“Gülümse, Hadi Gülümse Bulutlar Gitsin”

Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye
Birden iki insanı döndürür bir kişiye
Anılarından kale yapıp sığınsa bile
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye

Özdemir ASAF

Hikayeyi yazar dostum Bekir Fuat’tan okumuştum, şöyleydi: “Nasrettin Hoca’nın bir atı varmış. Atı satmaya karar vermiş ve pazara götürür. Hocayı pazarda gören komşular: “Hocam ne yapıyorsun, bu at satılır mı? Ne kadar güzel, ne kadar faydalı, olacak şey değil!” derler. “O bir küheylan!” Hoca tek tek hepsini dinler ve der ki: “Haklısınız, söyledikleriniz doğru. Ama atın neşesi yok!” At gibi bir ülkedeyiz ama ne yapalım işte, neşesi yok!

Evet maalesef, toplumca asık suratlı yaşar olduk genelde. Yolda – belde, çarşıda – pazarda abus çehrelerle, dalgın yürüyen yüzlerce kişinin arasındayız. Tanımadığımız insanlar genelde gülümsemiyor bize, tanıdıklarımız da öyle. Üstelik biz de gülümsemiyoruz ne kendimize, ne başkalarına.

Üstün Dökmen’in herkesçe bilinen “Selam” şiirinin ana fikri şuydu: “Yola çıkınca her sabah, bulutlara, taşlara, kuşlara selam ver. Sonra cebinden aynanı çıkarıp bir selam da kendine ver. Bu dünyada sen de varsın ve değerlisin, bunun farkına var, varlığınla dost ol!

Çoğumuz bu şiir gibi daha birçok şeyden habersiz, yarın yokmuş gibi, umut yokmuş gibi, kendimize kendimizden bir fayda, bir çare yokmuş gibi, yokmuşuz gibi savrulmuşuz hayatın dağdağasına.

Hayatı , belki de sahip olduğumuz tek ve en değerli şeyimiz olan hayatımızı, elimizde bir çiçek gibi değil, sırtımızda bir yük gibi taşıyoruz.

Sezai Karakoç’un deyişiyle: “yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi, yaşamıyor gibi yaşıyoruz.”

Şirazlı Sadi’nin deyişiyle: “insan bir damla kan ve binlerce endişeden ibarettir.” Evet, İsmet Özel’in deyişiyle: “surat asmak hakkımız”. Evet ama biraz tebessüme yer olmamalı mı hayatımızda? Biraz ne kelime, insana yakışan, başta olması gelen doğru tavır mütebessim olmak değil mi? Çünkü hayat keder ve mutluluk arasında sarkaçlanan bir süreçtir. Hiçbir şey sonsuza kadar kötü, ebediyen iyi gitmez. Zaten hiçbir şey sonsuza kadar sürmez.

Madem sonlu bir dünyada yaşıyoruz, somurtsak da, gülümsesek de her şey sona erecek, neden seçimimizi hiç olmazsa hoş olandan yana kullanmayalım: tebessümden…

Sosyal medyada sıkça kullanılan ifadeyle; birçok şeyin fiyatını bilen ama değerini bilmeyen insanlarla dolu bir toplumda yaşıyoruz. Ondan şikayet, bundan şikayet, ne iştah kaldı, ne de afiyet.…

Gülümser olmak, tebessüm etmek iyidir. İnsanı güzelleştirir, güzellik hayatı güzelleştirir, güzel hayat dünyayı güzelleştirir. Asık surat, yüz kaslarını gülümsemekten daha fazla yorar, cildi de kırıştırır :))

Trafikte birbiriyle sorun yaşayan insanlar birbirlerine gülümseseler, daha büyük sorunlar başlamadan bitmez mi mesela. Nazım’ın “düşmana inat bir gün fazla yaşamak” sözünü yeniliyorum; düşmana inat gülümsemek…

Şimdiden başlayarak artık her gün daha fazla gülümseyelim sevgili okur; unutmayalım tebessümün sermayesi sıfır, kârı büyüktür.

Yazının başlığına Kemal Burkay’ın ünlü şiirinin dizeleriyle başladım, Şeyh Galib Dede Efendi’nin o meşhur mısraıyla tamamlıyorum; Kendine hoşça bak, sen alemin gözbebeğisin.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.