Alzheimer (Alzaymır)’a Yoga ve Meditasyon Önerisi

Alzheimer hastalığı çoğu kez yavaş yavaş ortaya çıkan unutkanlıklarla başlar. Zaman içinde başka zihinsel ve davranışsal bozukluklar da buna eklenir ve hasta sonuçta gündelik işlerini bile yapamaz hale gelir. Kendinizde veya yakınınızda bu durumu farkettiğiniz zaman en kısa zamanda bir nörologa veya bir psikiyatriste başvurmanız gerekir. Uzmanlar için Alzheimer hastalığının tanısını koymak zor değildir.

Alzheimer’dan korunmak mümkün mü?

Son yıllarda yapılan bazı çalışmalar bize Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltıcı bazı bulgular sunmuştur. Bunlar;

– Doymuş yağlardan kaçınmak,

– Eğer varsa yüksek tansiyon ve kolesterolün tedavisini sağlamak,

– Fiziksel aktivite içinde olmak,

– Doğru beslenmek,

– Zihinsel aktiviteyi ihmal etmemek (Beyni çalıştırmak.)

– Stresten uzak durmak (Depresyona girmemek)

Sizlere bu yazıda Meditasyon ve Yoga’nın kişiyi bedensel ve zihinsel olarak aktif tuttuğunu, dolayısıyla Alzheimer riskini azaltıcı rol oynayabileceğinden bahsetmek istiyorum.

ABD de yapılan bir araştırma, “meditasyon’un, beyin yaşlanmasını yavaşlattığını ve konsantrasyonu arttırdığını” ortaya çıkartmıştır.

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Doktor Sara Lazar tarafından yapılan ve yıllık Amerikan Nöroloji Konferansı’nda sunulan bu araştırmada, her gün 20 ila 60 dakika meditasyon yapan 20 kişi ile hiç meditasyon yapmayan 15 kişinin beyinlerini, manyetik rezonans (MR) ile karşılaştırdığını anlatan Amerikalı doktor, beyinde dikkati ve duyguları yöneten bölgelerin, meditasyon yapanlarda, yapmayanlara oranla daha gelişmiş olduğunu söylüyor. Lazar, “Araştırmamızın sonuçları; meditasyon, yoga ve diğer zihinsel egzersizlerin, yetişkinlerde bilişsel yetileri, duyguları ve kendini iyi hissetmeyi sağlayan korteksin bazı bölgelerini çalıştırabildiğini ortaya koydu” diyor .

Beyin Ömrü (Brian Longevity) isimli Kitabın yazarı ve Amerikan Alzheimer Önleme Vakfı (Alzheimer’s Prevention Foundation) Başkanı Dharma Singh Khalsa ise; doğru ve dengeli beslenerek, stresi hayatımızdan uzaklaştırarak ve zihnimizi daima aktif tutarak, beyin kimyasallarımızı düzenleyebileceğimizi belirtiyor. Uzmanlar bu kapsamda çeşitli önerilerde bulunuyor. Bunlardan biri de Yoga ve Meditasyon’dur.

Kronik stres, beyinde sorun yaratan bir numaralı zanlıdır. Bu konuda McGill Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sonia Lupien şunları söylüyor: “Kortizol adı verilen stres hormonunun üst sınırlarda seyretmesi, zaman içinde beynin bellek merkezi hipokamp’ın büzülmesine yol açabiliyor.” Dharma Singh Khalsa da böylelikle kısa dönemli hafıza sistemi bozularak beyin hücrelerinin yaşlanma sürecinin hızlandığına dikkat çekiyor. Uzmanlar bu sorunun çözüm anahtarının gevşemeyi (rahatlamayı) öğrenmek olduğunu ifade ediyor. Khalsa’nın araştırması, günden güne stresi azaltarak belleğin geliştirileceğini ortaya koyuyor. Bu şekilde moraliniz yükseliyor

Uzmanlar, stresle mücadele için, güne başlarken 15 – 20 dakika yoga, meditasyon ve derin nefes alıp verme tekniklerini öneriyorlar. Her gün hasta bakarken yoğun stres yaşayan, bakım veren kişilerin morallerinin yükselmesi için yoga iyi bir alternatif oluşturabiliyor.

Ruh ve beden sağlığı arasındaki ilişkinin son zamanlarda iyice gün ışığına çıktığını kaydeden uzmanlar, insan psikolojisindeki bozuklukların beden sağlığını da olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor. Özellikle kalp, şeker, Sara, Parkinson, Osteoporoz ve Alzheimer hastaları üzerinde yapılan araştırmalar, bu türden hastalıkların etkenleri arasında depresyonun da önemli bir yere sahip olduğunu ortaya koydu. Depresyonun, beyin hücreleri arasındaki kimyasal ve elektiksel aktiviteler arasındaki genel bozukluklardan kaynaklandığı biliniyor.

Depresyona girmemek ve stresle mücadelede en etkin doğal terapi yollarından biri de, Yoga’nın bir türü olan “Hatha Yoga” dır. Batı dünyasının en çok bildiği tür olan Hatha Yoga’nın temel özelliği, beden yoluyla zihni etkilemektir. Hatha Yoga üç ana bölümden oluşur. Bunlar Asanalar (Duruşlar) hareketler, Pranayama (Nefes egzersizleri) ve Savasana (Gevşeme egzersizidir). Duruş, nefes alıp verme ve yoğunlaşma (konsantrasyon) üzerine kurulmuş olan Hatha Yoga öğretisi, bedenle zihnin birlikteliğini, bütünselliğini içerir. Hatha Yoga’nın hareketleri dikkatli ve bilinçli bir biçimde uygulandığı zaman, insana pek çok yarar sağlar. Omurga ve eklemler esnek kalır. Özellikle romatizma, kireçlenme, sindirim bozuklukları, damar sertliği, dolaşım bozuklukları gibi çağdaş hastalıklar önlenir. Doğru ve düzenli alıp verilen nefesler bizi nefes darlığından, astımdan korur. Kan dolaşımı normale döner. Ayrıca beyin ve sinir sistemi olumlu olarak etkilenir. Gevşeme egzersizi ise, uykusuzluğun, sinirsel rahatsızlığın, yorgunluğun ve gerginliğin giderilmesinde çok yardımcı bir metoddur.

Gevşemiş, dinginliğine kavuşmuş bir beden ve zihin, gerginliklerle, sıkıntılarla kolay başa çıkabilecektir. Batı dünyasında yapılan birçok tıp araştırmaları, yoga egzersizlerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini doğrulamıştır.

Sağlığı yaratmada olumlu düşüncenin önemi

Günümüzde sağlığı yaratmada olumlu düşüncenin önemi üzerinde sıkça durulmaya başlanmıştır. Her geçen gün bu konuda ya yeni bir kitap yada makale yayınlanmaktadır. Düşünce dediğimiz bu güç nasıl oluyor da sağlığımızı bozuyor veya yaratıyor?

Yazdığı kitaplarla ve verdiği konferanslarla dünyada tamamlayıcı tıp alanında çığır açan Dr. Deepak Chopra ise, “Sağlığı Yaratma” adlı kitabında bu konuda şöyle diyor. “Araştırmalara göre mutlu insanlar daha sağlıklıdırlar. Öyle görünüyor ki, olumlu düşünceler taşımak demek olan mutluluk, beyinde biyokimyasal değişiklikler yapmakta ve bu değişiklikler de vücut fizyolojisi üzerinde son derece yararlı etkiler göstermektedir. Öte yandan, üzücü ya da bunaltıcı düşünceler de beyin kimyasında değişiklikler yapmakta ama bu değişikliklerin fizyoloji üzerinde zararlı etkileri olmaktadır.

Düşünceler, mesaj-göndericiler denilen beyin kimyasalları aracılığıyla çalışırlar. Beyin dokusunda bunların en azından otuz türü olduğu saptanmıştır. İnsanın içinde bulunduğu ruh durumuna göre bu mesaj-göndericilerin birbirlerine göre oranları değişir. Düşünceler bilincimizin denetimi altında olduğuna göre, istediğimiz düşünceyi bilinçli olarak seçebiliriz, düşüncelerimizi kontrol edebiliriz. Aynı zamanda düşünmek, beyin kimyasını çalıştırmak demektir.

Daha belirgin birkaç örnek verelim. Önce olumsuz düşünceleri ele alalım. Kızgınlık, düşmanca düşünceler insanda hemen kalp atışlarını hızlandırır, kan basıncını arttırır ve yüzü kızartır. Kaygılı düşünceler de aynı şeyleri yapar ve bunların yanısıra el titremesi, soğuk ter ve mide düğümlenmesi de görülür. Görülüyor ki, değişik düşünceler kendilerini fiziksel olarak ortaya koyabilmek için gerekli olan kimyasal değişiklikleri beyinde yaratırlar. Düşünce bozuklukları ve beyin kimyası bozuklukları arasında bir ilişki vardır.

Aynı şekilde, mutluluk, sevgi, barış, huzur, şefkat, dostluk, iyilik, cömertlik, yakınlık, içtenlik düşünceleri de merkezi sinir sisteminde mesaj taşıyıcılar ve hormonların akması yoluyla fizyolojide kendilerine karşılık olacak bir durum yaratırlar.

Kızgınlık, sevgisizlik, düşmanlık, gücenme, çelişki ve hüzün gibi duygular vücudun bağışıklık sistemini zayıf düşürür. Bunun tersi olan olumlu duygular ise vücudun direncini arttırır.

Eğer sağlıklı olmak istiyorsak, olumsuz duygu ve düşüncelerimizi, olumlu duygu ve düşüncelere çevirmeliyiz. Onun için düşünce ve duygularımızı her zaman kontrol etmeyi öğrenmeliyiz.

Erol Yurderi

(Bu makale, “Alzheimer Haber” dergisi, İlkbahar 2007 sayısında yayınlanmıştır.)

Kaynak-http://bilgelikyolu.wordpress.com

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.