Beni Yanlış Anlama

“Konuş ki kim olduğunu görebileyim.” – İngiliz Atasözü.

– Beni anlamıyorsun, kimse beni anlamıyor…
– Seni neden anlamayayım, ben aptal mıyım, anlama özürlü müyüm?
Sen anlatamıyorsun belki, bunu hiç düşündün mü ?

‘İnsan, dilinin altında gizlidir’ demiş eskiler. Yukarıda alıntıladığım atasözünde de belirtildiği gibi, insanın nasıl biri olduğu konuştuğu zaman açığa çıkar. Kişinin zekası, karakteri, maksadı söylediği sözler üzerinden tartıya vurulur. Hüküm zahire göre verilir, yani kişinin dışa vurduğu kelimeler, kelimelerle ortaya koyduğu görüntü, karakteri hakkında ipuçları barındırır. Buradan hareketle insanın konuşmasının, dilinin onun kimliği olduğu sonucuna varabiliriz.

Hazret-i Mevlânâ “Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.” demiştir. Kişinin zihin evreninde ne varsa sözünde de onun yansımaları vardır. Dervişin fikri ile zikri meselesi… Mesela sürekli paradan, başarıdan, arabadan, maçtan, galibiyet/mağlubiyetten söz eden kişilerin dünyayı kavrayış, algılayış zeminin tamamen dünyevi olduğunu söylemeye hacet yoktur. Böylesi kişilerin genelde hırslı olduğunu düşünmek de yanıltıcı olmaz.

İbn-i Arabi kelime sözcüğünün kökeninin ‘yara izi’ anlamına geldiğini söylüyor. Söylediğimiz sözler muhatabımızın aklında / gönlünde iyi ya da kötü bir iz bırakıyor. O halde sözü süzüp de öyle söylemek lazım.

Örneğin Ayla’ya “Sen Belma’dan daha güzelsin“ diyen Cengiz, Ayla ve Belma arasında bir güzel – çirkin mukayesesi yapmakta ve kıyaslamayı güzellik üzerinden ifade etmektedir.

Cengiz Ayla’ya “ Belma senden daha çirkin” dediği zaman da aynı şeyi kast etmektedir ama bu kez kıyaslamayı çirkinlik üzerinden yapmaktadır. Her ne kadar aynı şeyi söylemek istemekte ise de iki söyleyiş biçimi birbirine zıt anlamlar ortaya koymaktadır.

Çağları aşan evrensel değerimiz Yunus Emre yüzyıllar öncesinden söylemiş:

Söz ola kese savaşı
Söz ola yitire başı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede, bir söz…

Evet, öyle söz vardır ki çatışmaları sona erdirir, savaşı bitirir, bazı sözler insanın hayatını yitirmesine yol açar. Kimi sözler ağulu (zehirli) yemeği bile yağ ile bal gibi tatlandırır.

Bunca uzun izahattan sonra şunları söyleyebilirim. Söylediğimiz sözler, konuşma biçimimiz bizi değerli ya da nefret edilesi kılabilir. Muhatabımızın hayatına güzellikler de katabiliriz, ruhunda onulmaz yaralar da açabiliriz. Öyleyse söz deyip geçemeyiz, iki düşünüp bir söylemek zorundayız. Çünkü daha iyi bir dünya mümkünse, bu bizim daha iyi davranışlar sergilememize bağlıdır.

Güzel konuşma güzel sonuçlar doğurur. Güzel konuşabilmek kendimizi doğru ifade edebilmemize, kendimizi doğru ifade edebilmemiz ise kelime dağarcığımızın zengin olmasına bağlıdır. Bu da bolca okumak, okuduklarımızı yorumlamak ve yorumlarımızdan bir sonuç çıkarabilmek sayesinde mümkündür.

İnsan kavramlarla düşünür. Kelime haznesi zengin olan kişinin, kavramları da zengindir. Kendini ifade ederken, karşılaştığı bir durumu anlamlandırırken acze düşmez.

Başından beri bütün yazdıklarımı zaten biliyorsunuz, biliyorum. Ve elbette sözün doğrusunu, doğrunun güzelini söylüyorsunuz, amenna… Ben yine de gündemimizde, gündemimizin  başucunda bu konu bulunsun istedim. Güneş de her gün doğuyor ama usanan, “Artık doğmasın yeter!”  diyen var mı ?

Sözün güzelini şairler söyler, son sözü şairler sultanı Bâki söylesin:

Âvâzeyi bu aleme Dâvud gibi sal
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.