Türk Dünyasının Komünizm ile İmtihanı; 2. Bölüm: “Kore Savaşı”
Savaşın Başlangıcı ve Birleşmiş Milletler Ordusunun Kurulması
25 Haziran 1950 yılında; Kuzey Kore, Güney Kore’ye savaş açmış ve bu, tüm dünyada tepkilere neden olmuştu. Özelikle ABD’nin tepkisi bir hayli sert olmuştur. Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore’yi destekleyen devletlerdi ve onların hedefi tüm Kore’yi komünist bir devlete dönüştürmekti. Hitler Almanya’sına karşı birleşmiş olan batı bloğu ve doğu bloğu, Hitler Almanya’sını yendikten sonra birçok kez karşı karşıya gelmiştir. Almanya yenildikten sonra, dünyada iki süper güç kalmıştır; Komünist doğu bloğunu temsil eden eski Sovyetler Birliği (Ruslar) ve özgür dünyayı – yani batı bloğunu temsil eden ABD devleti. Bu iki dev güç, dünyanın birçok ülkesinde birçok kez karşı karşıya gelmiştir.
Biz burada bu iki süper gücün çekişmesine daha fazla odaklanmak istemiyoruz, bizi asıl ilgilendiren mesele; Türk askerinin ismini tarihe “altın sayfalar” ile yazdırdığı Kore Savaşı’dır.
25 Haziran 1950 yılında Komünist Kuzey Kore, Güney Kore’ye saldırdıktan sonra; ABD, Birleşmiş Milletler ordusunun kurulmasını sağladı. Bu ordu, Türkiye Cumhuriyetinin de dahil olduğu 16 batılı devletin askerlerinden oluşuyordu. BM ordusu, Güney Kore’nin yanında da yer alarak, komünist Kuzey Kore’ye karşı savaş ilan etti.
Türkiye, kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda ve Sovyetler birliği tehdidine karşı, batı bloğu ittifakına dahil oldu ve ABD’den sonra, Kore’ye asker göndereceğini ilan eden ikinci ülke oldu. Genel Kurmay’ın 3 Ağustos’taki emri doğrultusunda, Kore savaşı için 5.083 kişilik 1’inci Askeri tugayı kurulmaya başlandı. 24 günlük bir deniz yolculuğundan sonra; tugay, 18 Ekim 1950 tarihinde, Güney Kore’nin Pusan Limanı’na ulaştı. “North Star” yani “Kutup Yıldızı” timi olarak, 8’inci Amerikan Ordusunun emrine verildi. Bu tugayın başlıca görevleri ise, yolların ve köprülerin güvenliğini sağlamak ve komünist gerillalar ile mücadele etmekti.
Türk Ordusunun Savaşa Girmeden Önceki Durumu
25 Haziran’da Kuzey Kore taarruza geçmiş ve BM ordusunu Pusan’a kadar geri çekilmeye zorlamıştı. BM ordusunun karşı taarruza geçmesi tam olarak 3 ay sürecekti ve Pusan’da mevzilenen BM ordusu Kuzey Kore ordusuna saldırarak Kuzey Kore ordusunun bozguna uğramasını sağlayacaktı.
BM ordusu devamındaki çatışmalarda da galip geldi ve 28 Eylül’de Seul’u da geri alarak Çin sınırına dayandı. BM ordularının başındaki General MC. Arthur zaferden çok emindi, çünkü Kuzey Kore ordusunun, BM ordusu ile baş edecek kapasitede olmadığını gayet iyi biliyordu. Bu sebepten dolayı, 24 Kasım 1950 tarihinde, son darbeyi vuracak olan taarruz için hazırlıklar yapılmasına karar verildi.
Komünist Çin’in Beklenmedik Müdahalesi
“Çin ulusu komşusu istilaya uğrarken seyirci kalamaz” diyerek Çin, bu savaşa dahil oldu. 26 Kasım 1950’de, on binlerce Çin askeri, Çin sınırını geçerek, BM askerlerine karşı taarruza geçti. Çin bu askeri hamleyle, BM ordusunun bozguna uğrattı ve BM ordusunu geri çekilmeye zorladı.
Savaşın Seyrini Değiştirecek Olan Kahraman Türk Askeri
24 Kasım’da kesin sonuç almak üzere; Türk Tugayına Kunuri bölgesine toplanması emredildi. Chongdong bölgesinde de bulunan Türk askeri, 22 Kasım’da hareket ederek, 26 Kasım 1950’de Kunuri bölgesine intikal etmeye başladığı sırada, Çin ordusunun saldırısına maruz kaldı. BM ordusu geri çekilirken, Türk askerinin görevi, BM ordusunun arkasını kollamak ve düzenli bir geri çekiliş sağlamaktı.
Sonrasında Türk askerine Tokchon şehrini ele geçirmesi emredildi. Türk askeri yaya bir şekilde Tokchon’a doğru ilerliyordu. Yolculuk esnasında Çin ordusunun onlardan önce orayı kuşattığı haberini alan Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, karşı hamleye geçti ve Kunuri-Tokchon yolunda mevzilenerek, savunmaya geçti.
Kunuri-Tokchon kayalık ve uçurumlardan geçen dar ve engebeli bir yoldu. Bu yolda geri çekilen BM ordusunun geri çekilişi oldukça zorluydu ve gerillalar tarafından her an saldırıya uğrama ihtimalleri vardı.
28 Kasım gecesi, Çin askeri ile sıcak temasa girildi ve birçok Türk askeri yaralandı ve şehit oldu ve bazıları da esir düştü. En son 1699’da Dardanakan’da birbiriyle savaşan Türkler ve Çinliler, bu iki ulus, 250 yıl sonra bir kez daha karşı karşıya geldi.
Bu çatışmadan sonra Türkler, komünist Kuzey Kore ve müttefik orduları ile birçok çatışmaya girdi. 28 Kasım’daki ilk sıcak temas sonrasında, 27 Temmuz 1953 yılına kadar Türk ordusu düşman güçler ile kahramanca çarpıştı ve savaş seyrini önemli bir biçimde etkiledi. BM ordularının sahadaki zaferi, 1953 yılı Temmuz ayında netice vermiş ve Panmunjom Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Böylelikle, Güney Kore bağımsız bir devlet olarak tanınmış ve komünist istilasından kurtulmuştur.
Türk Ordusunun En Önemli Muharebeleri
Türk ordusunun, 1’nci, 2’nci, 3’ncü ve 4’üncü Tugayları Kore savaşına katılmıştır. Türk ordusunun katıldığı bu muharebelerin en önemlileri şunlardır:
Wawon Muharebesi (28 Kasım 1950), Sinnim Ni Muharebesi (28-29 Kasım 1950), Kaechon (Pongmyongni) Muharebesi (29 Kasım), Kunuri Boğazı Muharebesi (29-30 Kasım), Sunchon Boğazı Muharebesi (30 Kasım), Kumayangjang-ni Muharebesi (25-27 Ocak 1951), Taegyewovoni Muharebesi (13-18 Mayıs 1951).
Bugünkü Kore
Kore; 1897 yılında Joseon Hanedanlığının, Qing Hanedanlığından kopması sonucu bağımsızlığını ilan etmesiyle kurulmuş bir ülkeydi ve kültürü geçmiş antik Çin Kültürüne dayalıydı. Çok popüler olan Kore filmlerinde de görüldüğü gibi, Kore kültürü ahlaka önem veren çok gelişmiş bir toplumdan oluşuyordu. Fakat, Komünizmin yayılmasından sonra, özellikle Sovyetler Birliği (Ruslar) ve Komünist Çin Halk Cumhuriyeti’nin müdahalesi sonucu; Kuzey Kore Komünist Devleti’nin kurulmasıyla Kore, Demokratik Güney Kore ve Komünist Kuzey Kore devletleri olarak ikiye ayrılmış oldu.
Güney Kore, modern bir demokrasiyi benimsedi ve 1 trilyon 410 milyar dolarlık geliriyle, dünyanın 14’üncü ekonomisi oldu. Birçok alanda öncü ve teknoloji üreten bir ülke haline geldi. Güney Kore, eğitime çok önem vermesinin yanı sıra, kendi kültürüne ve öz geçmişine de sıkı sıkıya bağlı bir devlettir.
Kuzey Kore halkına ise komünizm dayatıldı. Kuzey Kore bir dikta devletidir. Dünyanın en zayıf ekonomilerinden birisine sahiptir. IMF sıralamasında, 221 dünya ülkesi sıralamasında, Kuzey Kore 119’uncu sıradadır ve kişi başına düşen milli gelir ise, 1.300 doların altındadır. Ülkedeki gayrisafi milli hasıla ise, 29 milyar dolardır. Kuzey Kore ayrıca bir yasaklar ülkesidir, yasaklar ile ilgili videoyu izlemenizi tavsiye ederiz.
Türk Askeri ve Koreli Yetimler
Türk askeri, Kore’de sadece kahramanca savaşmadı, aynı zamanda Kore halkına yardım da etti. Astsubay Başçavuş Hüseyin Dinçtürk ve askerleri, yetim kalan çocuklara sahip çıktı ve bu çocuklar için Suwon Kenti’nde “Ankara” adını verdikleri bir okul ve yetimhane kurdular. Burada yetimlerin tüm ihtiyaçları karşılandı.
Süleyman Astsubay ve Ayla’nın hikayesi geçtiğimiz dönemde sinemalarda milyonlarca kişi tarafından seyredilmiştir. Bu film, gerçekten yaşanmış bir hikayenin canlandırmasıdır ve Türk askerinin ne denli merhametli olduğunu ortaya koymaktadır. Yakın zamanda rahmetli olan Süleyman Astsubayın ve Ayla adını verdiği kızın hikayesini bu videoda izleyebilirsiniz.
Kore Halkı ve Türk Dostluğu
Bugün, demokratik Güney Kore refah seviyesi yüksek bir ülkedir. Kore halkı, Türk askerlerini asla unutmamıştır ve Koreliler Türkleri seven bir millettir. Birçok Koreli Türk gazilerini ziyaret etmek için gelmiş ve gazilerimize teşekkür ederek önlerinde eğilmiştir. Bir Türk olarak Güney Kore’ye gittiğinizde, Kore halkının Türkleri sevdiğini hemen fark edeceksinizdir. Savaş asla tasvip edilecek bir şey değildir, fakat Kore savaşı gerçekten gerekli bir savaştı ve Türk ordusu doğru yerde savaşarak tarihte “altın harfler” ile hatırlanacak bir destan yazmıştır.
Komünizmi Anlamak
Komünizmin Kara Kitabı’na göre, 20. yüzyıl komünizm devrimleri esnasında yaklaşık 100 milyon kişi ölmüştür. Bunlardan 20 milyonu Sovyetler Birliği, 65 milyonu Çin, 1 milyonu Vietnam, 2 milyonu Kuzey Kore, 2 milyonu Kamboçya, 1 milyonu Doğu Avrupa, 1,7 milyonu Afrika ve 1,5 milyonu Afganistan vatandaşıydı.
Komünizmin ortaya çıkmasının en büyük nedenlerden biri, 1859 yılında yayınlanan “Türlerin Kökeni” kitabıdır. Evrim teorisinin tezleri, insanları ilahi kudret ve inançlarından kopartıyordu. Komünist Parti, Darwin teorisinin hayatta kalma mücadelesinden etkilenerek, kendilerince bunun bir sınıf mücadelesi gerektirdiğini savundu ve “mücadele” kavramını benimseyerek ilerleyen dönemde Komünist Parti’yi yaymak ve gücünü sağlamlaştırmak için daima savaştan yana oldular. Ekonomik olarak herkesin eşit olması gerektiğini savundukları için hızlı bir şekilde birçok takipçileri oldu.
Komünist hareketin kendisi aslında, 19. yüzyılın Avrupa işçi hareketinden gelmekteydi. Teorik altyapısı ise Karl Marx’ın “Das Kapital” ve “Komünist Manifestosu” eserleriydi. 1917 yılında, Rus Komünist Partisi’nin kurulmasından sonra, sırayla birçok ülkede komünist devletler kuruldu. Onlar, kanlı devrimler ve şiddetli iç çatışmalar sayesinde dünyamızda kendilerine yer edindiler.
Güzel olanı hedeflemek ve orta yolu bulmak insan doğasında vardır, fakat komünizm; sınıflar çatışmasını, ateizmi, nefret ve kini dayatmaktadır. Bu ideoloji inancı, binlerce senelik kültürü ve gelenekleri yok etmiş ve bu da insanlığı bir felakete doğru itmiştir.
Marx’ın “Din, halkın afyonudur” sözü çok meşhurdur ve birçok Komünist tarafından benimsemiştir. Komünizm dine, geleneklere ve ahlaki kurallara karşıdır. Onlara göre insan gelişmiş bir hayvandan başka bir şey değildir ve bu yüzden de, onlara karşı olanlarla hiç acımadan mücadele eder.
Önceki bölüm: Türk Dünyasının Komünizm ile İmtihanı; 1. Bölüm: “Ahıska Türkleri”
Haberi yazan: Evren Durmaz, The Epoch Times Türkiye
Bu makalede ifade edilen görüşler yazarın görüşleri olup Epoch Times’ın görüşlerini yansıtmamaktadır.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.