Zhuang Zi – Laozi ile birlikte Taoizm’in en büyük Atası
Zhuang Zi (M.Ö. 369 – M.Ö. 286), diğer adıyla Chuang Tse, hayatı boyunca seçkin bir devlet adamı olarak bir görev üstlenmedi, bunun yerine kısa bir süre kendi yaşadığı bölgede küçük çapta bir görev aldı. Bir keresinde, devletin bir krallığı tarafından kendisine Başvekillik görevi teklif edildi, fakat Zhuang Zi özgürlüğüne kıyasla devlet adamı olmayı reddetti.
Bu alışıılmadık durumla Zhuang Zi, yoksul fakat asla karamsar olmayan bir hayat geçirdi. Lüks hayattan zevk alarak kulis yapanlardan kendini uzak tuttu ve yamalı elbiseler veya boş bir pirinç kasesi ile dolaşmaktan, hatta bazen hayır kurumunda yaşamaktan hiç rahatsızlık duymadı. Dünyasal kaygılardan sıyrılarak, Tao’nun doğal yolunu takip etmeyi savundu ve Laozi ile birlikte Taoizm’in en büyük atalarından biri olarak tanındı.
Taoistler, şöhret, zenginlik veya kariyer peşinde koşmadıklarından ve toplumun dikkatini çeken konular ile ilgilenmediklerinden dolayı, Zhuang Zi’nin hayatı çok az biliniyordu. Buna rağmen, adını taşıyan “Zuangzi” kitabı, diğer adıyla “Nan-hua’nın Saf Klasiği”, nesillere geniş çapta ilham vererek, binlerce araştırma yapılmasına ve edebiyatta yorumlanmasına neden oldu. Bilge ve yaratıcı bir kişi olmasıyla Zhuang Zi, kitaplarında sayısız mecazlar ve mizahi kinayeler kullandı. Doğanın rahat bırakılması ve insanların çevre ile uyum sağlaması gerektiğine inandı. Kitabı “Zhuangzi”, çok çeşitli sosyal sınıflara ait kişileri etkileyerek, düşünceleri insanların günlük hayatlarında derin etkiler bıraktı. Dünya çapında kitabı birçok dile çevrildi.
Kitabı “Zhuangzi”de, sözüm ona medeniyetin negatif etkilerine değinerek, manevi iradeye olan özlemini dile getirdi. Bu felsefe, daha sonra dünyevi edebiyat ve görsel sanattaki yerini aldı. Dünyevi bağlılıklardan özgürleşmeyi ve insanların hayatlarını dünyevi ün ve maddi çıkarlar peşinde koşarak harcamaması gerektiğini savundu.
Zhuang Zi, toplumdaki en büyük başarının “eylem olmadan eylemde bulunmak, hiçbirşeye hükmetmeden hükmetmek” olduğunu söyledi. (wu-wei – eylemsizlik). Bu o kadar mükemmel bir davranıştı ki, herşey doğal nedenini takip ediyordu, böylece yazarın görünen bir izi yoktu, dünyanın orjinal doğası ile, yani Tao ile ahenk içindeydi. Bu nedenle toplumda, hükmeden kasıtlı müdahalede bulunmamalı, aynı zamanda hükmedenin bir baskısı olmamalıydı. Böylece herkes kendi doğasını manevi iradesi ile takip eder ve toplum uyum içinde olurdu.
Geleneksel Konfüçyanizm’in kişilerin toplumsal sorumluluklarına değinmesinin aksine, Zhuang Zi’nin felsefesi daha çok bireysel hayat ve manevi içgörü üzerine odaklanmıştı. Daha sonra birçok Çin entellektüeli, hanedanlık değişimlerindeki kargaşalar sırasında, Zhuang Zi’nin felsefesine döndüler.
İlgili Haberler: