En Karanlık Saat ve Churcill’in Gelibolu Savaşı Deneyimi
Churcill önderliğindeki İngiltere’nin Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusu karşısında bozguna uğramasından sonra, Hitlerin Avrupa’yi işgal ettiği yıllarda, İngilizler Fransa’nın yanında yer alarak büyük bir direnç gösterir.
İngilizler, Gelibolu’da kaybettikleri imajı Hitler karşısında yeniden kazanmak isterler. İngilizlerin Avrupa’yı Hitler’den kurtarması, hem Büyük Britanya için bir güç gösterme, hem de yeni bir “İngiliz ulusu” bilincinin yeniden oluşmasına neden olur.
En Karanlık Saat filmi, bu tarihsel öneme sahip olayı tam anlamıyla mükemmel bir şekilde beyaz perdede seyirciyle buluşturmuş.
“En Karanlık Saat” (2017, Darkest Hour) filminde Gelibolu Savaşı’na dolaylı ama güçlü bir gönderme vardır. Nasıl olmasın ki, Çanakkale Savaşı’nın tesiri Avrupa emperyalizmin başını döndürmüştü.
Filmde, Churchill karakterinin ve siyasi geçmişinin en kırılgan noktasına dokunulur. Churchill, filmin sonlarında şöyle der: “Fikrini değiştirmeyenler hiçbir şeyi değiştiremez.”
Filmde bir anlamda Churchill’in Gelibolu deneyimi test edilir. İngiltere Parlamentosu ikiye bölünür: Churchill’e güvenenler ve güvenmeyenler. Kraliyet ilk günlerde Churchill’e güvenmese de, gelişmeler en sonunda Churchill’in üstün devlet insanı yeteneğini ortaya koyar. Kral Churchill’in ayağına giderek O’na güven duyduğunu ilan eder.
Film, 1940 yılında, II. Dünya Savaşı sırasında geçer. Churchill, Nazi Almanyası karşısında teslimiyet mi yoksa direniş mi politikasını seçeceği bir dönemdedir.
Ancak arka planda, onun zihninde hâlâ Gelibolu yenilgisinin hayaleti dolaşır. Çünkü 1915’te Çanakkale Seferi’nin fikir babası bizzat Churchill’di (o dönemde Deniz Kuvvetleri Bakanıydı). Boğazları donanmayla geçip Osmanlı’yı saf dışı bırakma planı onun stratejisiydi. Fakat sefer büyük bir fiyasko ile sonuçlandı.
Binlerce asker (özellikle ANZAC birlikleri) öldü ve Churchill istifa etmek zorunda kaldı. Bu olay, onun kariyerinde ağır bir leke ve ulusal utanç olarak kaldı. 1915’te Churchill, İngiltere’de genç, parlak ve iddialı bir bakandı. O dönemdeki stratejisi “cesur ve beklenmedik hamlelerle imparatorluğun gücünü göstermek”ti. Gelibolu Planı da bu mantıktan doğdu:
Osmanlı’nın zayıf olduğunu düşündü,
Boğazları kısa sürede geçebileceğine inandı,
Savaşın gidişatını tek hamleyle değiştirmek istedi.
Ama sonuç tam tersiydi: Binlerce asker öldü, İtilaf güçleri başarısız oldu, Churchill, hem görevinden oldu hem de “katliamın mimarı” olarak damgalandı. Bu deneyim, onun siyasi hayatında ilk büyük yıkım oldu.
Filmde, Churchill’in kararsız kaldığı anlarda bu geçmiş yenilgi sık sık ima edilir: Kabine üyeleri ve muhalifleri, onun “askerleri ölüme gönderen bir maceraperest” olduğunu hatırlatır. Bu suçlama doğrudan Gelibolu’nun gölgesidir. Churchill artık “bir daha asla böyle bir hata yapmamak” kararlılığıyla hareket eder.
Bu yüzden Darkest Hour, yalnızca Hitler’e karşı bir direniş filmi değil, aynı zamanda Churchill’in kendi geçmişiyle hesaplaşmasıdır. Gelibolu Savaşı filmde bir tür travma metaforu gibidir: Churchill için “aklın stratejisiyle gururun felaketi” arasında sıkışmış bir deneyimdir.
Churchill, 1940’ta ise artık aynı hatayı yapmamak için aklını, inancını ve hitabetini yeniden kurar. Yani filmdeki karanlık, sadece Hitler’in tehdidi değil, Churchill’in kendi geçmişinin karanlığıdır.
Churchill, Gelibolu bozgununun ardından istifa ettikten sonra Batı Cephesi’ne gitti ve orada bir asker olarak savaştı.
Bu dönem onun için bir tür kendini arınma süreciydi. Burada şunu öğrendi: İnsan hayatı stratejinin içinde bir sayı değildir. Savaş, yalnızca akıl değil, vicdan ve dayanıklılık meselesidir. Zafer, “hızlı kazanmak” değil, uzun süre dayanabilmekle mümkündür.
Gelibolu’nun yankısı, onun insan olarak olgunlaşmasına ve siyasal olarak sertleşmesine neden olmuştur.
En Karanlık Saat filminde Gary Oldman’ın kusursuz Churchill karakteri izlemeye değer.