TTB: Nükleer Santraller Halk Sağlığı İçin Tehdittir! Olası Bir Patlamaya Karşı Acil Durum Planları Hazırlanmalı, Nükleer Santral İnşaatları Durdurulmalıdır
TTB’nin resmi sosyal medya hesabı ve basın açıklamsında yaptığı açıklamada, Nükleer Santrallerin halk sağlığı için tehdit oluşturduğunu açıkladı. Nükleer enerji, riski ortaya kolay kolay çıkmayan ancak çıktığında da ciddi hasarlar verebilecek bir enerjidir. Bugüne kadar çevreye zarar verebilecek ölçüde büyük 4 tane nükleer santral kazası gerçekleştiği bilinmektedir. Nükleer santral kullanımının getirdiği önemli bir diğer sorun da enerji üretim süreleri 25-50 yıl ile sınırlı olan nükleer santrallerin, bu süre sonunda ne olacakları sorunudur. Nükleer atıklarla dolu olacak bu santraller potansiyel radyoaktif kirlilik kaynağı olacaktır. Günümüzde İngiltere ve Almanya, nükleer santral çöplüklerini yok etme konusunda sorunlar yaşayan ülkelerdendir.
Kuzeyimizde, Rusya ile Ukrayna arasındaki süren savaş ikinci yılının içinde tüm şiddeti ile sürüyor. Geçtiğimiz hafta içinde savaşan iki ülkenin yetkililerinin üst üste yaptığı açıklamalar, savaşın tüm bölge ülkeleri için yıkıcı sonuçları olabileceğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ukrayna’ya ait dört nükleer santralden en büyüğü olan, Ukraynalı teknisyenlerce işletilen ve halen Rus askerleri tarafından kontrol edilen Zaporizhzhia Nükleer Santrali tesislerinin (NPP), Rusya tarafından patlayıcılarla kaplandığı Ukrayna tarafından iddia edilmişse de bu iddia, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) uzmanlarınca doğrulanmamıştır. Rusya ise Ukrayna’nın bu iddialarının Zaporizhzhia Nükleer Santrali tesislerine saldırmak için neden yaratmaya dönük olduğunu söylemektedir.
IAEA resmi verilerine göre; Ukrayna’da halen çalışan dört adet nükleer santral ve bu dört santrale ait 15 nükleer reaktör bulunuyor. Ülkenin elektrik gereksiniminin yarısından fazlası bu dört nükleer santralden elde ediliyor. Son günlerde savaşan her iki taraf tarafından da hedef alınabileceği konuşulan Zaporizhzhia Nükleer Santrali bu dört santral içinde en büyüğü ve altı nükleer reaktörü bulunuyor. IAEA uzmanları özellikle nükleer santralin soğutma sistemlerinin zarar görmesi halinde Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Olay ölçeğine (INES) göre 6 “ciddi kaza” veya 7 “büyük kaza” düzeyinde olay meydana gelebileceğini belirtmektedir. Böyle bir kazadan diğer bölge ülkeleri ile birlikte ülkemizin de etkilenmesi kaçınılmazdır.
Radyasyon maruziyetinin insan sağlığı üzerine etkileri alınan doza göre değişkenlik gösterir. Bu etkilerin başında moleküler düzeydeki, DNA hasarı gelmektedir. DNA hasarı ile üç sonuç oluşabilir; bunlar onarılabilen veya zararsız işlev bozukluğu, kansere dönüşüm ve hücrenin ölümüdür. Hasarlı hücrelerin miktarı azsa, vücut kendini iyileştirebilir ve kansere dönüşüm olmazken; büyük miktar hücre ölümü oluşursa çeşitli organ kanserleri, organ yetmezliği ve ölüm gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Maruziyet sonucu oluşan hastalık veya ölüm, hematolojik, gastroistestinal veya cilt sekellerine bağlı olarak gerçekleşir. Kemik iliği ve bağırsak epiteli radyasyonla etkilenim bakımından en duyarlı hücrelerdir. Kamuoyunda çok tartışılan potasyum iyodür tabletleri sadece doğabilecek tiroit kanserlerine karşı etkilidir. Bu tip nükleer reaktör kazalarında radyoaktif I 131 yayılımı olmakta, bu radyoaktif I 131 solunum veya yiyecek-içeceklerle alındığında tiroit kanserlerine neden olabilmektedir. Bu nedenle nükleer kazalardan sonra iyot tabletleri alınarak tiroit bezi radyoaktif I 131’den korunur. Ancak şu nokta unutulmamalıdır; iyot tabletleri yalnızca radyoaktif iyotlara karşı korur, diğer radyoaktif maddelere karşı koruma sağlamaz. Ayrıca tabletler mutlaka hekimlerin önerdiği dönemde, sürede ve dozda kullanılmalıdır.
Kuzeyimizdeki savaşın bir sonucu olarak Zaporizhzhia Nükleer Santrali veya bölgedeki başka bir nükleer tesisin vurulması halinde daha önceki açıklamamızda da vurguladığımız gibi özellikle Karadeniz bölgemizde Nükleer Düzenleme Kurumu tarafından düzenli radyasyon ölçümlerinin yapılarak, kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Yine bu kurum ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından bir an önce Ukrayna’da meydana gelebilecek bir nükleer patlamaya karşı acil durum planlarının hazırlanarak, daha önce hazırlandıysa gözden geçirilerek; sorumluluk alacak, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere bakanlık ve kurumlar ile ve kamuoyu ile paylaşılması şarttır. Ayrıca Karadeniz bölgemiz başta olmak üzere tüm sağlık kurumlarımızın da radyasyon maruziyeti sonucu oluşabilecek en hafiften en ağır tablolara kadar sağlık sorunlarına karşı hazırlıklı hale getirilmesi gereklidir. Ayrıca böyle bir felakette sorumluluk alacak kurumlarda Nükleer Düzenleme Kurumu ve AFAD gözetiminde hazırlık için tatbikatlar yapılmalıdır. Radyoaktif I 131 tehdidine karşı gerekli miktarda iyot tabletleri depolanmalıdır.
Diğer yandan çevresel önlemlerin de alınması gereklidir. Tarım alanları, içme suyu kaynakları yakından izlenmelidir. Ülkemizde Çernobil Nükleer Santrali’ndeki patlamadan sonra yaşanan “çay trajedisi” unutulmamalıdır. Zaporizhzhia Nükleer Santrali veya bölgedeki başka bir nükleer tesisin vurulması halinde etkilenebilecek bölgelerimizdeki tüm tarımsal ürünler, deniz ve hayvancılık ürünleri yakından izlenmeli ve her hangi bir etkilenim görülmesi halinde anında bu ürünlerin tüketilmesi kesinlikle önlenmelidir.
Ukrayna ile Rusya arasında devam eden savaş sonucu yaşananlar ve ortaya tehdidin büyüklüğü sağlıklı bir çevrede yaşam hakkının temel bir insan hakkı olduğunu görüşü ile nükleer enerjiye karşı çıkan Türk Tabipleri Birliği’nin haklılığını bir kez daha ispatlamıştır. Yaşadığımız günler alınacak önlemlerin yanı sıra Akkuyu Nükleer Santral inşaatının derhal durdurulması ve diğer nükleer santral projelerinden vazgeçilmesi gereğini bir kez daha tüm açıklığı ile gözler önüne sermiştir.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.