İş insanı Osman Kavala’nın eşi ve avukatları, Kavala’nın tutukluluğunun 1000. günü sebebiyle basın açıklaması yaptı.
İş adamı Osman Kavala Gezi Parkı eylemleri esnasında eylemleri finanse ettiği gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. Şubat ayında Gezi Parkı Davası’ndan beraat etmiş, beraat ettiği günün akşamındaysa 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında, “casusluk” suçlamasıyla tekrar gözaltına alınmıştı.
Bunun üzerine Kavala’nın avukatları, bu tutukluluk sürecinin hukuki olarak yorumlanamayacağını, Kavala’nın siyasi gerekçelerle mahkûm edildiğini iddia etti. Avukatları, Kavala’nın mahkûm edilmesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) hak ihlali olarak tanımlandığını ve hakkında derhal tahliye edilmesi kararı verdiğini, bu anlamda Kavala’nın tahliyesinin durdurulmasının suç teşkil ettiğini söyledi.
Öte yandan avukatlar, casusuluk suçlamalarıyla ilgili somut bir delil olmadığını, bu suçun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tahliye talebini aşmak için ortaya atıldığını ifade etti.
Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar, Kavala’nın ilk kez 18 Ekim 2017 tarihinde gözaltına alındığını, 13 gün gözaltında tutulmasının ardından gözaltı sürecinin uzatıldığını, 58 gün süren sorgulamanın ardından hakim ve savcı önüne çıkarılmadan tutukladığını söyledi.
Bayraktar, 18 Şubat 2020’de beraat eden Kavala’nın aynı gün içerisinde bu defa da 15 Temmuz soruşturması kapsamında gözaltına alınmasını eleştirerek “20 Mart 2020 tarihinde devlet bu sefer tutuklama kararını değiştirdi ve yepyeni bir madde ortaya çıkardı: Casusluk suçu. Yargı organları maalesef ceza kanununun birbirinden ağır 3 maddesi etrafında dolaşarak o olmazsa diğer suç demiştir” ifadesini kullandı.
Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ise eşinin içinde bulunduğu durumla ilgili olarak, şu ifadeleri kullandı:
“Bu gördüğümüz şeyler bunun yargıdaki yansımaları. Bu ortamda makul şüphe, kanıt gibi kavramlar anlamını kaybetti. Bin gündür özgürlüğünden yoksun olan Osman Kavala ne yapmış diye somut fiillere dayanan bir cevap yok. Bununla birlikte bu soruyu önemli bulmayan, ‘mutlaka bir şey yapmıştır da tutuklanmıştır’ diye düşünen bir kesim de var. Tutuklamalar sürecinde yaşanan acayipler böyle bir ortamda oluyor. Eşimin bin günlük tutukluluk sürecinde bazı medya organlarında asılsız ve kişiliğe saldırı niteliğinde haber ve yorumlarla karşılaştık. Bizim yaptığımız hukuki girişimler de sonuçsuz kalıyor. Bunlar toplumsal huzur ve refah açısından son derece zararlı. Bizim hayatımızdan çalınan bin gün telafisi imkansız. Eşimin annesi oğlunu bir daha görüp görmeyeceğini düşünüyor. Yargı sürecinin acayipliklerinden rahatsızlık duymayanlar vicdani rahatsızlık duyarlar mı bilmiyorum. Bin gün işkence süreci haline geldi.”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.