Dünya Ekonomik Forumu: “Dijital İnsan”, “Sosyal Kredi Sistemi” ve “Yeni Güzel Dünya”

pixabay

“Büyük Sıfırlama” 2. Bölüm: Planlanan “yeni başlangıç” sürecinde insanlık neyle karşı karşıya kalacak?

Gündem, “dördüncü sanayi devrimi”ni, yani daha fazla dijitalleşmeyi öngörüyor. Bu süreçte, dünya çapındaki tüm insanların vücut içlerine yerleştirilmiş bir çip takılacak ve böylece bireyler dijital bir kimliğe sahip olacak.

Dünya Ekonomik Forumu haberimizin ilk bölümünde, Forumun “Büyük Sıfırlama” gündemini ve Çin ile bağlantılarını ele aldık.

Alman işadamı Klaus Schwab tarafından İsviçre’de kurulan bu forum, 1.4 milyar vatandaşını, adeta gözetleme aparatıyla izleyen Pekin’deki komünist rejimle yakın ilişkileri sahip.

Dünya Ekonomik Forumu ve kurucusu Bay Schwab, “Büyük Sıfırlama”nın tüm insanlık için çok faydalı olacağına dair iddiaları var. Burada Çin sosyalist mekanizmasını örnek alarak, “projeleri” hayata geçirmeyi planlandığını görüyoruz.

Dünya Ekonomik Forumu (WEF), şu anda 1007 üye kuruluşa sahiptir. Bunlar genellikle cirosu beş milyar ABD dolarının üzerinde olan küresel şirketlerdir.

Endüstri Devrimi 4.0

“Dördüncü sanayi devrimi”  veya diğer adıyla Endüstri Devrimi 4.0, endüstriyel üretimin kapsamlı bir şekilde dijitalleştirilmesi için gelecekteki bir projenin adıdır. Bunun teknik temeli, bir ısıtma termostatı veya bir güvenlik sistemi gibi bir cep telefonundan kontrol edilebilen endüstriyel ürünler aracılığıyla modern bilgi ve iletişim teknolojisi ile birbirine bağlanacak akıllı ve dijital olarak ağa bağlı sistemlerdir. Sihirli kelime ise, “Nesnelerin İnterneti” yani IoT (Internet of Things)’dir.

Artan dijitalleşme, politikacılar ve birçok medya tarafından destek görüyor. Fakat, gözardı edilmemesi gereken bir konu var, o da ekonomide artan dijitalleşmenin, birçok insanı ekmeğinde edeceği gerçeğidir. Ekonomistler, yapay zeka, robotlar ve diğer teknolojilerin işimizi tehdit ettiğini söylüyor. Ünlü Oxford Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, önümüzdeki 25 yıl içinde, dünyanın gelişmiş ülkelerinde, insan gücüne yüzde 47 daha az ihtiyaç olacağını öngörüyor ve bu da birçok insanın işsiz kalması anlamına geliyor.

“Büyük Sıfırlama”

Büyük Sıfırlama’nın fikir babaları, Küresel Korona salgınını kendi aleyhlerinde kullanmaktadır. Klaus Schwab, “COVID-19: Büyük Sıfırlama” adlı kitabında, artık normalleşme diye bir şeyin söz konusu olmayacağını açıkça belirtmiştir.

Schwab şöyle diyor: “Çoğumuz ne zaman normale döneceğimizi merak ediyoruz. Kısa  bir cevap: Asla. Korona virüsü salgını, küresel kalkınmamızda temel bir dönüm noktası oluşturduğu için, krizden önceki bozuk normallik duygusuna hiçbir zaman geri dönmeyeceğiz. Bazı analistler buna bir yol ayrımı diyorlar, diğerleri ise buna İncil’de söz edilen boyutlarda bir kriz gözüyle bakıyor, gerçek şu ki 2020’nin ilk başlarında alışkın olduğumuz dünya artık var olmayacak. Bu artık pandeminin gidişatı ile ilgili bir durum değil.”

Schwab şöyle devam ediyor: “Boğayı boynuzlarından tutmak bizim işimiz. Pandemi bize fırsat veriyor: Dünyamızın gidişatı için derinlemesine düşünme, onu yeniden hayal etme ve yeniden başlama cesareti gösterme konusunda nadir ve sınırlı bir fırsat elimize geçti.”

Sadece WEF patronu değil, birçok yüksek profilli siyasi aktör, kurtarıcı olarak “Büyük Sıfırlama”yı destekliyor. Örneğin Uluslararası Para Fonu Başkanı Christine Lagarde, “daha ​​yeşil, daha akıllı ve daha adil bir dünya” çağrısında bulunuyor. Bunlar kulağa hoş gelen sözler.

Ekonomi muhabiri Norbert Häring gibi eleştirmenler, “akıllı dünya” gibi terimleri “akıllı şehirler” ile karşılaştırıyor. “Akıllı şehirler”in ne olduğu ve sıradan insanlara ne gibi mucizevi avantajlar getirdiği aşağıda açıklanmıştır.

Dijital Kimlik

Dünya Ekonomik Forumu’nun Büyük Sıfırlama’nın bir parçası olarak talep ettiği dijital kimlik nedir? Gelin beraber, dünyanın en büyük şirketlerinin, neler planladıklarına bir göz atalım.

Şu anda dünyanın en değerli üçüncü şirketi olan Microsoft ve Bill & Melinda Gates Vakfı’na ek olarak, yönetim danışmanlığı şirketi Accenture, Dünya Ekonomik Forumu bağlamında da oldukça aktif.

Accenture, BM ile birlikte dijital kimliğin bir insan hakkı olması çağrısında bulunuyor.

Bunu başarmak için şirket, Dünya Ekonomik Forumu’nun bir parçası olarak çeşitli projeler üzerinde çalışıyor. Bireylerin tüm yolculuk boyunca takip edildiği ve kaydedildiği “Bilinen Yolcu Dijital Kimliği” veya KTDI (Known Traveller Digital Identity) projesi 2018’deki WEF zirvesinde başlatıldı.

Bu teknoloji halihazırda kullanılıyor: 2020’nin başından bu yana, Hollanda ve Kanada arasındaki hava yolcularına, gönüllü olarak dijital bir kimlik oluşturmaları ve gerekli seyahat belgelerini dijital olarak tamamlamaları halinde check-in sürecinde öncelik ve daha hızlı işlem veriliyor.

Daha sonraki işlem, sadece biyometrik tanıma ve otomatik, dijital belge doğrulamasından oluşuyor.

ID2020

ID2020 adlı “Digital Identity Alliance” (Dijital Kimlik Ortaklığı) daha da kapsamlı bir yaklaşıma sahip. Buna göre, her insanın biyometrik verilere bağlı olması ve tüm dünyada geçerli kişiselleştirilmiş bir dijital kimlik almasıdır.

ID2020, devlet sistemlerine ek olarak uluslararası bir dijital kimlik planlıyor. Eğitim ve aşı sertifikaları, mali durum, Facebook’taki hesaplar ve akıllı telefonların ürettiği veriler gibi bireyle ilgili tüm bilgilerin burada toplanması planlanıyor.

Sivil toplum ittifakı ID2020, 2017 yılında New York’taki BM merkezinde beş şirket tarafından kuruldu. Bu kurucu üyeler şunlardır: Aşı ittifakı GAVI, Rockefeller Vakfı, Microsoft, Accenture ve IDEO-ORG. ID2020 ittifakı bu beş şirket tarafından finanse ediliyor.

Tüm bu kurumlar birbirleriyle bağlantılıdır ve hepsinin sağlık sektörü ile az ya da çok bağlantısı vardır. GAVI aşılama ittifakı, Bill & Melinda Gates Vakfı tarafından kurulmuş ve finanse edilmiştir. GAVI aşılama ittifakı, son günlerde aşılar için yüksek fiyatlar talep etmesiyle eleştiriliyor.

GAVI üyeleri arasında UNICEF, Bill & Melinda Gates Vakfı ve Dünya Bankası bulunmaktadır. Bill & Melinda Gates Vakfı’ndan sonra GAVI, aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) en büyük bağışçısıdır.

Rockefeller Vakfı da sağlık ve araştırma sektörlerinde aktiftir. Vakfın kendi finansman potunun yardımıyla, sarılığa karşı aşı geliştirildi. Fakat Rockefeller Vakıf tarafından yürütülen ve çok eleştirilen başka bir program da, 800’e yakın hamile kadına rızaları olmadan radyoaktif demir verilmesidir. Bunun sonucunda üç çocuğun öldüğü söyleniyor.

BT danışmanlık şirketi Accenture, 2014’ten beri HealthCare.gov’un BT sağlayıcısıdır. ABD Sağlık Bakanlığı’nın bu web sitesi, Obamacare olarak da bilinen Hasta Koruma ve Uygun Bakım Yasası kapsamında sağlık sigortası sunmaktadır.

ID2020’nin beşinci kurucu üyesi ise, IDEO ORG’dur. IDEO-ORG, böbrek nakli için, taşıma sistemleri ve insülin kalemi tasarlayan bir şirkettir.

ID2020 Başlatıldı

ID2020, 2019’da başlatıldı. Eylül 2019’da, ID2020 kuruluşu ve Bangladeş hükümeti, bir GAVI programının bir parçası olarak aşı sertifikalarıyla bağlantılı bir şekilde dijital kimliklerin tanıtıldığını duyurdu.

Şubat 2020’ye kadar 100 milyon çocuk için bu tür dijital kimlikler oluşturulmuş ve ilgili aşı verileri kişiselleştirilmiş bir şekilde kaydedilmiştir.

Almanya’da da yakın zamanda ID2020’nin uygulanmasına yönelik önemli bir adım atıldı. Mahremiyet savunucuları ve muhalefetin endişelerine rağmen, Federal Meclis 28 Ocak’ta vergi kimlik numarasına onay verdi.

Vergi kimlik numarası, yetkililerin başka bir makamdaki mevcut kişisel verilere erişmesini sağlayan kapsamlı bir vatandaş numarası haline gelecektir.

Anayasal Endişeler

Muhalefet, Anayasa’ya aykırı olduğunu düşündüğü için oybirliğiyle yasaya karşı oy kullandı. FDP parlamento grubunun dijital politika sözcüsü Manuel Höferlin, vergi kimliğinin tek tip bir kişisel tanımlayıcı olarak kullanılmasının anayasal olarak oldukça endişe verici olduğunu söyledi.

“Özgürlük Hakları Derneği”ne göre, bu tür bir veri tabanı aynı zamanda kötü niyetli bilgisayar korsanlarının saldırıları için açık bir hedeftir ve bilginin kendi kaderini tayin hakkı gibi veri koruma ilkelerinin büyük ölçüde ihlalidir. Federal Anayasa Mahkemesi bu temel hakkı 1983 nüfus sayımı kararında tesis etmiş ve bunu yaparken mahkeme, vatandaşlarının verilerini toplama ve değerlendirme konusunda devlete sınırlar koymuştur.

Plan, 2030 yılına kadar tüm insanlığa dijital bir kimlik kazandırmak. Bu da bizi başka bir bölümde detaylı olarak inceleyeceğimiz 2030 Gündemi’ne getiriyor.

Silinemez Veritabanları

Blok zinciri teknolojisi ID2020’yi küresel çapta uygulayabilmek için kullanılacaktır. Blok zinciri, tüm insanların verilerinin şifrelenmiş biçimde saklanabildiği halka açık veri tabanlarıdır. Bu blok zincirine depolanan veriler daha sonra değiştirilemez veya silinemez.

New York Şehri’ndeki ID2020 organizasyonunun başkanı Dakota Gruener’e göre, dijital kimlik şu şekilde çalışmalıdır: Bir banka, ev sahibi veya sınır muhafızı bir kişi hakkında bilgi edinmek istiyorsa, bunu akıllı telefon uygulamasını kullanarak yapabilecek haline gelecektir. Hangi verileri ifşa etmek istediğine ise kişinin kendisi karar verebilecektir.

Bu kişi kendini biyometrik verileriyle tanımlamalıdır: Yüz, iris ve parmak izi yoluyla. Buna “özerk kimlik” denecek.

Bu bağlamda, korona aşısı milyarlarca insanın uluslararası bir dijital kimliğe kavuşmasına yardımcı olabilir. Gruener, kişinin aşı olduğuna dair kanıtın güvenilir olması gerektiğini söylüyor ve bu ancak biyometrik temelde dijital bir aşı kanıtıyla başarılabilir.

Sınır yetkililerinin kamerası, ya da bir futbol stadyumunun girişindeki kamera, bir kişinin aşı olup olmadığını yüzünden anlayabilir. Daha önce de belirtildiği gibi, blok zincirindeki veriler silinemez. Bunun nedeni, tüm girişlerin blok zincirinde birbiri üzerine kurulu olmasından kaynaklıdır.

AB Genel Veri Koruma Yönetmeliği

Fakat bir sorun var, bu da AB Genel Veri Koruma Yönetmeliği’ne göre, yalnızca belirli amaçlar için gerekli olan kişisel veriler işlenebilir. Genel Veri Koruma Yönetmeliği’ne göre, kişisel verilerin toplanma amacı artık geçerli olmadığında veya veri sahipleri rızalarını iptal ettiklerinde hemen silinmelidir.

Bununla birlikte, AB Komisyonu ID2020 projesini, yani blok zinciri ile genel idari amaçlar için tüm insanlardan elde edilen verilerin depolanmasını desteklemektedir. Bu, AB Komisyonu’nun yayınladığı AB Genel Veri Koruma Yönetmeliği ile keskin bir çelişki içinde olduğu anlamına geliyor.

Dakota Gruener’in, insanların hangi verileri yayınlamak istediklerine kendileri karar verebilecekleri açıklaması, birçok veri koruma uzmanı tarafından da oldukça şüpheyle karşılanmaktadır.

Londra’daki Privacy International’da bir veri koruma aktivisti olan Tom Fisher şöyle diyor: “Neredeyse her kimlik kontrolünde, bir güç dengesizliği ortaya çıkacak: işverenim veya bir sınır görevlisi benden bir belge isterse, ‘hayır’ demem bir işe yaramayacak.”

Schwab “Dijital” İnsanlar İstiyor

Klaus Schwab bir adım daha ileri giderek “Büyük Sıfırlama”nın bir parçası olarak “Dördüncü Sanayi Devrimi”nin “fiziksel, dijital ve biyolojik kimliğimizin birleşmesine” yol açacağını söylüyor.

“Dördüncü Sanayi Devriminin Geleceğini Şekillendirmek” – İngilizce: “Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution” adlı kitabında, İnsanların zihinlerini okumak amacıyla, onlara mikroçiplerin yerleştirmesini öneriyor. Schwab böylece suçla mücadele becerileri gelişeceğini ve kolluk kuvvetlerinin suç eylemi olasılığını belirlemek için, kişinin duygularını ve düşüncelerini değerlendirme tekniklerinden faydalanacağını savunuyor. Schwab, ayrıca mahkemelerin de bundan faydalanabileceğini savunuyor.

Schwab şöyle devam ediyor: “Ulusal bir sınırı geçmek bile, belki bir kişin ayrıntılı bir beyin taraması gerektirebilir.

Aslında, bazılarımız akıllı telefonlarımızın kendimizin bir uzantısı haline geldiğini zaten hissediyordur.

Günümüzün harici cihazları – taşınabilir bilgisayarlardan sanal kulaklıklara kadar – neredeyse hepsi bedenlerimize ve beyinlerimize yerleştirilecek.”

Schwab ayrıca, “vücudumuzun cilt bariyerini aşan” mikroçiplerin aktif implantasyonunu savunuyor.

Bu amaçla, Dünya Ekonomik Forumu web sitesinde İsveç’te yüzlerce vatandaşın vücutlarına mikroçip yerleştirildiği bir dizi teste atıfta bulunuyor.

“Akıllı Dünya” ve Tam Gözetim

Son olarak, Uluslararası Para Fonu Başkanı Christine Lagarde tarafından kullanılan “daha akıllı dünya” terimine bir kez daha bakalım.

Ekonomi muhabiri Norbert Häring şunları ifade etti: “akıllı dünya” ifadesinin “akıllı şehir”den geldiğini söylüyor. Ve bu da, görünürde verimlilik ve kaynak tasarrufu hizmeti için yapılıyor imajı veriyor, fakat aslında bu, vatandaşların her hareketinin izlenmesi için bir projedir.

Sadece Häring değil, birçok bilim adamı da “akıllı şehirler” gibi projeleri eleştiriyor. Özellikle kameralar ve sensorlar ile izleme imkanı, bu teknolojilerin kötüye kullanılabileceği endişesini doğruyor.

Zaten bildiğimiz gibi, Dünya Ekonomik Forumu, yani “Büyük Sıfırlama” ile yakından bağlantılı olan komünist Çin’e baktığımızda, “akıllı şehirlerin” veya “daha akıllı dünyanın” nasıl görünebileceğini bize gösteriyor.

Komünist diktatörlükte vatandaşların sosyal davranışları doğrultusunda, “sosyal kredi sistemi” içerisinde değerlendiriliyor. Bireyler “Puanlama” ile değerlendiriliyor ve böylece nüfusun tam kontrolünün sağlanması hedefleniyor.

Nihai Hedef Komünizm mi?

Çin’in iktidarda olan Komünist Partisi’nin bakış açısına göre, arzu edilen davranış ödüllendirilmekte ya da istenmeyen davranışlar cezalandırılmaktadır.

Gerçekte “Büyük Sıfırlama” ile propaganda edilen şey, sosyal komünizm teorisine oldukça yakındır. Bu ütopya, ortak mülkiyet ve kolektif problem çözme temelinde, toplumun tüm üyeleri için sosyal eşitlik ve özgürlük fikirlerine dayanmaktadır.

Ancak komünizmin son 100 yılda dünya çapında, arzu edilen ütopyayı gerçekleştirmek için ürettiği şey, sefalet, açlık, yıkım ve milyonlarca masum insanın katledilmesi oldu.

2018 yılında “Akıllı Şehir” konsepti Big Brother Ödülü’nü aldı. Veri koruma aktivisti Rena Tangens, şu değerlendirmede bulundu: “Bu ‘Akıllı Şehir’, George Orwell’in 1984’teki totaliter gözetim fikrinin ve Aldous Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’sındaki standartlaştırılmış, sadece görünüşte özgür bir dünya modelinin mükemmel bir birleşimidir.”

Epoch Times Almanca‘dan çevrilmiştir.

Çeviren: Evren Durmaz, Epoch Times Türkiye

*Bu makale sadece yazarın fikrini temsil etmekte ve Epoch Times’ın bakış açısını yansıtmamaktadır.

Yazının bağlantılı birinci bölümü: “Büyük Sıfırlama”: “2030’da Hiçbir Şeye Sahip Olmayacak ve Mutlu Olacaksınız

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.