Bir Derdi Olmayan, Topluma ya da Evrene Söyleyecek Sözü Olmayan Sanatçı Olmaz
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka tiyatro sanatçıları Mehmet Ali Alabora, Celile Toyon, Can Başak, Aliye Uzunatağan, Sezai Aydın ve Arda Aydın ile birlikte “Devlet Tiyatroları” hakkında parlamentoda bir basın toplantısı düzenledi.
Sanat ve sanat dünyasının, sanatçıların ve sanatseverlerin kaygılarını ve genel anlamdaki sanatın toplum üzerindeki etkisini paylaşmak amacıyla bir araya geldiklerini söyleyen Nazlıaka, “Sanatın toplumun aynası” ve “sanat ve sanatçının demokrasinin, özgürlüğün, bir eleştiri kültürünün hoşgörünün de aynı zamanda teminatı” olduğunu belirtti.
İstanbul Büyükşehir Tiyatroları Yönetmeliği’nde yaklaşık iki ay önce yapılan değişiklikle ve bunun ardından Devlet Tiyatroları’nın özelleştirilmesi konusunun gündeme gelmesi ile ilgili olarak daha önce bir takım eylemler ve açıklamalar yaptıklarını belirten Nazlıaka, yapılan bu değişiklikle “bir nevi sanatçı sanatın içinden kovuldu” ifadelerini kullandı.
Bu basın açıklamasını bir nevi karanlığa yönelik bir çığlık olarak da düşünülmesi gerektiğini söyleyen Nazlıaka, Kafka’nın “Sanatımız gözümüzün gerçekle kamaşmasıdır. Geri geri kaçan ucube maskelere vuran ışıktır gerçek. Başka bir şey değil” sözlerini hatırlatarak, Ahmet Telli’nin şiirinde olduğu gibi “asıl dövüşenler anlatsın” diyerek sözü aynı zamanda Oyuncular Sendikası Genel Başkanı olan tiyatro sanatçısı Mehmet Ali Alabora’ya bıraktı.
Mehmet Ali Alabora, Meclis’te bulunan bütün siyasi partilerin grup başkanvekilleri ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le görüşeceklerini bildirdi. Bu görüşmelerde heyet olarak “öncelikle 98 yıllık bir kurumun ne anlama geldiğini, iki yıl sonra 100 yaşına gelmesinin tüm dünya açısından ne ifade ettiğini anlatacağız ve de tüm partilerden milletvekillerimize sanatın neden gerekli olduğunu, neden sanatın kamu finansmanı ile desteklenmesi gerektiğini anlatmaya çalışacağız” dedi.
Sanatın ekonomik getirisinden ve “yaratıcı zekâyı kentlere çekme açısından çok önemli olduğunu” söyleyen Alabora, “eğer biz 2020’de olimpiyatları istiyorsak, ekonominin başkenti olmak istiyorsak, yaratıcılığın başkenti olmak istiyorsak, yarıştığımızı söylediğimiz, Paris gibi, Londra gibi, New York gibi şehirlerle ya da diğer ülkelerle ve o ülkelerin kentleriyle yarışmak istiyorsak o zaman yaratıcı özgür sanata ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
Daha sonra söz alan Aliye Uzunatağan “muhafazakâr sanat” kavramıyla ilgili olarak sorulan bir soru üzerine, “50 yıllık sanatçıyım, otuz yıla yakındır da hocalık yapıyorum, bir yığın genci Türk tiyatrosuna, Türk sinemasına kazandırmış bir insan olarak söyleyebilirim ki muhafazakâr sanat diye bir sanat tanımıyorum. Sanatta muhafazakârlık olmaz. Bir derdi olmayan, topluma ya da evrene söyleyecek bir sözü olmayan insan zaten oyun yazmaz. Onun için de bizim oyunlarımızda her oynadığımız eser kamuoyuna bir şey anlatır, dünyaya bir şey anlatır ya da paylaşır. Sanatın sağı solu öylesi böylesi şöylesi olmaz” ifadelerini kullandı.