
CHP lideri Özgür Özel, İBB Başkanı İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Saraçhane’de açıklamalarda bulundu. Özel ”Erdoğan, demokrasi treninden darbecilerin istasyonunda indi, Devletle Millet yarışırsa millet kazanır”dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı soruşturma sonrası İstanbul’a gitti ve Saraçhane’deki belediye binasında bir açıklama yaptı. Özel ”Günün ilk saatleriyle birlikte 16 milyon İstanbulluya hizmet etmek için görevlendirilen büyükşehir belediye başkanımız Ekrem İmamoğlu ve 106 arkadaşımız, çağrıldıklarında gidecekleri bir yere suçlularmış gibi o kötü fotoğrafları vererek, çalınan kapıların açılması beklenmeden, karşılarındaki her şeyi yıkarak, ayıplı bir muameleyle İstanbul’un iradesine saldırdılar” diye konuştu. Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i hedef aldı.Özel, şunları söyledi:
“Bundan haftalar önce grup toplantısında bir darbe mekaniğinin işlediğini anlatmıştım. Bunun siyasi bir makamdan yeniden İstanbul’a, güya adalet dağıtmak üzere yollanan bir aparat eliyle yapıldığını anlatmıştım. Bugünün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, geçmiş dönemde hepinizin bildiği, tekrar etmeyeceğim 20’ye yakın ve tamamı siyasi davalarda mahkeme mahkeme gezdirilip, istenen, kendisine dikte ettirilen kararların alınmasının sağlandığı bir adalet giyotini, seyyar giyotin olarak gezmişti. Dünyanın en mobilize hakimiydi. En çok gezdirilen hakimiydi. Sonra ödüllendirildi, siyasi bir makama gitti. Erdoğan’ın diliyle, ‘Eskiden bakanlar siyasi, baş yardımcıları müsteşarlar teknikti. Bu yeni sistemde bakanlar teknik, yardımcıları siyasi’ diyordu. O siyasi kişilik, hakimler ve savcılar siyasete girdiklerinde, milletvekili aday adayı olduklarında bile artık siyasi görüşleri belli olduğundan göreve dönemezken, ülkeyi yöneten kişinin, bir partinin genel başkanının siyasi bir makama getirdiği, görev verdiği kişiyi ‘Sana İstanbul’da ihtiyacım var’ diye buraya geri yollamıştı. Geçmişin seyyar giyotini, burada Cumhuriyet Başsavcısı oldu. 9 Ekim gününden beri adaleti katletmeye, başta partimiz olmak üzere tüm muhalefete saldırmaya, bunları haber yapanları da suçlu görmeye, tweet atanı suçlu görmeye, beğeni yapanı suçlu görmeye, ifadeye çağırmaya, hapse atmaya, bizleri yıldırmaya ve bıktırmaya çalışıyor.
Bunu yapmasının sebebi 31 Mart seçimlerinin Recep Tayyip Erdoğan tarafından hazmedilmemiş olmasıdır. Milletin verdiği mesajı almamıştır. Yenilmeyi kabullenememiştir. Güya yenilmezdi. Bütün meşruiyetini sandıktan alıyordu. Her sandık önceden yaptıklarını ibra ediyor, temizliyor, bundan sonra yapacaklarına alan açıyordu. 31 Mart’ta partisinin kurulduğu günden beri ilk kez kaybetti, ikinci parti oldu. Ve İstanbul’u, ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ dediği İstanbul’u, ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’ dediği İstanbul’u üçüncü kez Ekrem İmamoğlu’na kaybetti. Ekrem İmamoğlu onu dört kez üst üste yendi, Beylikdüzü dahil. Ona hiç yenilmedi. Kendini yenilmez gören, o gece artık kaybedendi. Cumhuriyet Halk Partisi, 47 yıl sonra birinci partiydi. Karşısında dörttür yenemediği birisi vardı ve İstanbul’u kazanmıştı. O yüzden her gece kendi sesiyle uyanıyor: ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.’ İstanbul’u kaybeden Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi kaybedecekti. İstanbul’u kazanan Ekrem İmamoğlu da Türkiye’yi kazanacaktı. İşte bu ruh hali, işte bu psikoloji, işte bu hazımsızlık. Her şeyi, geldiği her makamı borçlu olduğu milletin kararına hürmetsizliği, saygısızlığı, tanımamayı… Öyle ya demokrasi trendi; işine geldiği yere kadar binmişti, işine gelen istasyonda inecekti. Demokrasi treninden indi, darbecilerin safına o istasyonda katıldı. Tayyip Bey’in istasyonunda 15 Temmuz darbecileri vardır. Tayyip Bey’in indiği istasyonda Kenan Evren vardır. Tayyip Bey’in indiği istasyonda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbeye kalkışmış, başarmış, başarmamış herkes vardır. Artık onların ruh ikizidir, onların yol arkadaşıdır.
”Artık kimsenin tapusunun garantisi yoktur”
Bu yüzden tercihi, bir kez daha milletin karşısına devleti dikmek olmuştur. Bu millet, bu halk devletini sever, saygı duyar. Çağırır, askere gider. İster, vergi verir. Evladını şehit verir. Ama devlet, milletin karşısına dikilirse devlet ile millet yarışırsa millet kazanır. Daha önce Kenan Evren, bu millete ‘Geç, bu kişiyi seç’ dediğinde, parmağı ile işaret ettiğinde, sandığın birinde kendi varken, onun dediğini değil bir sivil adayı seçen bu milletin feraseti, 15 Temmuz’da demokrasinin karşısındaki o meczuplar ordusuna karşı sandığı ve sandığın seçtiklerini koruyan bu millet nasıl 31 Mart’ta valiler il başkanı, kaymakamlar ilçe başkanı, Anadolu Ajansı Cumhur İttifakı ajansı, TRT AK Parti’nin televizyonu olmuşken, karşımıza devlet dikilmişken, millet kazandıysa, milletin adayı Ekrem İmamoğlu kazandıysa. Bu sefer de milletin karşısına devleti diken Erdoğan’a karşı bu millet yine kazanacaktır. Çünkü bu millet bütün kazanımlarının, camisinden özgürce okunan ezanın da dalgalanan ay – yıldızlı bayrağın da kendisinin tüm özgürlüklerinin de elindeki tapusunun da diplomasının da banka hesap cüzdanının da Cumhuriyet ve onun var ettiği sandık güvencesinde olduğunu bilir. Siz Anayasa’yı askıya alırsanız, 35 yıl önce gazete ilanıyla çağırdığınız, üç yıl boyunca kendinden önce ve kendinden sonra da olan yüzlerce arkadaşıyla birlikte başvuran birinin evraklarını inceleyip, iki ders hariç diğer dersleri baştan aldırıp, ona diploma düzenleyip verdiyseniz. O üniversite, doktor da mezun ediyor. 31 yıldır ‘Ameliyata girebilirsin’ deyip, milletin canının emanet edildiği o diplomayı veren üniversite gelen bir talimatla, hatta iki kez gelen; o aparatın iki kez taciziyle ‘Haydi iptal edin, haydi iptal edin’ diye diplomayı iptal ederken aslında dün akşam Türkiye Cumhuriyeti’nde hukuk devletini, hukuk güvencesini iptal etti. Bu mantıkla artık kimsenin tapusunun, elindeki hisse senedinin, devlet borç senedinin, banka cüzdanının, hiçbirinin bir garantisi yoktur. Aynı mantıktır.
”35 yıl sonra diploma iptal edenin, etme gerekçesi ne? ”
35 yıl sonra diploma iptal edenin, etme gerekçesi ne? Nedir o gerekçe? Dün bir yerde 28 kişinin diploması iptal edildi. Ekrem İmamoğlu, benim yoldaşım. Onu ayırıyorum. Diğer 27’sinin günahı ne? 35 yıl önce Türkiye’nin 2025, bilemedin 2026 yılında ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanı ile aynı sınıfta okumuş olmak. Suçları Ekrem İmamoğlu‘nun, Tayyip Bey’in bileğini bükemediği bir siyasetçinin 35 yıl önce sınıf arkadaşı olmak. Böyle suç olur mu devletlerde? Sen onunla aynı okulda okuduysan ‘Ben onu yenemiyorum, seçime girmesin diye diplomasını iptal edeceğim.’ Kurunun yanında yaş da yanar. Ekrem’in yanında arkadaşları da yanar. Bu devletin, bu millete verdiği en büyük değer, seçebilme özgürlüğüdür. Tayyip Erdoğan seçebilme özgürlüğüne el atıyor. Ekrem İmamoğlu‘nun aday olabilme özgürlüğü elinden alınmıyor, bu milletin istediğini cumhurbaşkanı seçebilme özgürlüğü elinden alınıyor.
”İBB’ye sahip çıkacağız”
Ben dün akşamdan itibaren 16 muhalefet partisi, özcesi Cumhur İttifakı hariç Türkiye siyasetinin gerisi, gösterdikleri dayanışmaya, attıkları sosyal medya paylaşımlarına, yaptıkları sosyal medya paylaşımlarına, açtıkları bana ve Ekrem Başkan’a telefonlara, buraya kadar ziyaretlerine yürekten teşekkür ediyorum. Ve herkes sinmişken, herkes susmuşken İstiklal Marşı’ndaki ‘Korkma’ ile ayağa kalkıp, korkmayıp İstanbul Üniversitesi’nden başlayıp buraya kadar gelen, ne barikat ne başka bir şey dinleyen gençlere teşekkür ediyorum. Elbette örgütümüze, bütün siyasi partilerin çok değerli üyelerine teşekkür ediyorum. Ne yapacaksınız? Biz burada Ekrem Başkan hakim karşısına çıkınca yanı başında, yanında olacağım ana kadar Ekrem Başkan’a emanet edilen ve Ekrem Başkan’ın hepimize emaneti İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne burada sahip çıkacağız, buradayız, bir yere ayrılmıyoruz. Sol Parti ziyaret etti, Sayın Müsavat Dervişoğlu sağ olsun yoldaymış, geliyor. Dayanışma ziyaretlerini de burada kabul edeceğiz. Milletin emanetini, milletin emanetine sonuna kadar sahip çıkan bir belediye başkanına, bir belediye meclisine ve İstanbul’un iradesine katkı sağlamak, onlarla birlikte olmak, onlarla mücadele etmek için ben Saraçhane’deyim. Biz Saraçhane’deyiz. ‘Nerede olalım?’ diye soranlara ‘Buyurun Saraçhane’ye’ diyoruz.
” Dört gün geriye gelip bu pisliği bugün başlattılar”
Sürecin tamamının nasıl hızlandığını, nasıl aceleye geldiğini hepiniz biliyorsunuz. Çarşamba günü İşletme Fakültesinin diploma iptal etmeyeceği anlaşılınca, birileri karalar bağlarken birileri bir gün öncesine yetkisiz bir yönetim kurulunu çağırıp diploma iptal ettirdiler. Bir yandan da aylardır duyduğumuz iftira ve kumpas davalarından hepsini birden bu sabah devreye soktular. Bir tane amaç var. Bu millet bir demokrasi devrimine sandıklarından o kadar büyük bir önem verdi ki. Kısa Şubat‘ta 1 milyon 500 bin olan üye sayımız 1 milyon 750 bine çıkınca, bu engel tanımaz gençler baba ocağına koşturunca, hangi siyasi görüşten olursa olsun herkes bu mücadeleyi bir demokrasi teminatı olarak görünce, Ekrem Başkan da çıkıp bütün Türkiye’yi ayağa kaldırınca hesabı şöyle yaptılar. ‘Ne gün bunların ön seçimi?’ ‘Pazar.’ ‘Kaç gün gözaltı süresi?’ ‘Dört.’ Dört gün geriye gelip bu pisliği bugün başlattılar. Güya bizi durduracaklar. Bugün İzmir’i durdurabildiniz mi? Ankara’yı, Adana’yı, Trabzon‘u durdurabildiniz mi? Siz ne bizi, ne Ekrem Başkan’ın mücadelesini durduramayacaksınız.
Bütün Türkiye’yi dayanışma sandıklarında olmaya davet ediyorum.”
Ve son olarak elbette dört gün boyunca örgütümüzle, örgütlerimizle, bütün Türkiye’de İstanbul’da, olmamız gereken yerde, olmamız gereken duruşla, en yüksek kararlılıkla, en büyük dirençte olacağız. Çağrılara uymaya, çağrıldığımız yere koşmaya, Ekrem Başkan’a, demokrasiye sahip çıkmaya hepinizi davet ediyorum. Ve artık Pazar günü 81 ilde, 973 ilçede, ilçelerin mahallelerinde kurulacak sandıklar tek değildir. Oraya bir sandık koyacağız, 1 milyon 750 bin üyemizle adayımızı belirleyeceğiz. Ancak yanında bir sandık daha olacak. O sandığın adı, dayanışma sandığıdır. O sandığa oy vermeye tüm siyasi partiler, her görüş, her görüşten ama demokrasiden yana olan herkes davetlidir. Bir sandıkta bir parti bugüne kadarki en demokratik yolla adayını belirleyecek ve arkasına geçecektir. Diğer sandıkta ise Cumhuriyet’e inanan, demokrasiye inanan, sandığa inanan, o sandığın kendisinin, evladının, torununun geleceği, geleceğinin garantisi olduğuna inanan, bu ülkenin Afganistan olmamasına, Suriye olmamasına yönelik teminatının da, yıllarca çalışıp didinip aldığı evin tapusunun teminatının da, bankadaki parasının teminatının da demokrasi olduğunu, böyle yamyamların bir gece sırf kendisine rakip olanın diplomasına çöktükleri gibi malına, mülküne, canına kast edilmesin diye demokrasiye ihtiyaç duyan herkesi 23 Mart’ın dayanışma sandığına bekliyoruz. Artık 23 Mart Pazar günü Cumhuriyet Halk Partisi’nin aday belirlemesini, kapsayan ama aşan bir demokrasi direnişinin günüdür. Bütün Türkiye’yi dayanışma sandıklarında olmaya davet ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum, burada olmaya, mücadele etmeye, direnmeye devam edeceğiz. Yol önemlidir. Yolcunun başına neyin geldiği değil, o yolun varlığı önemlidir. Biz, hepimiz o yolun yolcusuyuz. Bizi bu yola, bu ülkenin kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk çıkardı. Bu yolda dönenler olur, bu yolda ölenler olur. Ama bu yolun yolcuları tükenmez. Son Cumhuriyet Halk Partili hapse tıkılana, son Cumhuriyet Halk Partili vurulana kadar bu yolun yolcusuyuz, Önderimizin gösterdiği yolda yürümeye devam ediyoruz.”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.