u iş dünyası ile buluşturan MESİAD, ikinci söyleşide de MESİAD’da uzun süre görev almış ve MESİAD’ın 2004-2008 yılları arasında başkanlık görevini yürütmüş, Başkanlar Kurulu Başkanı Mustafa Güler’i ağırladı. Moderatörlüğünü MESİAD Başkanı Adnan Gündoğdu’nun yaptığı söyleşiye MESİAD Onursal Başkanı Musa Timur, 2008-2012 dönem başkanı Ali Doğan, 2012-2014 dönem Başkanı Ahmet Akkurt, 2014-2018 dönem başkanı Mehmet Deniz, 2018 – 2024 dönem başkanı Hasan Engin, MBB Başkan Danışmanı Bedrettin Gündeş, Mersin Ekonomi Platformu Başkanı Servet Özkaya, ARBEL A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arslan, AYDD ve Mersin İstişare Kulübü Başkanı Ferudun Gündüz, MEPİAD Başkanı Özcan Demir ve kentin ve iş dünyasının önde gelen pek çok ismi katıldı.
Mustafa Güler konuşmasına Türkiye’de SİAD’ların üstlendiği sorumluluk ve görev üzerine konuşarak başladı. SİAD’ların kuruluş ve örgütlenme sürecinde de o dönemin MESİAD Başkanı Musa Timur’un çabaları ile MESİAD’ın önemli bir rol üstlendiğini ifade eden Güler, MESİAD’ın kuruluşundan bu yana sadece Mersin’in değil, Türkiye’nin sorunlarını dert edinen ve bu sorunlara çözüm arayan bir iş insanları örgütü olduğunu vurguladı. 1991’de, MESİAD kurulduktan sonra Türkiye’deki bütün SİAD’ları birleştirerek kurumsal bir yapıya, ulusal düzeyde bir yapıya dönüştürme gayretlerinin başladığını belirten Güler, o dönemi şu sözlerle aktardı; “O dönemde TÜSİBAK diye bir sanayici ve iş adamları birliği kurulmuştu. 1994’te SİAD’lar arasında bir ilişki kurulmasını sağlamaya çalışırken bir bölüm de bunu reddetti. Böyle bir ayrışma sonucunda SİAD’lar platformu oluştu. Hatırladığım kadarıyla 1995 yılında ilk büyük toplantı TÜSİAD’ın katılımı ile Samsun’da yapılmıştı ve MESİAD bu sürecin en başından itibaren içerisindeydi. TÜSAİD’dan sonra ilk kurulan SİAD, Bursa SİAD oldu. Ardından Eskişehir geldi ve 90’lı yıllar itibariyle Türkiye genelinde bir patlama yaşandı. Dinamik olan iş dünyasındaki bu 80 sonrası ortam, yani TOBB’un dünyasına sığmayan kitle, kendine yeni bir yol haritası çizmek üzere SİAD hareketini geliştirerek Türkiye’de yeniden örgütlenme gayreti içerisine girmiş ve bunu nihai olarak SİAD platformu olarak birleştirmişti.”
“SİAD’lar tarafından hazırlanan raporlar kââle alınsaydı, bugün yaşadığımız sorunların çok önemli bir bölümü yaşanmayacaktı.”
Güler konuşmasını SİAD’ların 90’lı yıllarda yaptığı önemli çalışmaları aktararak sürdürdü. Güler, o dönemdeki süreç ile ilgili olarak şunları ifade etti: “97 yılı aslında bir dönüm noktasıydı Türkiye’deki SİAD’lar için. İstanbul’da, TÜSİAD’ın ev sahipliğinde yapılan ilk birleşim toplantısı aslında muazzam bir ses getirmiştir. TÜSİAD’ın hazırlattığı demokratikleşme ile ilgili bir rapor Türkiye’ye sunulmuştu. Çok tartışılan bir rapordu bu. Çok da ses getirmiştir. Arkasından ne yaptı? Arkasından artık sıra Anadolu SİAD’lara gelmiştir. İkincisi Bursa’da gerçekleştirilen zirveden sonra Mersin geride kalır mı? 99’da MESİAD’ın ev sahipliğinde “Ekonomide Reform”” başlığı altında Mersin’de bir toplantı yapılmış ve bu olayı Türkiye tartışmıştı. Bursa’da yapılan toplantı ‘siyasette refrom’ ile ilgiliydi. Bu toplantıdan sonra Mersin başkanımız Musa Timur’un heyecanıyla MESİAD ‘ekonomide reforma’ ev sahipliği yapmış ve bir yıl sonraki çalışmaların sonrasında büyük bir katılımla önemli bir rapor hazırlanmıştı. Bu raporlar Türkiye’nin temel sorunlarını ele alan çözümler üreten, öneriler geliştiren raporlardı. Arkasından yargıda reform, tarımda reform, işsizlikle mücadele, yoksullukla mücadele konularında devam eden bir zirveler dizisi geldi. Yapılan bu zirvelerde o gün hazırlanan raporlar eğer hükümet tarafından kââlealınıp, uygulansaydı bugün yaşadığımız sorunların çok önemli bir bölümü yaşanmayacaktı. Çünkü ta 90’lı yıllarda başlayan bir harekettir bu ve siyasi iktidarla ilgili bir mesele değildir. Bu raporlar eğer değerlendirip de uygulansaydı, dediğim gibi kââlealınsaydı, bugün başka şeyler konuşacaktık. Mesela ekonomik krizleri konuşmayacaktık. Bugün yaşadığımız krizi ve bu kısım döngüyü de konuşmayacaktık. Başka şeyler konuşacaktık. Dönüp baktığımız zaman ve bu raporları ele aldığımız zaman Türkiye’nin temel sorunları dün neyse bugün aynı civarda dolaşıyoruz.”
“Demokrasi olmadan ekonomi büyümez”
Güler konuşmasında, SİAD’ların kuruluşunu ve Türkiye’deki temel sorunlara müdahil olma sürecini aktardıktan sonra konuşmasını ekonomi, demokrasi ve yargı bağımsızlığı ilişkisi üzerinde sürdürdü. 90’lı yılların ardından iş dünyasının başka bir harekete geçtiğini ve toplumsal konularda duyarlılığın yükseldiğini ifade eden Güler, bu dönemde SİAD’ların ekonomi ile demokrasinin sağlığı konusunu ön plana çıkardıklarını aktardı. “Ne kadar iş dünyasıysak, ekonominin büyümesi, gelişmesi konusunu tartışıyorsak da ekonomi ile demokrasi ayrılmaz ikilidir.” ifadelerini kullanan Güler, “Demokrasi olmadan ekonomi büyümez. İş, sermaye, tektir. Konu hukukun üstünlüğüdür. Demokrasi dediğimiz yargı bağımsızlığıdır. Hukukun üstünlüğüdür. Bunları ortaya koymadan, bunları konuşmadan ekonomik yatırımlar gerçekleşmez. Kısa yatırımlar hariç, ülkeyi büyüten, geliştiren, temel yatırımların, ulusal düzeyde veyahut uluslararası düzeydeki bu yatırımların hepsinin bağlı olduğu mesele yargı bağımsızlığı ve hukukunun üstünlüğüdür. Çünkü hukuktur bize uluslararası ilişkiler kurduran. Bir ihracatçı malını yüklerken, başka ülkelere gönderirken bunun güvencesi, garantisi hukuktur; uluslararası hukuktur. Yurt içinde de böyle… Alışveriş yaptığınız malları gönderirken dayandığınız güç, yargı ve yargının bağımsızlığıdır. Herhangi bir sorun doğarsa hukuk, sorunları çözebileceğimizin güvencesidir. Bu yüzden iş insanının temel İhtiyacı yargı ve yargının bağımsızlığıdır.Yurttaşla devlet arasındaki ilişki de yargı ve yargı bağımsızlığına bağlı bir ilişkidir, çünkü temel mekanizma budur.” dedi.
“MESİAD toplumun vicdanının sesidir”
Konuşmasının devamında Güler, MESİAD’ın başından ve kuruluşundan beri SİAD’ların başlattığı bu hareketin çok önemli bir taşıyıcısı olduğunu belirtti. Risk alan, risk üstlenen iş insanının temel görevinin yargı ve yargının bağımsızlığı olduğuna dikkat çeken Güler, MESİAD’In bu işi yaparken en önemli özelliğinin de her siyasi hareket ve ideolojiye eşit yakınlıkta duruyor olması olduğunu söyledi. İktidar, muhalefet, sağ, sol, orta, merkez ayırmaksızın MESİAD’ın ne söylendiğine odaklandığını, doğruları kimden gelirse gelsin desteklediğini ve MESİAD’ın temel geleneğinin bu olduğuna dikkat çeken Güler, “Biz zaten MESİAD’ın kurucularının bu sevdasından bu kervana dahil olduk. Bu duruşuna vurulduk. Böyle devam etmesi de gerekiyor, çünkü diğer tarafta benzer bir sürü tabela dernekleri var zaten Türkiye’de. Kurumsallaşmış, yarı devlet kurumu olan, kamu kurumu niteliğinde yapılar da var. Ama MESİAD ve benzerlerinin ayrı bir yeri var. Onun yeri ve tam da duruşu budur. Kimsenin arka bahçesi değildir. Kimsenin yakını değildir. İdeolojik birliği yoktur. Herkese eşit yakınlıkta, eşit uzaklıkta durur. O bakımdan da toplumun vicdanının sesi olmaya uyarlanmış, aday olmuş ve kamuoyunda bu duruşuyla kabul görmüştür. Toplumun vicdanının sesidir. Sağın da solun da iktidarın da muhalefetin de ortak vicdanının sesi olmuştur. Onun için zor günlerde kimsenin konuşamadığı dönemlerde toplum döner, bakar; SİAD’lar nerede? Burada çok sık karşılaşıyoruz. MESİAD bu konuda nerede? MESİAD ses vermiyorsa o zaman toplum sağırlaşmış, körleşmiş demektir. MESİAD bu anlamıyla da toplumun vicdanının sesidir. Başına ne geleceğine bakmadan çünkü vicdanın sesini söylüyor. İhtiyaçtan bakar. İşte biz bu geleneğin devamcısıyız.” ifadelerini kullandı.
Söyleşinin devamında Güler, kendi başkanlığı öncesi ve sonrasında gerçekleşen olayları ve yapılanları aktardı. Soru-cevap bölümünün ardından toplu fotoğraf çekimi ile söyleşi sona erdi.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.