Kızıl Rahipler Ve Antik Bir Hikaye

Wanshan Tapınağındaki keşişler bayrak çekme seremonisine katılıyor (Fotoğraf: www.bitterwinter.org)

26 Mayıs çarşamba bir dolunay gecesiydi.

Mayıs ayındaki dolunay gecesi dünya çapında kutlanır ve özellikle Güney Asya’da milyonlarca Budist için kutsal bir gündür.

Geleneksel Budist inancına göre, Mayıs ayındaki dolunay çok önemli. Buda Sakyamuni’nin yaklaşık 2500 yıl önce, Mayıs ayında, dolunayda doğduğu rivayet edilir. Aynı zamanda, bir Mayıs ayındaki dolunayda aydınlanmaya ulaşmıştır ve en son bir Mayıs ayındaki dolunay gününde, Buda Sakyamuni nirvanaya girmiştir.

Mayıs ayının ilk dolunay gününe Budistler Vesak günü der.

Vesak Günü, 1999 da BM tarafından dünya çapında resmi bir bayram olarak kabul edildi. O günden beri, Avrupa’daki birçok Budist topluluğu da, bu günü kutluyor. Bu yıl, her yıl olduğu gibi Hindistan, Nepal ve Tayland gibi birçok güney asya ülkesi Vesak Bayramını, bir geçit töreni veya bayrak alayı ile kutlamaya başlıyor.

Birçok yerde şenlik törenleri esnasında dua ediliyor. Keşişler büyük bir Buda heykelinin önünde oturup birlikte dua ediyorlar.

Fakat Budistlerin büyük çoğunluğu hangi ülkede yaşıyor?

Aklınıza Hindistan geliyordur?

Fakat bu doğru değil, en fazla Budist Çin’dedir.

Budist dinine mensup insanların yaklaşık yarısı Çin’de yaşıyor- yaklaşık 100 Milyon. Bunların birçoğu farklı Budist okuluna ait inançlara sahip.

Göze çarpan bir durum ise, Çin Budist derneklerinin bu Mayıs ayındaki festival etkinliklerine ait görüntüler, Çin’in komşu ülkelerindeki kutlamalar ile bir tezat oluşturmasıdır.

Bunun nedeni nedir? Belki eski bir Budist efsanesi bize bu konuda yardım edebilir.

Dünyanın dört bir yanındaki Budistler, Mayıs ayında Buda Sakyamuni’nin doğumunu kutlarken, Çin’deki Budist dernekleri, Çin Komünist Partisi’nin 100. yıldönümünü kutlamakla meşgul. ÇKP resmi kuruluş tarihi 1 Temmuz 1921, fakat ilk büyük kongre, çok daha erken bir tarihteydi.

Mayıs ayı başlarında yürürlüğe giren yeni bir kararnamede, Çin hükümeti, din adamlarından “Komünist Partiye olan sevgilerini” göstermelerini istedi.

Çin Budist Derneği, derhal partiye bağlılık göstermek için bir kampanya başlattı. Şanghay’daki Dizang Tapınağında, Budist rahipler ÇKP’nin 100. yıldönümünü, hat ve resim sergisi ile kutladılar.

Rahipler ve rahibeler, Çin Komünist Partisi’ne bağlılıklarını doğrulamak için Mao’nun heykelinin önünde fotoğraflandı.

Kuzey Çin eyaleti Hebei veya güney Çin eyaleti Guangguang olsun, ülkenin dört bir yanındaki rahibeler ve keşişlere parti tarihinin yeni güncellenmiş versiyonunu ve parti lideri ve devlet lideri Xi Jinping’in en son konuşmalarını incelemeleri ve öğrenmeleri talimatı verildi.

Mutlak kontrolü kaybetme korkusuyla komünist hükümet, vatandaşlarının partiyi yakından takip etmesini talep ediyor. Burada inançlı insanlar da dahil, bunların Buda Sakyamuni’ye veya İsa Mesih’e inanmaları önem arz etmiyor.

Çin’e gidip, oradaki ünlü tapınakları ziyaret eden herkes, son derece garip bir manzara görecektir; Keşişler Shaolin Tapınağında askerler gibi avluda yürüyor ve bayrak kaldırma töreni düzenliyor.

Geçen yazdan bu yana, hükümet tarafından birçok ildeki tapınak ve manastırlarda bayrak törenleri düzenlenmesi istendi. Rahip ve rahibelerin ülkeye ve partiye bağlılıklarını göstermeleri gerekiyor.

Çin Komünist Partisi 1949’da iktidarı ele geçirmesinden bu yana, ülkedeki dini toplulukları sistematik bir biçimde yok etmeye başladı. Tapınaklar ve manastırlar yıkıldı ve keşişler ve rahibeler kovalandı ve zulme uğradı. 1953 yılında Çin Budist Derneği kuruldu. Bu Çinlilerin merkezi organizasyonudur. Bu dernek, Komünist liderlik tarafından tanınan, Çin’deki beş sözde vatansever dini dernekten biridir. Çin’deki Budist tapınakları ve manastırlarının tümü bu derneğin yönetimi altındadır. Sadece partiye sadık rahipler, başrahip olma şansına sahiptir.

Batı’daki birçok insan, Uygur Türklerine,  yer altı Katolik kiliselerini ziyaret edenlerin, Tibet rahiplerine ve Budist meditasyon hareketi Falun Gong uygulayıcılarına Çin’de on yıllardır zulmedildiğini biliyor.

Fakat, Çin’deki sözde vatansever dini derneklerin ve bunlara ait tapınak ve manastırların başrahiplerinin parti siyasetinin uygulanmasında aktif bir rol oynadığını, çok az sayıda insan biliyor.

Burada size Shanxi eyaletinden bir başrahip tarafından verilen bir vaazın video kaydından bahsetmek istiyorum. Burada Başrahip Yinguang, tüm keşişleri parti liderliğe itaat etmelerini söylüyor:

“Çin güçlü olduğu sürece, dünya için kurtuluş, Budist öğreti için umut vardır. Bu nedenle, Budist öğretilerinin takipçileri olan tüm Budistler, Partinin başı olarak başkan Xi Jinping yanında durmalı ve Merkez Komite etrafında yakın bir şekilde toplanmalıdır. Biz, Başkan Xi’nin Çin’i güçlü kılma ve dünyaya liderlik etme hayalini gerçekleştirmeye yardım etmeliyiz.”

Başrahip Yiguang cübbenin içinde olmasaydı, onu bir parti kadrosu üyesi olmadığını kim söylebilirdi.

Çin’in Budist tapınaklar ve manastırlarında parti komitelerinin olduğu bir sır değil. Eskiden arka odalarda propagandası yapıldığı biliniyordu, fakat şimdi halka açık etkinliklerde, geniş bir izleyici kitlesinin önünde partinin propagandası yapılıyor. Bu da yeni Çin’in gelişmelerinden  biridir, dolayısıyla tapınakları ve de keşişleri artık tamamen değişmiş durumda.

Çin Budist derneği yıllardır skandallar ile çalkalanıyor. Çin Budist Derneği başkan yardımcısı ve dünyaca ünlü Shaolin tapınağı başrahibi Shi Yongxin, Shaolin tapınağını bir eğlence şirketi gibi yönettiği için CEO keşiş olarak sıfatlandırılıyor. Ayrıca Shi Yongxin, yolsuzlukla itham ediliyor. Eski bir Shaolin Tapınağı keşişi tarafından yayınlanan bir belgeye göre, başrahip lüks araba filosuna ve ayrıca yarım milyon dolar servete sahip ve paranın bir kısmını Avustralya’da yaşayan bir sevgilisine göndermiş. Başrahibin kadınlara, paraya ve şöhrete olan tutkusu, Budizmin temel prensipleri ile tezat oluşturuyor.

2018 yılında, Çin Budist Derneği başkanı, Pekin’den rahip Shi Xuecheng, birkaç defa, kadın rahibelere cinsel tacizde bulunmak ve onlara saldırmakla suçlandı. 95 sayfalık bir belgede, rahip Shi Xuecheng, iddiaya göre en az altı rahibeye mesaj gönderdiğini belirtiliyor. Haberlerde, Shi Xuecheng’in rahibelerden mutlak itaat istediği ifade edildi ve buna cinsel itaatkarlık da dahil.

Bir raporda, birçok kurbanların bunu yaşadıkları belgelenmişti. Bazı rahibelerin yaşadıklarından dolayı psikolojilerinin ve akli dengelerinin bozulduğu ve hatta intihara meyilli olduklarını söyleniyor.

Bunun üzere, Shi Xuecheng hiçbir ceza almadan istifa etti. Kurbanları onu “Buda’nın cübbesi arkasına gizlenmiş iblis” olarak tanımlıyorlar.

Rahiplerin birbirleriyle kavga etmeleri, sigara içmeleri ve hatta sokakta kadınlarla el ele yürümeleri artık alışageldik bir durum.

Elbette bütün keşişler ve rahibeler böyle değiler. Fakat, genel durum korkunç. Peki, bu durum nasıl ortaya çıktı?

Belki eski bir Budist antik hikaye bize yardım edebilir. Size Buda Sakyamuni’den bir hikaye anlatacağım. Buda Sakyamuni, 2500 yıl önce kuzey Hindistan’da küçük bir prenslikte doğdu. Babası kraldı. Shakyamun’nin adı Prens Siddhartha’ydı. Küçük prens, mutlu ve kaygısız bir yaşam için gerekli olan her şeye sahipti ama kimsenin ona veremeyeceği bir şey vardı – o da şu sorunun cevabı: Hayatın anlamı nedir?

29 yaşındayken Prens Siddhartha sarayı terk etmeye karar verdi. Bilgeliğe ulaşmak için, doğru yola sahip olduğunu iddia eden birkaç usta aradı. Ama hiçbir usta ona, acıların neden var olduğunu ve insanın bu acıdan nasıl kurtulabileceğini anlatamadı. Beş zorlu ve acı dolu yıl geçmişti. Bir gün Prens Siddhartha bir bodhi ağacının altına oturdu ve bulamadığı cevaplar hakkında düşündü ve sonrasında meditasyona girdi.

Cennetteki tanrılar onu izledi ve ona yardım etmek istedi. Fakat birden iblislerin kralı, karanlığın hükümdarı Mara ortaya çıktı.

Mara, Prens Siddhartha bilgiye ulaşırsa, insanların ölüm korkusunu kaybedeceğinden ve gücünden olacağından endişeliydi. Mara, Prens Siddhartha’nın hayatın anlamını ve gerçeğini bulmasını engellemek istedi. Onu meditasyonda rahatsız etmek ve engellemek için Mara, üç kızını ölüler diyarından gönderdi.

Mara’nın üç güzel kızının adı Tutku, Arzu ve Zevk idi. Onlar Siddhartha’nın önünde dans ederek onu baştan çıkarmaya çalıştılar. Siddhartha gözlerini açtı ve onlara şöyle dedi: Güzel görünebilirsiniz, fakat kalbiniz öyle değil – kirle dolu güzel bir vazo gibisiniz. Doğaüstü güçle Siddhartha, Mara’nın kızlarının, vücutlarının gerçekte ne kadar çirkin göründüğünü görmelerine sağladı- onlar iskeletler görünümdeydi.

Şeytan kral Mara pes etmedi. Bu sefer zehirli oklarla donanmış çirkin iblislerden oluşan uğursuz bir ordu gönderdi. Siddhartha’nın vücudu, onu koruyan bir ışık parıltısı yaydı. Bu şekilde, şeytanlar ona ulaşamadı.  O sırada gökten büyük bir gürültü koptu. Şeytanlar cennetteki tanrılar tarafından kovuldu ve gece olmuştu.

İkinci sabah Siddhartha gözlerini yavaşça açtı ve mutlu bir şekilde gülümsedi. Artık bir kişinin acının üstesinden nasıl gelebileceğini ve reenkarnasyonun feci döngüsünden nasıl kurtulabileceğini öğrenmişti. Prens tam aydınlanmaya ulaşmıştı ve şimdi bir Buda olmuştu. Buda kelimesi Sanskritçe’de “aydınlanmış kişi” anlamına gelir.

49 yıl boyunca Buda Sakyamuni, takipçilerine kendi öğretisi olan Dharma’yı öğretti. Takipçisi günden güne arttı.

Bir gün iblis kral Mara geri geldi ve Sakyamuni Buddha’ya dedi ki: Yeterince insanı kurtardın. Nirvanaya gitme vaktin geldi.

Buddha Sakyamuni, insan dünyasından ayrılma zamanının geldiğini biliyordu.

Mara, Sakyamuni’ye, “Seni yenemedim. Ama sen Nirvana’ya girdikten sonra Dharma’nı yok edeceğim.”

Sakyamuni ona:” Dharma doğru bir yoldur. Onu kimse yok edemez”, dedi.

Mara ona şöyle seslendi: Öğretilerini yok edeceğim. Zamanı geldiğinde, öğrencilerime, keşiş cübbesi giydireceğim ve onları Budist tapınaklarına göndereceğim. Bir Budist, biri tapınağa gelip Budizm’i öğretmek istediğini söylediğinde reddedemez, değil mi? Öğrencilerim tapınaklarınıza gidecek ve öğretilerinizi yanlış yorumlayacak, emirlerinizi çiğneyecek ve takipçilerinizi yoldan çıkaracak.”

Buda Sakyamuni, o günün geleceğini biliyordu. Gözyaşları yanaklarından aşağı süzüldü.

Mara mutlu bir şekilde güldü ve gitti.

Bir süre sonra Buda Sakyamuni kararlı bir şekilde şöyle dedi: O zaman, yani Dharma’nın son zaman geldiğinde, benim öğrencilerimin cüppelerini çıkartıp, tapınakları terk etmesini sağlayacağım. Öğrencilerim tapınakların dışında xiulian (ruhsal uygulama) uygulayabileceklerini ve tamamlanmayı başarabileceklerini göreceğim.

Bir keresinde bir öğrenci Buda Sakyamuni’ye, son dönemin ne zaman başlayacağını sormuş. O da, Ölümünden 500 yıl sonra demiş. Aradan 2 bin yıl daha fazla zaman geçti. Buda Sakyamuni’nin sözlerine bakarsak, şu anda zaten son zamanın, en sonuna geldiğimizi görebiliriz.

Bilgelik yolunu arayanların, bunu tapınakların ve manastırların dışında bulmaları daha olasıdır.

*Bu yazı, Lea Zhou’nun “Buda Sakyamuni ve şeytan mara arasında diyalog- efsane veya kehanet” adlı videonun orijinal metinidir/ Lea’nın Görüşü youtube kanalı vasıtasıyla, Epoch Times Almanca’dan çevrilmiştir.

Çeviren: Evren Durmaz, Epoch Times Türkiye

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.