Depremzedelerden Hükümete Feryat: “Hükümet ne zaman bizimle İlgilenecek?”

( Fotoğraf: Aksel Anıl: https://www.pexels.com )

Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra evlerini kaybeden ve diğer şehirlerde barınmak zorunda kalan depremzedelerin hükümete karşı kızgınlıkları bitmiyor. Mersin Erdemli’de Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından tahsis edilen Erdemli Hal Kompleksi’nde barınan ve 21 kişilik bir akraba grubundan oluşan Tek, Atay ve İmseyitoğlu aileleri de bu depremzede ailelerden. Hatay’da yaşadıkları deprem felaketinden sonra herşeylerini bırakarak önce İstanbul’a oradan da Mersin’e gelen aileler, depremden sonra hükümetten hiçbir yardım ve fayda göremediklerinden dolayı geleceğe karşı umutlarını kaybetmiş durumda.

Depremden üç çocuğu ile yıkılan evinden sağ çıkan Nida Tek, tüm aileler adına depremi ve depremden sonra yaşadıklarını gazetemize anlattı. Yaşadıkları deprem felaketinin ardından varlarını ve yoklarını kaybeden depremzede aileler, yaşadıkları depremin kendilerini yıkmadığını  ama sonrasında yaşadıklarının kendileri için gerçek bir yıkım olduğunu ifade etti.

“Bize oy karşılığı yardım teklif ettiler”

Nida Tek deprem felaketinin ardından yaşadıkları ilk şokun kendilerine yapılan oy karşılığında yardım teklifi olduğunu söyledi. Tek olayı şöyle anlattı; “Ben Antakyalı olduğum için, Defneliyim diye, CHP’liyim diye biliyorlar. Defne’de Ak Partili de var.  Defne’den AKP’ye oy gitmez dendi. Bana yardım edilmedi. Bunu birebir yaşadım. Bana AK Partili bir arkadaşım geldi ve ‘Size bir vakıf yardım etmek istiyor ama oy istiyorlar.’ dedi. Vakfın adını burada vermek istemiyorum. ‘Oyunun fotoğrafını çekersen sana yardım edecekler.’ dedi. Benim ablam da, ‘Hayatta oyumun fotoğrafını çekmem. Fotoğraf çekmem ve Ak Parti’ye de oy vermem.’ dedi. Ben sessiz kaldım, konuşmadım. Bu vakıftan geldiler önce yardım ettiler. Önce biz partiden mi yoksa vakıftan mı geliyorsunuz diye sorduk. Sonradan ortaya çıktı kim oldukları.”

Tek, cümlelerine şöyle devam etti; “Benim eşim yok deyince, sana yardım ederiz. 6 aylık kiranı veririz ondan sonra hayatına İstanbul’da devam edersiniz dediler.  Ben kabul etmedim ve daha sonra İstanbul’lu bir hayır sever aile bize ulaştı ve bize yardımcı olabileceğini söyledi. Biz 21 kişi yanlarına gittik.  Ben orada anne ve baba kazandım ve beni şu saate kadar arıyorlar. Bir yandan deprem oldu evimi kaybettim diye üzülüyorum ama bir yandan da bir aile kazandığıma seviniyorum. Daha sonra Mersin’e gelebileceğimizi ve burada şartların çok iyi olduğunu söylediler ama burada da pek çok zorlukla karşı karşıyayız.”  

Mersin Erdemli Hal Kompleksi’nde Nida Tek ve akrabalarının beraber kaldığı birim (Fotoğraf: G. Hakan Koçman / The Epoch Times TR )

“Böyle hasar tespiti mi olur? “

Nida Tek ikinci bir şoku da evlerinin hasar tespitinde yaşadıklarını söyledi. Tek, iki kızı ve küçük oğlu ile aynı evde yaşarlarken evlerinin hasar tespitlerinin, evdeki her bir bireyin sanki ayrı evi varmış gibi, dört ayrı kişi için ayrı ayrı çıktığını belirtti. Kendisi ve iki kızı adına çıkan hasar tespitinde evlerinin ağır hasarlı görünürken oğulları adına çıkan hasar tespitinin orta hasarlı çıktığını ve ne yapacaklarını bilemediklerini ifade etti. Daha sonra kendileri ile ilgilenen memurun böyle yanlışlıklar olduğunu ve bunun giderebileceğini söyledikten sonra rahatladıklarını söyleyen Tek; Böyle hasar tespiti mi olur?dedi.

“Cumhurbaşkanımız ayrımcı davranıyor.”

Nida Tek konuşmasının devamında ise Cumhurbaşkanı tarafından kendilerine yapılan muamelenin bir ayrımcılık olduğunu ve böyle bir muameleyle ilk defa karşılaştıklarını söyledi. Tek bu durumla ilgili olarak, “Bizim sonumuz ne olacak? Hepimizin hayalleri vardı ve biz hayallerimizi gömdük de geldik. Böyle bir şey olmaması lazım. Hani bu hastane temeli için oraya gittiği zaman Cumhurbaşkanımız şunu söyledi; ‘Antakyalılar da bizim kardeşimiz’ dedi. Buradan oy çıkmıyor hesabına getirdi. Ben bunu istemiyorum. Ben Cumhurbaşkanından memnun değilim çünkü Cumhurbaşkanımız Alevi’yi ayırıyor, Sünni’yi ayırıyor. Benim karşı komşum Sünni bir hanımefendiydi ama ben çok memnundum ondan. Biz karşı komşum ile Sünni-Alevi ayrımı yapmadık. Biz kardeşiz ya! Ben bunu ilk defa cumhurbaşkanımızdan duydum. Siyaset ile dini karıştırıyorlar. Böyle bir şey olur mu? Ne biçim bir ülke olduk yahu?” dedi.   

“Bunu sadece Cumhurbaşkanı için de söylemiyorum.” diyen “Tek bütün partiler siyaseti bırakmalı ve bizler için bir araya gelmeliler. Bu olmadığı için bizler burada sürünüyoruz.” dedi.  

Akrabalardan Selma Taktuk. Yalatalak hasta Selma Taktuk hal kompleksinde kalıyor ve bugüne kadar kendisi ile ilgilenen hiçbir devlt yetkilisini görmediğini söylüyor. (Fotoğraf: G. Hakan Koçman / The Epoch Tiimes TR)

“Hükümet ne zaman bizimle ilgilenecek?”

Nida Tek konuşmasının devamında ise mevcut durumda yaşadıkları zorluklardan bahsetti. Mersin Büyükşehir Belediyesinin kendilerine sağladıkları şartlardan dolayı memnuniyet duyduklarını ve pek çok depremzedenin kendilerinin sahip olduğu koşullara sahip olmadığının farkında olduklarını söyleyen Tek, yaşadıkları durumu şu sözlerle ifade etti; “ Ben hasta ve rahatsız bir bayanım ve benim okula giden iki tane kızım var.  Kızlarım artık umutsuzluktan okulu bırakıp işe başlamaya ve kiraya çıkmak için para kazanmayı düşünmeye başladılar. Ben İstanbul’dan kaçtım buraya geldim. İstanbul bizi yutar dedik. Antakya’ya dönemiyoruz. Ben oraya gidip geliyorum ve oradaki yaşam koşullarını çok iyi biliyorum. Orada kadınlar ne doğru düzgün yıkanabiliyor ne de çamaşır yıkayabiliyor. Orada koşullar çok kötü. Biliyorum ki pek çok depremzede bizim sahip olduğumuz şartlara sahip değiller ama burada da zorluklar var. Burada görevli arkadaşlar zaman zaman depremzede olduğumuzu unutuyorlar. Yemeklerimiz hep bakliyat. Çok fazla insan iç içe yaşıyoruz. Mahremiyet sağlamakta zorlanıyoruz. Hijyenik malzemelere ulaşmakta güçlük çekiyoruz ve malzemelerin dağıtımlarında zaman zaman organizasyonsuzluklar var. Başkan Vahap Seçer’in ve ekibinin elinden geleni yapmaya çalıştığını biliyoruz ve kaynaklarının da çok kısıtlı olduğunun farkındayız. Bize kucak açtılar. Sağ olsunlar ama daha ne kadar böyle yaşayacağız. Hükümet ne zaman bizimle ilgilenecek?’ dedi.

 “Cumhurbaşkanımız sarayda otursun, yesin, içsin, suyunu analiz yapsın “

Yaşamakta oldukları maddi sıkıntılara da değinen Tek, yaşadıkları maddi zorlukları anlattı. 21 kişi hep beraber zorlukların üstesinden gelmeye çalıştıklarını söyleyen Tek, yaşadıklarını Cumhurbaşkanını da eleştirerek şu sözlerle anlattı; “Yengemin eşi yok. Kocası başında değil.  Sağolsun Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı bizimle ilgileniyor ama bir düşünün yengemin de dün cebinde nakit parası yoktu, benim de nakit param yoktu. Eşimi dostumu arıyorum, cebimizde para kalmadı. Bize para atın diye. Yakınlarımız bize iki yüz, üç yüz TL attıklarında biz çocuklar gibi seviniyoruz. Bir tüp alalım da en azından çayımızı kahvemizi alalım diyoruz.

1 sene içerisinde evlerimiz bitmez. Böyle bir şey yok. Deprem oldu biz sallanmadık. Deprem olmadı sanki bomba atıldı evimize.  Ben yerimde duramadım. Benim oğlum dolabın altında iki saat kaldı.  Ben oğlumu çıkartana kadar ikinci depreme yakalandım. Ölmemi mi bekliyorlar?  Bu kadar insan boşuna öldü. Bu kimin ahı? Cumhurbaşkanımız sarayda otursun, yesin, içsin. Suyunu analiz yapsın. Biz de burada aç kalalım. Oğlum da bana dün markette ‘Şu çikolatayı alabilir miyim anne? Alırsam sorun yapar mısın?’ diye sorsun.

Ben Cumhurbaşkanı isem aç kalacağım. İnsanımın karnını doyuracağım.

Nida Tek, eşini depremden önce 2019 yılında kaybettiğini ve o tarihten beri deprem felaketine kadar çocukları ile birlikte kendi ayakları üzerinde durduğunu söyledi. Tek, eşinin öldüğü zaman kendisine borç bıraktığını ama bu borca rağmen evini ve eşyalarını yenilediğini ve çocuklarını okula göndermeyi başardığını söyledi. Bunları yaparken de ne devletten ne kimseden destek almayarak yaptığını belirten Tek şu anda ise artık dimdik duramadığını söyledi. “Yapamıyorum. Şu anda büküldüm çünkü evimde değilim ve elimizden tutan kimse de yok.” dedi.

Tek konuşmasının devamında ise hükümeti ve cumhurbaşkanını şu sözlerle eleştirdi; “Bakın bu kız depremden önce evlenecekti. Nikah şekeri bile hazırdı. Nerede bu devlet? Biz iki üç paket makarna gönderip, yardım ediyoruz diyorlar. Ben iki üç paket makarna istemiyorum. Ben pirinç te istemiyorum. Ben bulgur da istemiyorum. Bana bir koli gönderip tamam diyorlar. Ben bunu ne yapayayım ki? Ben şu sokağın başına çıksam ve çocuklarım aç bana bir şeyler al desem, alır.  Karnımı da doyurur. Biz paket istemiyoruz bu devletin gerçekten düzgün bir şekilde karar vermesini istiyoruz.

Benim evim üçüncü katta bir evdi. Bana göre de gayet lüks bir evdi.  Şu anda ben bir kiremit eve bile kabulüm. Bir oda, bir mutfak bir tuvalet olsun. Kafamı sokabileceğim bir yer olsun benim için yeterli. Bir kızım üniversiteye hazırlanıyor. Diğer kızım lise ikiye gidiyor. Şu anda kızlarımın ikisi de hiçbir şey yapmıyor. Burada gönüllü olarak çamaşırhane ve mutfakta yardımcı oluyorlar.  Ben çıkayım, sarayda oturayım. On çeşit, etli yemek, çeşit çeşit kahvaltımı koyayım. Suyumu içerken de test yapsınlar. Oh, ne güzel. Ben Cumhurbaşkanı isem aç kalacağım. İnsanımın karnını doyuracağım. “

“AFAD gidiyor görüntü alıyor ve sanki depremzedeyi AFAD çıkarmış gibi gösteriyorlar.”

Nida Tek’in 15 yaşındaki kızı Nehir Tek de depremde yaşadıklarını anlattı. AFAD’ın depremde çok yetersiz kaldığını söyleyen Nehir kendi gözleriyle gördüğü bir olayı paylaşmak istediğini söyledi. Hatay olarak haberlere çok geç düştüklerini söyleyen Nehir sözde depremzedelere yardım etmek için gönderilen AFAD ekiplerinin hiçbir yardımını görmediğini söyledi. Halkın kendi içerisinde birlik olarak insanları enkaz altından çıkardığını söyleyen Nehir şahit olduğu bir olayı şöyle aktardı; “AFAD görevlilerinin bu sırada arabasının içerisinde görevli kişi telefonu ile bir şeyler yapıyor. Halk enkazdan birini çıkarıyor. Halk tam depremzedeyi çıkartırken AFAD gidiyor ve görüntü alıyor ve  sanki depremzedeyi AFAD çıkarmış gibi gösteriyorlar. Ben kendi gözlerimle buna şahit oldum. Buna teyzem de şahit oldu. Anonim bir sitede ben bunları anlattığım zaman çok nankör olduğumuzu ve devletin bize çok yardım ettiğini söylediler. Ben depremzede olarak bunları yaşıyorum. Bana ne yardım edildi, söyler misiniz? “

‘Nehir, ben enkaz altındayım, beni kurtarın.’

Nehir arkadaşı Aslı’yı ise enkazın altında nasıl kaybettiğini göz yaşları içerisinde şu sözlerle aktardı; “Biz depremden sonraki hafta Hatay’daydık ve ondan sonra İstanbul’a hayırsever bir ailenin yanına geçtik.  Ben telefonumu çok sonra alabildim. Benim arkadaşım enkaz altında kaldı ve enkaz altında can verdi. Ölmeden önce, ‘Nehir, ben enkaz altındayım, beni kurtarın.’ diye beni aradı. Beni aradı ve ‘Nehir, ben öleceğim herhalde’ dedi. ‘Aslı bekle.’ dedim. ‘Ben Hatay’da değilim, seni kurtaracağım.’ dedim. AFAD’ı arıyorum, 112’yi arıyorum, BabalaTV’yi arıyorum. Her yeri aradım ama bir kişi bile yardım etmedi. Ondan sonra söylediklerine bakın, ‘Neymiş, devlet yardım etmiş.’  Daha sonra abisi Aslı’yı enkaz altından çıkardı ama kolu ve bacağı yoktu. Bu halde bile onu başkasının mezarının üzerine gömdüler. Kendimi çok yalnız ve çaresiz hissettim. ”  

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.