Bolkarların Sessiz Çığlığı

“Ana beni aldırma / sarı saçım yoldurma”

“Bolkarların Sessiz Çığlığı” Aysel Özcan Yetiş’in ilk kitabı. Bir folklor kitabı. Türk halk kültüründe, Niğde-Ulukışla-Darboğaz yöresine mahsus ağıtların, hikayeleriyle birlikte derlendiği bir kitap. Kitabın alt başlığı “Anadolu Tarbaz Ağıtları” diye konmuş. Tarbaz, şimdiki Darboğaz’ın eski adı.

Yazar Aysel Yetiş çok sevdiği annesi Durdu Meryem Özcan’ın vasiyetini yerine getirmiş kitabı çıkarmakla. Annesi ona: “yaz kızım, sesimi kaydet kızım” diye sürekli nasihat verirdi. Yazarımız da buna uydu. Annesi hayatta iken notlar tuttu, ses kayıtları aldı. Onun vefatından sonra da meşakkatli bir yol seçerek kitabı çıkartmaya karar verdi. Kitap, anne Meryem Özcan ve tüm acı çeken annelere ithaf edildi.

Kitapta sadece annesinin anlattıkları yer almadı. Aysel Hanım tüm yöreyi gezdi. Derlemeleri zenginleştirdi ve onları kitapta toplayarak kaybolmalarını önledi. Aslında yapılan Türk kültürüne, tarihine ve geleceğe yönelik büyük bir özveri ve hizmettir.

“Bolkarların Sessiz Çığlığı” Nisan 2025 tarihinde, Mersin Global Yayıncılık tarafından yayımlandı. 184 sayfalık kitapta, sadece ağıtlar yer almamış elbette. Yöre kültürü, tarihi ve yaşamı birinci ağızdan ve eski hikayeler, anlatılar ışığında günümüze aktarılmış. Kitap, bu yönüyle bir belgesel niteliğindedir çok kıymetli bilgilerin, edinimlerin kaybolmasını önlemesi açısından sorumluluğunu yerine getirmiştir.

Yazarımız aile dayanışmasına önem veriyor. Kitabın hazırlanışı ve çıkışında yazar, ailesinden destek görüyor. Bu, kitabın bütününe bir sevgi ve samimiyet yumağı halinde yansıyor.

Türk halk kültürü nesiller boyunca sözlü aktarımla günümüze gelebilmiştir. Yazılı eserler yok denecek kadar azdır. Türküler, öyküler, şiirler ve ağıtlar asırlar boyunca kuşaktan, kuşağa aktarılmıştır. Aysel Özcan Yetiş’in yaptığı ise bunu yazılı metne dökerek gelecek kuşaklara taşımaktır.

Kitaptaki ağıtlar, maniler yöresel ağızla aktarılmış. Bu, yazana ayrı bir güçlük verirken, okur açısından ise farklı bir deneyim sunuyor. Ancak tam anlamak bakımdan da biraz dikkat gerektiriyor.

Niğde-Ulukışla bölgesi birçok yöreden Türklerin yerleştirildikleri bir alan. Mübadiller, Yörükler, Türkistan’dan gelenler, çeşitli Türk boylarına mensup insanların oluşturduğu kendi içinde heterojen bir kültür çeşitliliğidir.

Türklük, büyük coğrafyada Türkçe’nin çeşitli lehçelerini, ağızlarını konuşan ve yaşanılan bölgeler itibarıyla inanç, kültür, yöre çeşitliliği bakımından türlü farklılıklar göstermesine rağmen, büyük oranda bir benzerlik ve uyuşma ahengini de yakalamıştır.

Günümüzde farklı lehçelerdeki Türk dilleri konuşan insanlar, gittikleri yörenin lehçesini az zaman aralığında rahatça konuşulabilir ve anlaşabilir. Bunun için biraz kulak dolgusu yeterli gelir. Türk Devletleri Teşkilatı örgütlenmesi, ortak alfabe ve ortak projeler, kültürel kaynaşma bakımından oldukça önemlidir.

Aysel Yetiş kitabında sadece ağıtlara ve ağıt hikayelerine yer vermemiştir. Niğde yöresini coğrafi konumunu, bölge insanlarını ve yöre kültürünü ve yaşam döngüsünü de sade, anlaşılır ve kısa biçimde anlatmıştır.

Ağıt, aynı zamanda bir şifa, rahatlama aracıdır da. Zira insan içini dökmediği, dertleşmediği anlarda daha vahim sonuçlar doğabilir. “Üzüntünü sözcüklere ver, konuşmayan yas, kalbi örter” demişler. İnsan yasını yaşamalı, içini dökmelidir. “Dertleşecek kimseyi bulamayan, derdini akan suya anlatsın” derler Anadolu’da.

Yazarımız kitabının sonuna bıraktığı, kitapta adı geçenlerin fotolarıyla, eserine ayrı bir zenginlik ve gerçeklik katmıştır. Yöreye mahsus sözcüklerin anlamlarının bulunduğu bölüm de dilimize güç veren bölüm olmuştur ki Orta Anadolu Avşarı olarak birçoğunu bizlerin de kullandığını buradan vurgulamak isterim.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.