ABD’nin 11 federal kurumu ve bu kurumların düzinelerce yetkilisinin 20’den fazla sosyal medya şirketiyle bundan sonra etkileşim kurması ve hükümet tarafından asılsız bilgi olarak görülen bilgilerin sansürlenmesi, 4 Temmuz’dan itibaren yasal olarak engellendi.
Suç faaliyetleri, ulusal güvenlik tehditleri, yabancı ülkelerin bilgi sızdırma teşebbüsleri, siber saldırılar, yasa dışı bağış kampanyaları ve seçmenlerin sindirilmesi ile ilgili bilgiler, yasağın dışında tutuldu.
İhtiyati tedbir kararı ve geçici sınırlandırma emri, ABD Batı Louisiana Bölge Mahkemesinde, Trump tarafından atanan Yargıç Terry Doughty tarafından verildi.
Amerika’da İfade Özgürlüğüne Karşı Şimdiye Kadarki En Büyük Saldırı
Yargıç Doughty, alınan kararın önemini belirleyen 155 sayfalık bir muhtıra yayınladı.
Muhtırada “Davacılar tarafından ileri sürülen iddialar doğruysa, mevcut dava konusu Birleşik Devletler tarihinde ifade özgürlüğüne yönelik en büyük saldırı olabilir” diye yazdı.
Yargıç Doughty karar aşamasında, zararın devam ettiği ve muhtemelen 2024 seçimleri ve sonrasına kadar da devam edeceği konusunda davacılarla hemfikir oldu.
Yargıç Doughty, federal hükümetin iddia edilen eylemlerinin “ABD yasasındaki ifade özgürlüğü haklarını açıkça göz ardı ettiğini” söyledi.
Parti Çizgisinin Ötesinde
Ayrıca, “bu davada iddia edilen sansür neredeyse tamamen muhafazakâr kesimin konuşmalarını hedef alsa da, burada gündeme getirilen sorunlar parti çizgisinin ötesine geçiyor” dedi.
Örtbas edildiği gösterilen muhafazakâr kesim ifadelerinden bazıları şunlar: 2020 başkanlık seçimlerinin bütünlüğü, e-mail yoluyla oylamanın güvenliği, 2020 seçimlerinden önceki Hunter Biden dizüstü bilgisayar hikayesi, COVID-19 virüsünün kökenleri hakkındaki laboratuvar sızıntısı teorisi, maskelerin, tecritlerin ve aşıların etkinliği, Başkan Joe Biden hakkındaki eleştiriler, hükümet yetkilileriyle dalga geçen komik gönderiler ve ekonomi hakkında olumsuz yorumlar.
Missouri Eyaleti ve diğerleri tarafından Joseph R. Biden Jr. ve diğerleri aleyhine, Missouri ve Louisiana eyaletlerinin ve bir grup kişinin federal hükümetin yürütme organından, ABD yasalarıyla verilmiş konuşma ve dinleme haklarının iadesi talebiyle açtıkları davada karar açıklandı.
En Büyük Baskıcılar
Mahkeme emri özellikle ABD’nin şu kurumlarını ve çalışanlarını bağlıyor: Başkanlık İcra Dairesi, Adalet Bakanlığı (DOJ), Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı (CISA), İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID), Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), Genel Cerrah ve Sağlık Dairesi Başkanı Vivek H. Murthy ve diğerleri.
Sanıklara, ülkenin önde gelen sosyal medya platformlarını, korumalı ifadeleri sansürlemeye “zorlamaktan” veya “önemli ölçüde teşvik etmekten” kaçınmaları emredildi.
Davacıların mahkemeye sundukları belgelere göre, FBI 2019’da Amerikan vatandaşlarının 929.000 siyasi konuşma tweet’ini soruşturup “ülke içi yanlış bilgilendirme” olarak işaretledi ve bunları değerlendirilmek ve muhtemelen sansürlenmek üzere sosyal medya şirketlerine gönderdi.
Yargıç Doughty’nin muhtırasında, FBI Özel Ajanı Elvis Chan’ın 2019’da Twitter’ın 929.000 tweet üzerinden 422 hesabı kapattığını söyleyen şahit ifadesinden söz ediliyor.
Yargıç Doughty, ABD Anayasası hakkında “Tüm siyasi ifadeler korumalı ifadelerdir” dedi.
Hükümet emriyle sansürlenen sosyal medya şirketleri arasında Facebook/Meta, Twitter, YouTube/Google, Instagram, TikTok, Linkedin ve diğerleri yer alıyor.
Sosyal medya şirketlerinin hiçbirinin adı davada sanık olarak veya mahkeme emrinde taraf olarak geçmedi.
Bilek Gücü Taktikleri
Muhtıraya göre davacıların iddiaları arasında; sanıkların kamuoyu baskı kampanyaları, düzenli özel toplantılar ve diğer iletişim biçimlerini kullandıkları ve hükümetin hoşlanmadığı konuşmacıları, bakış açılarını ve içeriği bastırmak için sosyal medya platformlarıyla “gizli anlaşmalar yaptıkları ve/veya baskı oluşturdukları” yer alıyor.
Davacıların iddiasına göre hükümet yetkilileri ayrıca, sosyal medya şirketlerini sansür taleplerini karşılamaya daha çok çabalamaları için, koz olarak olası artan tekelleşme karşıtı soruşturmaları, ek düzenlemeleri ve ABD’nin İletişimde Ahlak Yasası’nın 230. maddesindeki değişiklikleri kullandılar.
230. madde, gönderilerin içeriği nedeniyle açılan davalarda sosyal medya platformlarına hukuki sorumluluktan muafiyet vermektedir.
İnandırıcı Delil
Muhtıranın ilk 80 sayfasında yargıç, davacılar tarafından sağlanan ve kendisini ihtiyati tedbir kararı vermeye ikna eden ciltler dolusu delilin bir kısmını inceledi.
Kanıtların çoğu, COVID-19 salgını günlerine ve 2020 başkanlık seçimlerine kadar uzanıyor.
Yargıç Doughty’nin gösterdiği çok sayıda özel kanıt arasında tanık ifadeleri, e-postalar, mektuplar, belgeler ve halka açık beyanlarda, hükümet yetkililerinin ve iletişim kurdukları sosyal medya şirketlerinin açık ifadeleri bulunuyor.
Mahkemeyi tedbir kararı vermeye ikna eden kanıtlardan biri, üst düzey bir Meta yöneticisinin 28 Mayıs ile 10 Temmuz 2021 arasında, Amerika Birleşik Devletleri Sağlık Dairesi Başkanı genel cerrah Murthy’ye gönderdiği uyarı içerikli e-postalar. Bu maillerde Meta yöneticisinin, eski Whitehouse kıdemli COVID-19 danışmanı Andrew Slavitt’i kopyaladığı görülüyor. E-postalardan Meta’nın, “Beyaz Saray’ın istekleri” doğrultusunda COVID-19 hakkındaki yanlış bilgilere sansür uyguladığı anlaşılıyor. Ayrıca yanlış olduğu düşünülen bilgileri paylaşan bireysel Facebook hesapları için “genişletilmiş cezalar” uygulamaya hazırlandığı belirtiliyor.
Meta ayrıca “Davranışları yönlendirmek için sizinle ve ekibinizle ortaklaşa yapabileceğimiz çok daha fazla şey olduğunu düşünüyoruz” ifadesini kullanıyor.
Yargıç Doughty’nin muhtırasında, sosyal medya firmaları ile Beyaz Saray arasındaki yakın işbirliğinin bir başka örneği şöyle anlatılıyor: “7 Şubat 2021’de Twitter, Flaherty’ye hızlıca inceleyerek sansür işaretlemesi yapması için bir ‘Twitter İş Ortağı Destek Portalı’ gönderdi. … Twitter ayrıca Beyaz Saray’dan gelen sansür talepleriyle ‘bombardımana tutulduğunu’ ve sürecin kolaylaştırılmasını tercih ettiğini belirtti.”
Rob Flaherty, Beyaz Saray’ın eski başkan yardımcısı asistanı ve dijital strateji direktörüdür.
Taleplerin Takibi
Flaherty’nin, sosyal medya platformlarını takip ederek Beyaz Saray’ın taleplerini ne kadar karşıladıklarını kontrol ettiği kanıtlandı.
Aşağıda, Facebook’un benzer bir gözetim ve baskıya verdiği yanıtın bir örneği yer almaktadır:
“Belli ki güveninizi kazanmak için yapmamız gereken işler var… Size, uygun düzeyde ve faydalı bilgiler sağlamak için çalışıyoruz. Bu benim işim ve ben işimi ciddiye alıyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğim ve beni dikkate almanızı bekleyeceğim.”
Yargıç Doughty’nin muhtırası, Beyaz Saray’ın Facebook’tan duyduğu memnuniyetsizlikten bahsederek şöyle devam ediyor: “Slavitt … ‘dahili olarak, bu konuda ne yapacağımıza dair seçeneklerimizi değerlendiriyoruz’ diyerek baskıyı artırdı.”
Muhtırada alıntı yapılan belgelere göre, Haziran 2022’de Beyaz Saray, sosyal medya platformlarından “iklim değişikliği, cinsiyet tartışmaları, kürtaj ve ekonomi politikası ile ilgili” sözde yanlış bilgileri sansürleme konusunda daha fazlasını yapmasını istedi.
Delillere göre, Biden yönetiminin iklim değişikliği hakkında yanlış bilgi ve dezenformasyon olarak gördüğü şeylerin yayılmasına izin veren sosyal medya şirketlerinden rahatsız olan Beyaz Saray Ulusal İklim Danışmanı Gina McCarthy, “bu konulardaki sansür taleplerini, İletişim Ahlakı Yasası’nda olumsuz mevzuat değişikliği üzerinden açık tehditlerle birleştirdi”.
Ayrıca Biden yönetimindeki Beyaz Saray, Haziran 2022’de bir görev gücü oluşturdu. Bu grubun amacı, tanınmış ve siyasi figürler, hükümet yetkilileri, sivil liderler, aktivistler ve gazeteciler olan kadınlar ve LGBT bireyler hakkındaki sözde genel yanlış bilgilendirme ve dezenformasyonu ortadan kaldırmaktı.
Görev gücünün oluşturulması ve sosyal medya platformlarıyla ilişkisinin tartışıldığı bir bildiride, teknoloji firmaları yeterince saldırgan bir şekilde sansür uygulamazlarsa, yine olumsuz yasal sonuçlarla karşılaşacakları yönünde tehdit edildi.
Yargıç Doughty’nin muhtırasında sosyal medya platformlarının korunmuş paylaşımları sansürlemek için kullandığı bazı teknikler de listeleniyor. Bunlardan bazıları: yanlış bilgilerin yayılmasını önlemek için algoritmaları değiştirmek; yanlış bilgilerin erken tespitini sağlayan “süper yayıcılar”; yanlış bilgi paylaşımını azaltmak için “sürtüşmeler” oluşturmak; arama saptırmaları; askıya alma ve kalıcı olarak platformdan kaldırma.
Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı CISA’nın Rolü
Davacılara göre CISA, düzenli olarak sosyal medya platformlarıyla görüşüyor.
CISA’nın “Yanlış, Eksik ve Yalan Bilgilendirme Takımı” (Mis Dis and Malinformation Team – MDM) adlı bir birimi vardır. Biden yönetiminin göreve başlamasından önce birimin adı, Yabancı Etkiyle Mücadele Görev Gücü idi.
Şu anda MDM olarak adlandırılan birim, 2020’lerde CISA tarafından yürütülen “switchboarding-geçiş rampası-” ile uğraşmaktaydı. ‘Geçiş Rampası’ eyalet ve yerel seçim yetkililerinin kendi yetki alanlarını ilgilendiren sözde yanlış bilgileri tespit etmelerine olanak sağlamak için tasarlanmış bir dezenformasyon raporlama sistemidir. Bilgi önce tanımlanır, daha sonra CISA bunu sosyal medya şirketlerine iletir.
CISA ayrıca, MDM ile aynı işi yapan ancak bir sivil toplum kuruluşu olarak kabul edilen, İnternet Güvenliği Merkezi (Center for Internet Security-CIS) adlı kâr amacı gütmeyen bir kuruluşa da fon sağlamaktadır.
Buna ek olarak CISA, MDM ile aynı işi yapan Seçim Bütünlüğü Ortaklığı (Election Integrity Partnership-EIP) adlı, kar amacı gütmeyen bir koalisyon şirketiyle çalışmaya başladı.
Ayrıca EIP de, yanlış bilgi yaydığı iddia edilen ve İnternet’te büyük takipçi sayılarına sahip, siyasi parti taraflarını hedef almaya başladı.
CISA, CIS ve EIP kendi aralarında istihbarat paylaşıyor.
Stanford Üniversitesi İnternet Gözlemevi’nde çalışan ve CISA’nın Siber Güvenlik Danışma Komitesi üyesi Renee DiResta’ya göre EIP, “CISA veya diğer devlet kurumları sansür için sosyal medyadaki bilgileri izleyip işaretlediğinde ortaya çıkacak İlk Düzeltme sorunlarını” aşmak için tasarlandı.
Özel Kuruluşlar Kirli İşler Yapıyor
Yargıç Doughty, emir metninde, “Bir eyalet, anayasal olarak yapılması yasak olan bir şeyi başarmak için özel kurum ya da bireyleri teşvik edemez” diye yazdı.
26 Mayıs’taki sözlü tartışmalarda sanık avukatları, EIP’nin herhangi bir devlet kurumundan bağımsız olarak çalıştığını savundu.
Yargıç Doughty, hukuki analizinde “Kanıtlar aksini gösteriyor” yazarak aynı fikirde olmadığını belirtti.
Doughty, CISA sanıklarının ve diğerlerinin “yaygın bir şekilde iç içe geçtikleri” sosyal medya şirketleriyle “muhtemelen ortaklaşa çalıştıklarını” tespit etti. Hükümetin özel şirketlerin çalışmalarına bu şekilde müdahil olmasının, kamu ve özel sektör arasındaki çizgiyi “bulanıklaştırdığını” söyledi.
Stanford Üniversitesi İnternet Gözlemevi ve Washington Üniversitesi, EIP’nin iki üyesidir.
Etkili “Düşünce Polisliği”
CISA ve bağlı kuruluşları tarafından sözde yanlış bilgi olarak işaretlenen bir örnek gönderide, “postayla oylamanın güvensiz olduğu” ve “seçim sahtekârlığıyla ilgili komplo teorilerini göz ardı etmenin zor olduğu” iddia edilmektedir.
Davacı dosyalarında belirtildiğine göre CISA, 2024 seçimlerinde bu tür sözde dezenformasyona karşı mücadelesini genişletmeyi planladığını duyurdu.
CISA Direktörü Jen Easterly, “İşimiz kritik altyapıyı korumak ve en kritik olanı da ‘bilişsel altyapımızı’ korumaktır” dedi.
EIP’ye göre 2020’de tüm büyük platformlar, seçimlerle ilgili düzmece rivayetlerin yayılmasını yavaşlatmak için, yöntem ve politikalarını önemli ölçüde değiştirdi.
Savunmalarda, kâr amacı gütmeyen kuruluşun, sansüre uygun davranan platformlardaki paylaşımların yüzde 35’ine baktığı belirtildi.
EIP’nin değerlendirmesine göre, siyasi sağdaki internet ünlüleri en yanlış veya yanıltıcı bilgileri yaydı ve tekrarlayan suçluların çoğu, o zamanki Başkan Donald Trump’ın destekçileri tarafından işlendi.
Merkezî Sansür
Davacılar, Virality Project’i (Hızlı Yayılma Projesi – VP) de kendisini sansürü artırmaya adamış, başka bir sivil toplum grubu olarak değerlendiriyor.
VP, sansür uzmanlığını merkezî bir noktada toplamak için federal hükümetin bir Yanlış Bilgi ve Dezenformasyon Mükemmeliyet Merkezi oluşturmasını tavsiye etti.
Doughty’nin kararı şu sonuca varıyor: “Davacılar, ABD Hükümeti’nin Beyaz Saray ve çok sayıda federal kurum aracılığıyla sosyal medya şirketlerine ifade özgürlüğünü bastırmaları yönünde baskı yaptığı ve teşvik ettiği iddialarının esasına göre, muhtemelen başarılı olacak.”
Yargıç, Beyaz Saray tarafından uygulandığı iddia edilen 22 zorlama örneğini listeledi.
Yargıç Doughty, “Davalıların amansız görünen bu baskısı, Amerikan vatandaşlarının milyonlarca korunmuş düşünce paylaşımını, kasıtlı olarak bastırma amacına sahipti” diye yazdı.
“Beyaz Saray Sanıkları, sosyal medya şirketlerine hangi sesin bastırılmasını ve hangi sesin yükseltilmesini istediklerini çok net bir şekilde ifade ettiler… Bastırılacak ‘yanlış bilgi’, hükümetin yanlış bilgi olarak gördüğü şeydi.”
“Asıl manidar olan, bastırılan ifade özgürlüğünün gerçekte tamamının muhafazakâr ifadeler olduğu… Muhafazakâr ifadenin hedef alınması, sanıkların ‘bakış açısı ayrımcılığına’ tutulmuş olabileceğini gösteriyor.”
Özgür Konuşma ve Özgür Düşünce Onaylandı
Yargıç, “(Hükümet) sosyal medya platformlarıyla ‘ortak’ oldu, sanıkların yanlış bulduğu ifadeleri sosyal medyada işaretledi ve bildirdi” dedi.
“Her ABD vatandaşı, neyin doğru neyin yanlış olduğuna kendisi karar verme hakkına sahiptir. Hükümet… gerçeği belirleme hakkına sahip değildir…”
Missouri ve Louisiana eyaletlerinin 5 Mayıs 2022’de açtığı davalara 2 Ağustos 2022’de bireysel davacılar da katıldı.
Mahkemenin “kamu yararına” gördüğü ihtiyati tedbir kararı, dava mahkemenin, Temyiz Mahkemesinin veya ABD Yüksek Mahkemesinin yeni bir kararıyla çözüme kavuşturulana kadar yürürlükte kalacaktır.
Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı DOJ, itiraz etme niyetini duyurdu.
Yazan: Steven Kovac, The Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, The Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.