Uluslararası Runtalya Maratonu’nu Esad için koştu
Suriye Bayraklı Tişörtüyle Maratonda Esad İçin Koştu
1949 yılında Almanya’da Mainz şehrinde doğan Portguall, hayatı boyunca Almanya’da yaşadı ve EDS Company firmasından sistem mühendisi olarak emekli oldu. Bu yıllar sırasında oryantal hayata ve arkeolojiye duyduğu meraktan dolayı 1975 yılından itibaren Suriye’ye gidip gelmeye başladı. Ziyaretleri sırasında oradaki Suriye halkı ile iletişim kurmakta zorlandığı ve araştırmalarını derinleştirmek istediği için Arapça öğrenmeye başladı. Bunun için yaşadığı şehirde İsrail’den sürgün edilmiş bir Sünni Müslümanın yaptırdığı bir camiye gitmeye başladı. Bu süre içinde İslam’ı güzel ve doğru bir din olarak görmesiyle kendi dinini İslam olarak seçti. Arapça hocasının artık kapanması gerektiği sözleri üzerine ve Suriye’de gördüğü modern İslam yaşamının etkisiyle de 2007 yılındaki emekliliğinin ardından Suriye’ye yerleşti. Portugall o günleri şöyle anlatıyor: “ Suriye o kadar modern bir ülkeydi ki hem Hıristiyanlar, hem Aleviler hem de Müslümanlar özgürce ve birbirlerine karşı saygıyla yaşıyorlardı. Ama bugün “Ulusal Konsey” olarak BM’nin tanıdığı kökten dinci kesim, o zamanlarda da modern ve özgür yaşama karşı bir tehdit oluşturuyordu. Ve bugünkü olaylar da tarihte de daha önce olduğu gibi bu grubun kışkırtmaları ile ortaya çıktı.”
Suriye özgür bir ülke
Potugall Suriye’deki özgür yaşamını çok özlüyor. Suriye’ye taşınıp orada oturma izni alarak Hıristiyan ev sahipleri ile yaşamaya başlıyor. Her gün koşuyor ve bisiklete biniyor. Çevresi ile uyumlu bir yaşam içerisinde arkeolojik çalışmalarını sürdürürken bir cuma günü evinin yakınlarındaki bir camiden gelen kin dolu bir dua ile irkiliyor. Duayı kaydediyor ve ev sahipleri ile bu konuda konuşmasının ardından ev sahipleri bu durumu uzun zamandır bildiklerini ve bu durumu önemsememesini söylüyorlar. Daha sonra Portugall, üzerinde spor kıyafetleri ile koşu yaparken ve bisiklete binerken taşlanıyor ve sopalar ile birkaç kere kovalanıyor. Mart 2011 yılında Dera ve Banyas’ta meydana gelen olaylardan sonra bir gece ev sahibi Portugall’ın yanına geliyor ve polisten kendisini öldürme planları yapıldığı bilgisini aldıklarını söylryerek hemen ülkeyi terk etmesi gerektiğini bildiriyorlar. Portugall hiç vakit kaybetmeden yola çıkıyor ve Türkiye sınırından geçerek Almanya’ya dönüyor. Her şeyin sakinleşmesinin ardından 2011 yılının Ağustos ayında tekrar Suriye’deki evine dönüyor.
Aşırı dinciler çıldırmışlar
Portgall Suriye’de yaşayan aşırı dinci sunni grubun çıldırmış olduğunu düşünüyor. Portugall oradaki durumu şöyle anlatıyor: “Aşırı dinciler çocuklarını okula göndermiyorlar. Suriye’de eğitim zorunlu olduğu için bunu nasıl yapıyorlar? Yeni doğan çocukları hükümete bildirmiyorlar ve onları son derece sıkı ve beyin yıkamaktan daha beter İslami bir eğitime tabii tutuyorlar. Aslında Suriye’de bu durumun ortaya çıkma sebeplerinden bir tanesi de hükümetin bazı sunni bölgelerdeki kontrolünü daha önceden kaybetmiş olmasıdır. Ve bu kişiler bugünün muhalifler ordusunu oluşturmuşlardır. Bu olayın sonuçlarını Humus’ta gördük. Aşırı dinciler orada bazı insanların ellerini ve ayaklarını keserek birçok kişiyi öldürüp parçalarını Oront nehrine attılar. Daha sonra hükümet güçleri buradaki durumu kontrol altına almak için oraya gittiler ve orada bir çatışma meydana geldi. Daha sonra bu çatışmaya tanık olan insanlar bu görüntüleri cep telefonu ile kaydedip yayınladılar ve hükümeti suçlu olarak gösterdiler. Durum aslında aşırı dincilerin yaptığı katliamı durdurmaktı. Bu durumu şu anda dünya kamuoyu bilmiyor ama size Suriye’de yaşayan bir Avrupalı olarak söylemeliyim ki durum budur.”
Portugall’ın Almanya’nın Bründe kentinde yaşayan ve E. ON Westfulan – Weser AG firmasından emekli 57 yaşındaki arkadaşı Reinhard Havbrock da Portugall’ı birçok kereler Suriye’de ziyaret etmiş. Reinhard Havbrock orada gördüklerini ise şöyle anlatıyor; “Her şey kötüleşmeye 5-6 sene önce başladı. Daha önce herkes özgürce yaşıyordu ve alkol satışı ve diğer konularda herhangi bir sorun yoktu. Ama aşırı dinci kesim Suudi Arapların parası ile kıyı kesimindeki restoranları satın almaya başladılar ve yavaş yavaş bu yerlerde içki satışı durduruldu. Aşırı dinci kesimin yaşadığı yerlerdeki topraklar çorak ve üretime elverişsiz olduğundan bu insanlar kıyı kesimlerine gelmeye ve burada para kazanma yolları aramaya başladılar. Ve zaten bu insanlar Hıristiyanların, Alevilerin ve Müslümanların modern yaşamını kabul etmedikleri için her şey bir düğüm haline gelmeye başladı. Daha sonra camilerden bu nefret dolu konuşmaları ve nutukları duymaya başladık. Benim gördüğüm kadarıyla Esad her zaman modern ve özgür yaşamın Suriye’deki koruyucusu oldu ama eğer aşırı dinciler iktidarı ele geçirirse bundan sonra ne olcağını hiçbirimiz tahmin edemeyiz.”
En çok kadınların hayatları tehlike altında
Portugall şu anda Suriye rejimi altında yaşayan kadınların son derece özgür olduklarını söylüyor. Kadınların istedikleri gibi giyinip, kendi istedikleri yaşamı yaşadıklarını, her işte çalışabildiklerini ve orduda bile yüksek kademeli mevkilere gelebildiklerini söylüyor. Şu anda Suriye’deki turizm bakanının da bir kadın olduğunu hatırlatıyor. “Ama” diyor Portugall; “Eğer aşırı dinciler Suriye’nin kontrolümü ele geçirirlerse sadece Hıristiyanların, Müslümanların ve Alevilerin hayatı tehlikeye girmeyecek, aynı zamanda kadınların hayatı da dramatik şekilde değişecek .Bu durumu Tunus ve Mısır’daki rejim değişikliklerinde gördük. Suriye’de durum farklı olmayacak.”
Batı dünyasının utancı
Portugall, Uluslararası Runtalya Maratonu’na üzerinde Başar Esad’ın resminin olduğu Suriye bayrağı şeklindeki giysisi ile katılma sebebini de şöyle açıklıyor: “Bu maratona katılma amacım Suriye’yi desteklemek ve batı dünyasını, özellikle bir Alman olarak Almanya’yı protesto etmek içindir. Batı, iki yüzlü politikalarını artık durdurmalıdır. Bunu sözde ‘Arap Baharı’nı desteklemek için Tunus’ta yaptılar, Mısır’da yaptılar ve Libya’da yaptılar. Şimdi de kendi çıkarları için Suriye’de yapıyorlar. Ben batının artık insan hayatına saygı duyduğuna inancımı yitirmiş durumdayım. Esad rejimi altında biz Suriye’de barış içinde yaşadık ve yaşıyoruz. Suriye’nin en az %60’ı Esad yanlısıdır. Bize sunmakta olduğu hayatı seviyoruz. Bu yüzden sözde “Ulusal Konseyi” desteklemeyi bırakıp Suriye’deki bütün insanların geleceği için kendi çıkarları doğrultusunda dünyaya iki yüzlü politikalar ile yön vermeyi bırakmalı ve insan hayatına gerçek anlamda saygı göstermeye başlamalılar. Ben de Avrupa asıllı bir Suriye vatandaşı olarak Esad rejimini desteklemek için buradayım.”