CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener İYİ Parti Genel Merkezi’nde ortak basın toplantısı düzenledi.
Görüşme sonrası ortak basın toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklamaları şöyledir :
Meral Akşener’in açıklamaları şöyledir :
“Ben Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin birbirlerine dolaylı yönden laf çarptırmasına dikkat çekmiştim. Sayın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül adalet reformundan bahsetmişti. Sayın Erdoğan, bu reform isteğine ekonomiyi de katarak destek vermişti.
Sonra ana muhalefetin sayın lideri Kılıçdaroğlu tehdit edildi. Bu tehdit, milli iradeye yapılmış bir tehditti. Hepimiz kınadık, doğrusu da bu. Fakat ilginç olanı, ekonomide, adalette reform yapılacağı, iddia edildi, böyle bir yolculuk başlayacağı söylendi.
Sonrasında sayın Kılıçdaroğlu hapisten şartlı tahliye olmuş biri kişi tarafından tehdit edildi. Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı tarafından bu tehdit sahiplenildi. Bu Türk siyaset tarihinde siyasi partiler döneminde ilk defa olan bir şey.
Biz hepimiz siyasiler olarak tehdit edildik zamanında ama ilk defa bir siyasetçi tehdidin sahibinin yanında durdu.
O zaman şunu söylemiştim: Evet, tehdit sayın Kılıçdaroğlu’na. En şiddetli bir şekilde kınadığımız, milli iradeye yapılmış bir tavır, saldırı, davranış. Buna yönelik Ak Parti Genel Başkanı ve Ak Parti yöneticileri ne yapacaklar?
Sonra sayın Arınç bir konuşma yaptı, sayın Cemil Çiçek telefonla katıldı. Bir makas değişikliği gerekiyorsa sayın Bahçeli ve Sayın Perinçek ne yapacaklar? Bu konuşmadan sonra Sayın Arınç İstifa etmek zorunda kaldı.
Erdoğan’ın tavrı, Sayın Arınç gibi üzerinden bazı sözleri söyletmesi, balon uçurur. Küçük ortağın sözleri sonrası Sayın Arınç’ı tahkir eden bir konuşma yapmak zorunda kaldı.
Dolmabahçe Mutabakatı’ndan bir araya geldiniz, o siyasiler o masaya oturabilir mi? Sonra ölçüldü, Sayın Erdoğan elini yıkadı çıktı. Sonra o kişiler gitti.
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemini Sayın Erdoğan çok istedi. Geldi, oldu ama kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı. Sayın Bahçeli ‘hadi seçime gidiyoruz’ dediği zaman bunu da Sayın Erdoğan’ın bunu göze alması mümkün görünmüyor. Bugün durumları kötü, yarın daha da kötü olacak.
20 Ocak 2020’den beri esnaf geziyorum. Gördüğüm manzara vahim. İnsanlar aç, insanlar siftah yapmadan dükkan kapatıyor. Kredilerin ödeme zamanı. Yolun sonunu görünüyor.
Artık Sayın Erdoğan’ın çevresindeki seçim isteyecekleri durumunda olan Sayın Bahçeli ve onun arkadaşlarını pışpışlama dönemi.
Biz seçim istiyoruz. Türkiye bu halde gidemez. Liyakat, şeffaflık yok. Tek kişinin iki dudağı arasında bir Türkiye var. Kodamanlara aktarılan paralar, fakirin ölüme terk edildiği bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Hak, hukuk, demokrasi, adalet yok. Bizim Meclis’teki sayımız bunu getirmeye yetmiyor. Sayın Bahçeli seçim isterse yandı gülüm keten helva arkadaşlar açısından diye görüyorum.”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ise şöyledir :
“Diyecekler ki Türkiye’yi yönetemiyoruz, Türkiye’yi yönetmek için halkın hakemliğine başvurmak lazım demokrasilerde kural budur. Halktan korkmamak lazım. Halkın hakemliğine başvurmak kadar değerli bir şey yoktur. Vatandaş memnunsa zaten sizi yine iktidara getirir.
Uzun süredir Türkiye yönetilmiyor zaten, Türkiye savruluyor. Yönetim olabilmesi için devlette liyakat olması lazım, sorunların sağlıklı tespit edilmesi lazım.
Rejim değiştikten sonra sorunlar sağlıklı saptanabiliyor mu? Saptanamıyor. Sorunlar büyüyor ve derinleşiyor. Ak Parti içinde iyi niyetle çözüm üretmek isteyenler var ama küçük ortak büyük ortağı esir almış.
Ne Bülent Arınç ne de bir başkası düşüncelerini özgürce ifade edemiyor. Çünkü ifade ettiği zaman küçük ortak tarafından tehdit ediliyor.
Ak Parti gibi Türkiye’yi tek başına 18 yıl yöneten bir partinin küçük partinin tutsağı haline gelmesi Türkiye’nin yönetilmediğini gösteriyor. Türkiye savruluyor, hepimiz bunu görüyoruz.
Geçen her gün toplumun üzerindeki maliyet artıyor. Geçen her gün Türkiye’nin hem kendi içinde hem de uluslararası alanda zafiyet yaşadığı gerçektir.
Türkiye’de demokrasinin yeşermesi, hukukun üstünlüğü kavramının dokularımıza işlemesi lazım. Bunu yolu bellidir. Diyecekler ki Türkiye’yi yönetemiyoruz, Türkiye’yi yönetmek için halkın hakemliğine başvurmak lazım demokrasilerde kural budur.
Halktan korkmamak lazım. Halkın hakemliğine başvurmak kadar değerli bir şey yoktur. Vatandaş memnunsa zaten sizi yine iktidara getirir. Demokrasilerde bundan korkmamak lazım.
Biz bir anayasa çalışması yapmadık ki, nerede anayasa taslağı çıkarın gösterin. 4 parti bir geldik Millet İttifakı. Biz varız, İYİ Parti var, Saadet Partisi var, Demokrat Parti var. Demişiz zaten güçlendirilmiş parlamenter sistem istiyoruz diye.
E nasıl olacak bu? Anayasa değişikliği ile olacak. Konuşuyoruz güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili. Gelecek Partisi’nin sayın genel başkanı geldi, güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili çalışmasını verdi.
Neden bu işleniyor? Acaba CHP diğer partiler HDP ile çalışıyor mu diye bir algıyı kendi medyalarıyla aracılığıyla yaratmaya çalışıyorlar.
Uzlaşma komisyonu kuruldu. O komisyonunda AK Parti de vardı, HDP de vardı. Neden o zaman demediler HDP niye komisyonda vardı diye? Çünkü talimat öyle alınmadı da onun için.
Her siyasi partinin parlamentoda temsilcisi var. HDP’li başkanvekili Meclis’te oturumu yönetiyor. Söz verdiğinde konuşuyorsun. Neden onu eleştirmiyorsun? Onu da eleştirin deyin ki, nasıl olur da HDP TBMM’yi yönetir?
Bu ülkede demokrasiyi ve insan haklarını getirmeliyiz. Siyasi partileri eleştiririz ama siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu kısır döngüyü aşmamız gerekiyor.”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.