Asya Steplerinde İnsanlık Dramı

TAŞKENT

Kırgızistan’ın güneyinde 11 Haziran’da patlak veren ve sonra kanlı şiddet olaylarına dönüşen etnik çatışmalar, bölgede beraberinde büyük bir insanlık dramını getirdi. 

  

Resmi rakamlara göre ölü sayısının 200’e dayandığı olaylarda yarım milyona yakın kişi ise bir anda mülteci durumuna düştü. Gayri resmi kaynaklar ölü sayısının çok daha yüksek olduğunu dile getiriyor. 

  

Yıllardır Fergana Vadisi’ndeki bereketli topraklar üzerinde yan yana yaşayan; Özbekler, Kırgızlar, Tacikler ve Kazaklar arasında son yıllarda zaman zaman küçük çaplı çatışmalar yaşanıyor. Son olaylar bölgede halklar arasında var olan sınıf farkı ve milliyetçilik duyguları kıvılcımı çabuk alevlendi. Yönetim boşluğundan yaralanan çetelerin kolay bir şekilde silah elde etmesi trajediye zemin hazırladı. Kimileri bunları 1990’da Kırgızlarla-Özbekler arasında yaşanan savaşın tekrarı olarak nitelendirdi. Kimisi yaşananları bazı çevrelerin provakatif girişimi olarak değerlendirdi. Kim ne dese desin; bu etnik çatışmalarda kısa sürede yaşanan öldürme, yaralanma, yağmalama ve yakıp-yıkımlardan sonra geride bırakılan izler kolay kolay silinmeyecek. 1990’da da bölgede etnik çatışmalar sonu binlerce kişi yaşamını yitirmişti. 

  

  

Kimse olup bitenlere bir anlam veremiyor. Ne oldu da bir kıvılcım aniden bu denli büyük bir aleve dönüştü. Nasıl oldu da yıllardır iç içi yaşamış bu insanlar birbirine en acımazca saldıra bildi. Sınırda görüştüğümüz mülteciler, o dehşet anlarını anlatırken gözyaşları içinde sordukları tek soru şuydu: “Bu, kime yaradı ?” 

  

  

Bundan yola çıkarak Kırgızistan’ın güneyinde Özbek ve Kırgız’ı birbirine kırdıran karanlık bir üçüncü gücün olduğunu söylemek zor olmayacak. Güneyde, özellikle de Özbek nüfusunun çoğunlukta olduğu Oş’ta kim oldukları tespit edilemeyen keskin nişancıların nokta atışlarla kişileri öldürmesi çatışmayı alevlendirmekte adete benzin görevi gördü. Bu da, bu etnik çatışmaların, kimlere gerek olduğunu gösterdi. 

  

Her şeye rağmen bölgedeki gerilim yakında dinecek. Ama Oş ve Celalabat hiçbir zaman artık eskisi gibi olamayacak. Yakıp yıkılan yuvalar ve hayatlarının baharında yok edilen insanlar geri gelemeyecek. Ve arkada bırakılan açı, kin ve nefret kolay kolay yüreklerden silinemeyecek.  

BİNLER MÜLTECİ OLDU 

Etnik çatışmalarla asıl öne çıkan ise binlerce insanın yerinden yurdundan olması. Bunlardan 300 bini Kırgızistan’da 110 bini ise Özbekistan’da. Yarım milyon insan hiç yaşamadıkları çadır hayatıyla tanıştılar. Doğum evinde doğum yapması gerekirken anneler sınırın sıfır noktasında dikenli tellerin arkasında dünyaya yeni bir can getirmeyle tanıştı. Binler, dikenli tellere tutunarak ‘yardım yardım’ çığlıklarını attı. 

  

 Özbekistan tarafına geçenler her ne kadar bir nabze de olsa ‘oh’ deseler de yürekleri kan ağlıyor. Kimi eşini, kimi oğlunu, kimi babasını, kimi bir diğer yakınını, kimi daha doyasıya koklayamadığı kundaktaki bebeğini kaybetmenin acısıyla yanıyor. Kendileri kamplarda ama gözleri yürekleri hep arkada. Onlar her şeye rağmen arkada bıraktıklarını düşünüyor. Her biri ayrı bir açı hikaye içinde kıvranıyor. İnsanların adeta tatmadıkları acı ve ızdırap kalmamış gibi. Kulak verildiğinde her birinden ayrı bir acı çığlığı sesi duyuluyor. 

  

Bundan sonraki asıl sorun ise Özbekistan’a geçen ve sayıları 100 binle ifade edilen mültecilerin bundan sonraki durumlarının ne olacağı. Mülteciler, onları umutlandırma adına söylenen “Her şey düzelecek, an gelir eski mekânlarınıza döneceksiniz.” tesellilerine bile artık kulak asmıyor. Çünkü onlar dönmelerinin artık kolay olamayacağını biliyor ve dönmeleri halinde de sonlarının ne olacağı merakını yaşıyor. 

 ÖZBEKİSTAN ÜZERİNDEN YARDIM KORİDORU 

Bu arada kamplarda görüştüğümüz mülteciler yardım konusundan çok sitem ediyor. En büyük sitemleri ise kendilerine yapılan yardımların, Kırgızistan üzerinden gelmesi. Mültecilerin sarılıp ve bırakmak istemedikleri mikrofonumuza tek dedikleri tek şey şuydu: “Ne olur, bize Özbekistan üzerinden yardım gönderilsin. Değilse hiç yardım yapılmasın. Kırgızistan üzerinden gönderilen insani yardımlar bize ulaşmıyor.” 

  

Mültecilerin isteği Özbekistan üzerinden yeni bir insani yardım koridorunun açılması. Özbekistan’ın da büyük bir sorumluluk altına girdiğinin farkında olan mülteciler, dünya devletlerini yardıma çağırıyor. Pahalılığın had safhaya ulaştığı ve normal gelirli bir ailenin geçinme sıkıntısı çektiği bir sırada Özbekistan’ın sayıları binlerle ifade edilen mültecileri uzun süre ağırlaması kolay olmayacak. 

Yapılabilecek öncelikli yardım kalemleri arasında ise içecek gıda, dayanıklı hazır yiyecekler, temizlik malzemeleri, çocuk bezleri, çocuk mamaları, ilaç, seyyar tuvaletler, oyuncaklar ve giyim bulunuyor. 

  

Bu arada on binlerin ilk defa tanıştıkları çadır kentlerde, bundan sonraki süreçte olası sağlık sorunu da Özbekistan’ı derinde derine düşündürüyor. 

  

Kamplarda yeni bir hayatla tanışan mülteciler, her şeye rağmen kendilerine sunulan imkânlardan memnun. Zaten kendileri de “Daha fazla ne isteyebiliriz ki.” diyor ve bulduklarına şükrettiklerini dile getiriyor. Ama gelecek ise hepsini derin derin düşündürüyor… 

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

  

 

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.