Slovenya Dışişleri Bakanı Cerar, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini desteklemeye devam edeceklerini söyledi.
Slovenya Dışişleri Bakanı Miroslav Cerar, yarın Ankara’da Türkiye ziyareti hakkındaki soruları yanıtladı.
Cerar, Slovenya ve Türkiye’nin Mart 2011’de imzaladığı stratejik ortaklık belgesinin iş birliğine sağlam temel oluşturduğunu belirterek, “Türkiye ile geleneksel olarak iyi ve dostane ilişkilerimize çok önem veriyoruz.” şeklinde konuştu.
Cerar, “Zaten iyi olan iş birliğimizi özellikle ekonomi alanında daha da güçlendirmek için birçok fırsat bulunuyor. Ziyaretimin iş camiasıyla buluşmak gibi ekonomi boyutu da var.” diyerek Türkiye ile ilişkileri yoğunlaştırmak istediğini ifade etti.
Cerar, Slovenya ile Avusturya arasındaki Kavanka Tüneli’nin genişletilmesi ihalesini bir Türk şirketinin kazandığını, Koper-Divaca demir yolu projesi için de Türk şirketlerinin yarıştığını hatırlattı. “Yakın gelecekte Slovenya’da başlatılacak büyük altyapı projelerine Türk şirketlerinin ilgisi artıyor. Slovenya, Türk şirketlerinin rekabetçi tekliflerine açık.” şeklinde konuştu.
“Slovenya, Türkiye için AB’ye giden kapının kapanmasına karşıdır.” ifadelerini kullanan Cerar, konuşmasına şu şekilde devam etti;
“Aday ülke statüsü, AB’nin üye olmayan ülkeler veya üçüncü ülkelerle kurduğu ortaklıkla kıyaslanamaz. Ancak AB ile olan bu özel ve ayrıcalıklı statü sadece fayda değil, beraberinde yükümlülükler de getiriyor. Aday ülkelerin, üçüncü ülkelerden fazla olarak farklı liyakatlere sahip olması gerekiyor. AB üyesi ülkelerin aday ülkelerden beklentileri kulübün ilerideki üyeleri oldukları düşünüldüğünden otomatik olarak yükseliyor. AB’nin temel değerlerine saygı gösterilmeli ve bütün reformlar bu doğrultuda gerçekleştirilmeli.
Ben katılım sürecindeki mevcut tıkanıklığın ilişkilerde zayıflama olarak düşünülmemesi gerektiğine inanıyorum. AB ve Türkiye doğal ve stratejik ortaklardır. Bu çerçevede, açık diyalog geliştirmek ve iş birliğini derinleştirmek çok büyük önem taşımaktadır. Bunlar iş birliğinin çeşitlendirilmesi, güven tesis edici faaliyetler olarak düşünülmeli ancak katılım sürecinin yedeği olmamalıdır.”
“Aday ülkelerin, üye olma fırsatını yakaladıklarında hazır olabilmeleri için reform süreçlerinde kendi yollarında ilerlemeleri gerekir. Aynı reformlar aynı zamanda kendi vatandaşlarının da yararınadır. AB içinde genişlemeye mesafeli duranların fikirlerine karşı çıkmak için olumlu hikayelere ihtiyaç var.” şeklinde konuştu.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.